Peygamber Efendimiz, "Rızkı, yerin derinliklerinde birikmiş olan yerlerde arayın" (Nesai, el-İ'lel.. 2/603; Tabarani, M.Evsat, 8/101) buyurmuştur. Hadisin orijinal metninde geçen "خبايا :habaya" kelimesinin sözlük anlamında; "gizlemek, saklamak, depolu ve örtülü olarak birikmiş olmak.." gibi manalar vardır.
Efendimizin bu hadis-i şerifindeki mesajını müslümanlar, yaşadıkları çağın ekonomik ihtiyaçlarına göre anlayıp algılayarak değerlendirmişlerdir.
Sanayi üretiminin henüz insan hayatında bulunmadığı, "el zanaatları" işe yetinildiği; insanların geçimlerini, toprağa bağlı ZİRAİ üretim ile "kıt-kanaat" sağladığı "İSLAMIN İLK DÖNEMLERİNDE" bu hadisin mesajı TOPRAĞIN ALTI" olarak değerlendirilmiş; toprağı kazıp deşmek suretiyle tohumu ekip gömerek "toprak ürünleri yetiştirmenin, ziraat ile meşgul olmanın EN HELAL RIZIK" olduğu şeklinde anlaşılmıştır.
İlerleyen çağlarda bu anlayış, ALTIN-GÜMÜŞ madeninin revaçta olduğu ve yeni kıtaların keşfedildiği "Denizcilik yıllarında", deniz diplerinde "inci-mercan" gibi MÜCEVHERAT ARAYIŞI olarak algılanmıştır.
Çağlar ilerledikçe insan hayatına ENERJİ olgusunun girmesi ile "Sanayi Devriminin başladığı" 19. asırda; enerji kaynağı BUHAR olduğu için bu asırda "rızkın yerin altında aranması", KÖMÜR MADENİ olarak algılanıp araştırılırken daha da değişik madenlere ulaşılarak "sanayi üretim malzemesinin çeşitlendirilmesi" sağlanmıştır.
Böylece sanayide ve insan hayatında ENERJİNİN MUTLAK HAKİMİYETİ kesin olarak yerleşince; insanoğlu "daha ucuz enerji kaynakları" arayışına girmiş ve 20 yüzyılda PETROLÜ keşfetmiştir.
Allah'ın bir LÜTFU olarak dünyada petrol enerjisinin en zengin kaynaklarının ORTADOĞU / İSLAM TOPRAKLARI olduğu anlaşılınca da; geçirdiğimiz 20. yüzyıl; ORTADOĞU'DA PETROL SAVAŞLARI ile geçmiştir.
Şimdi ise; henüz ilk çeyreğinde bulunduğumuz 21. yüzyılın enerji kaynağı "ucuz ve çevre dostu" olarak tercih edilen DOĞALGAZ olmuştur.
Böylece, ısıtmadan "Elektrik Üreten Enerji Santrallerinin" çalıştırılmasına" ve böylece sanayi üretiminin daha çok ve daha kolay sağlanmasına kadar hayatımızın hemen her alanını kapsayan DOĞALGAZ, yaşadığımız 21. yüzyılın GÖZDE "enerji kaynağı" olmuştur.
Öyle görünüyor ki (belki de çoğumuzun yetişip göremeyeceği) 22. yüzyılın tercih edilen enerji kaynağı da G Ü N E Ş olacaktır. Hem o zaman güneş dünyanın her tarafında olduğu için ENERJİ KAVGALARI DA OLMAYACAKTIR. Devletimizin şimdiden oluşturduğu GÜNEŞ ENERJİSİ PANEL TESİSLERİ ve açtığı fabrikalar ile bu hususu önceden görerek "Güneş Çağını" HAZIRLIKLI karşılaması da, TAKDİR edişmesi gereken ayrı bir VİZYON, "feraset ve basiret" örneği olarak görülmelidir !
Enerji ihtiyacımızın karşılanmasında geçtiğimiz asrın vazgeçilmezi olan PETROL'ün ve içinde bulunduğumuz 21. asrın gözde enerji kaynağı DOĞALGAZ' ın araştırılmasını TÜRKİYE olarak şimdİye kadar YABANCI Sondaj Şirketleri ile yapmış olmamızın "ZAMAN KAYBI OLDUĞUNU, SON 20 YILDA ANLADIK".
Bugün bu gecikmede VEBALİ olan geçmiş iktidarları eleştirmenin yeri ve zamanı oşmadığonı düşünüyorum.
Ancak, son 20 yılda, hem de birden fazla, üstelik kendi sondaj gemilerimiz ile; ülkemizi çevreleyen denizlerde 7/24 mesai yapılarak sürdürülen "Enerji Araştırma Çalışmalarının" arkasındaki İKTİDARI KUTLAMAMIZ, BİR VATAN BORCUDUR. Bunda siyaset yok, HAKİKAT vardır. Muhalefetimizin TENKİDE iştahı kadar,TEBRİKİ hazmı da olmalıdır.
Karadeniz'de vatan aşkı ile "gece-gündüz" çalışarak; YABANCILARIN "yaklaşık yüz yıldır arayıp da NASILSA(!) bulamadığı enerji kaynağını, sadece üç (3) ayda bulan Fatih Sondaj Gemimizin personelini de AYRICA TEBRİK EDİYORUZ! Atalarımız, "El, elin eşeğini türkü çağıra, türkü çağıra arar" demişlerdir. Görse de söylemeyen, söylerse "görmedim / yok" diyen YABANCI ARAŞTIRMACIYA DA ARTIK BİZİM İHTİYACIMIZ DA YOK; İNANCIMIZ DA KALMADI !
Atalarımızın "ARAMAK" ile ilgili bir sözünü daha bu vesile ile hatırlatmak yerinde olacaktır:
Atalarımız, "Arayan, Mevlasını da bulur; belasını da bulur" demişlerdir. Fatih sondaj gemimizin diğer kardeşleri REİSLERİMİZ de DOĞU AKDENİZ'de araştırmalrına devam ediyorlar. İNŞAALLAH onlar da aradıklarını bulacaklardır. KARADENİZ'deki başarının devamı AKDENİZ'den de gelecektir. Buna yürekten İNANIYORUZ. Zira "Orta Asya'dan" kalkıp arayarak bulduğumuz MEVLAMIZIN VA'Dİ HAKTIR; mutlaka gerçekleşecektir. O' bize ümitsiz yolu göstermez. Kitabında, "Allah'ın verdiği rızkınızın peşine düşüp arayın!" (Cuma, 10) buyuruyor !
İşte biz, rızkımızın peşine düştük arıyoruz; MEVLAMIZ da veriyor, buluyoruz. Ancak birileri (Yunanistan ve destekçileri) de bizim arkamıza düşmüşler; BELALARINI ARIYORLAR. ALLAH ONLARA DA BELALARINI VERECEKTİR.
BİRAZ SABREDELİM !..
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü