Timur ile Yıldırım Bayezıt arasındaki kavga, karşılıklı mektuplarla ve bu mektuplarda birbirlerine hakaretlerle büyüdü. Sanki Timur, mektuplarında daha baskın, daha hakaretamiz cümleler kullanıyor, Yıldırım’ı “zavallı” gibi göstermeye, savaştan önce O’nu pusturmaya çalışıyordu.
Timur, mektuplarında sadece Yıldırım’a hücum etmiyor, Osmanlıdan yana olan devletlere ve devlet başkanlarına da hakaretler yağdırıyordu. O dönemde Osmanlıyı çok Anadolu Beyliklerinden Kayseri eski kadısı Burhaneddin ile dışarıda Memluklüler destekliyordu. Malumlarıdır ki, Kadı Burhaneddin Eratna Beyliği iç karışıklığı sırasında yönetime el koymuş ve bölgede kendi hakimiyetini kurmuştu.
Kadı Burhaneddin Oğuz’un Salur Boyundandı . Alaaddin Eratna ise Oğuz değildi.Uygur Türkü idi. Eratnalıların yazışma dili de Uygurca idi. Memluklüler ise Çerkezdi.
Timur Yıldırım’a yazdığı mektuplarda; “Sen o Kayseri Kadıcığına güvenme. Sen hele o Çerkez oğlana da güvenme” diyor, muhatabını küçük görüyordu.
Timur, Anadolu’ya ilk geldiğinde Sivas’ı muhasara etti. Asıl gayesi, Yıldırım’ın üzerine yürümeden önce Osmanlı’nın ittifak etiği güçleri yok etmekti. Sivas, Timur’a 18 gün direndi.18 gün sonra şehrin yöneticileri; “yağma ve katliam yapılmaması şartı” ile şehri teslim edeceklerini söylediler. Timur yağma ve katliam yapmayacağına dair söz vermesine rağmen, şehirde müthiş bir katliam ve yağma yaptırdı.
Timur aslında müslüman olmasına rağmen Drakula’dan daha zalim bir hükümdardı. Sivas’a gelmeden önce (muhtemelen İran’da) bir şehri Timur kuşattı. Şehir halkı çok büyük mukavemet gösterdi.Timur, çileden çıktı. Tahmin edilen günlerden çok sonra şehir alındığında Timur komutanlarına; “Bu şehri tamamen yıkın. Evlerin ve yapıların enkazlarını şu ilerideki dağın dibine yığın. Şehrin yerine çift sürün kabarmış toprağına da arpa ekin” dedi. Ve öyle yaptılar. Şehir arpa tarlası oldu. Timur böyle büyük kin güden bir hükümdardı.
İşte o Timur, Sivas’tan sonra Yıldırım üzerine yürümedi. Güneye indi. Elbistan, Malatya ve Besni’yi aldı Ondan sonra 1400 yılında Memluklülerin elinde bulunan Şam’ı aldı.Timur, Şam’da kendine göre bazı düzenlemeler, yağmalar ve icraatlar yaptı. Artık Timur ordularının Şam’dan sonra Mısır’a Memluklüler üzerine Kahire’ye gideceği belli idi.
Memluk Sultanı da durumu bildiği için şimdiki Filistin’de mevzi aldı. Tahkimata başladı. Kahire’den oraya kadar gelmiş, ülkesini en iyi buradan savunacağını tahmin etmişti. Ancak Timur aylardır Şam’- dan çıkmıyordu.
Memluk Sultanı, işte tam burada yazı başlığına adına verdiren, ”bir ömre çağları sığdıran, büyük bilgin sosyolog, filozof, sultanların akıl hocası” İbn-i Haldun’u bir heyet ile Timur’a gönderdi.
İbni Haldun daha Timur’un sarayına varmadan, Kahire’de bir darbe girişimi oldu. Memluk Sultanı, Timur ile görüşmekten vaz geçti. Karargahı ile birlikte Mısır’a döndü. İbni Haldun’a da haber vererek “görüşmeye gitmeye gerek yok” dedi.
Ama İbni Haldun, Timur ile görüşmeyi kafaya koymuştu. Geri çağrılmasına rağmen, Şam’a ulaşarak, Timur ile görüşmek istediğini Timur’un komutanlarına bildirdi. Tabi, İbni Haldun o zamanlar çok ünlü birisi idi. Timur görüşmeyi kabul etti. İbni Haldun ve yanındakiler Timur’un huzuruna çıktılar.
İbni Haldun, huzurda, Timur’un gururunu okşayacak bir hitapta bulundu:”Ey Hükümdar!,Allah yardımcın olsun. Tam 43 yıldır sizinle görüşmek istiyordum. Bunun iki sebebi vardır.Birincisi sen alemin sultanı, dünyanın padişahısın. Hz Adem’den beri senin gibi bir hükümdar yeryüzüne gelmemiştir.2.görüşme sebebim de müneccimler büyük bir hükümdarın yakında çıkacağını Mağripte bana söylemişlerdi” dedi ve yanında getirdiği hediyeleri de Timur’a uzattı. Timur hediyeyi aldı.
Tabi bu arada diğer konuşmalar ve ikili temaslar da oldu.Timur’un üzerinde İbni Haldun’un büyük bir alim olduğu intibaı hemem uyandı. Zatan ismi duyulmuş bir kişi idi. Konuşmanın sonunda Timur’un İbni Haldun’u görüşlerinden istifade etmek için Semerkant’a götürmek istediği, İbni Haldun’un bundan değişik bahanelerle kurtulduğu kaydedilmektedir.
Şimdi burada bir duralım.
Ben,İbni Haldun ile ilgili bir çok kitap okudum. Ayrıca bir çok da makale. Mukaddimeyi de iki cilt olarak okudum. Malum, Mukaddime, İber Tarihi adlı 12 ciltlik eserinin ön sözüdür. Ancak 12 cilt kitap değil, iki ciltlik ön söz daha etkilidir. Çünkü, Mukaddime’de O‘nun sosyal olaylara bakışı ,olayların gelişmesinde iklimlerin etkisi, göçebe hayatı ile şehir hayatının insan asabiyesindeki rolü gibi konular uzun uzun anlatılır. Sosyolojinin kurucusu aslında İbni Haldun’dur. Durkheim’ den yıllar önce..İbni Haldun aynı zamanda iklimlerin suçların oluşmasındaki rolünü de en iyi anlatan alimdir. Yani O, modern kriminolojinin de kurucusudur. Diğer yandan Freud’dan çok önceleri, gene evrim ile ilgili görüşleri de vardır. Büyük alim olduğunda şüphe yoktur.Yukarıda da yazdığım gibi “bir ömre çağları sığdırmıştır”. Endülüs’ün son zamanlarında Endülüs Sultanlarına ,Mağripteki Sultanlara danışmanlık yapmış, son olarak da Memluk Sultanına danışman olmuştur.
Ancak İbni Haldun’un Timur ile görüşmesinde O’na söyledikleri yağcılık kokan cümlelerdir.Bunu Mısır’a döndükten sonra Mağrip Sultanına yazdığı mektupta açıkça itiraf etmektedir.İbni Haldun söz konusu mektubunda;”Timur, hükümdarların büyüklerinden ve firavunlarındandır. Bazıları O’nu bilgi üstünlüğü ,bazıları Ehli Beytin üstünlüğü görüşünde olması sebebiyle Rafiziliğe ,bazıları da sihre nispet ettiğinden üstünlüğünden bahseder. Ama O’nda bunların hiç birisi yoktur. Sadece çok zeki ve akıllı, fazla araştıran, bilmediği ve bildiği hususlarda inatçılık yapan birisidir”der.
İbni Haldun’un Timur’un huzurunda yağcılık kokan bir konuşma yaptığı buradan anlaşılmaktadır.Zira
O konuşma ile mektubun muhtevası tam çelişkidir.
Şimdi O’nun hakkında daha başka bir şey söylemek isterim.
İbni Hadun hakkında ve Mukaddime hakkında onlarca yazı yazılmış tercüme yapılmıştır. Bunlardan birisi de Prof. Süleyman Uludağ’ın eseridir. Geçen hafta Süleyman Uludağ’ın eserine bir göz attım.
Hoca, eserin 1.cildinin 48.sayfasında ,Timur ile Haldun’un görüşmesi sırasında ve ikili görüşmelerin birisinde, İbni Haldun’un Timur’u Mısır’a sefer yapmaktan vaz geçirdiği, Anadolu’nun daha verimli ve bereketli olduğu, bunun için Osmanlı üzerine yürümesi gerektiği konusunda O’nu ikna ettiğinden bahsediyor. Hoca bunu “bazı kaynakların belirttiğine göre “diye izah ediyor. Eğer öyle ise Ankara Savaşı’ndaki mağlubiyetimizin ve ondan sonraki 14 yıllık Fetret Devri’nin vebali İbni Haldun’a aittir. Hoca,bu “bazı kaynakları” açıklamalıdır.
NOT: Türkiye’de İbni Haldun konusunda en büyük otoritelerden birisi Prof.Süleyman Uludağ’dır
Timur konusundaki otorite ise Prof. Bekir Karlığa’dır.