Eylül ayının sonlarında bu sütunlarda ; “Gadın Burdur’a hoş geldiniz” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Yazının kültürel, tarihi ve folklorik güzelliklerin anlatımın yanında, birikmiş hatıraların yad edilmesi özelliği de vardı. Bu yazı üzerine, tamamı olumlu sayılabilecek şekilde onlarca tepki aldım.
Burdur Lisesi’nde beraber okuduğumuz ,lise pansiyonunda birlikte kaldığımız arkadaşlardan tutun da, Burdur’lu bir çok okurdan mesajlar ve telefonlar geldi.
Burdur Liselilerin oluşturduğu Whatsapp grubundan liseli arkadaşlarımız; “bize 50-55 yıl önceyi yaşattın” diye hatıralarını tazelettiğime sevindiler. Başka whatsapp gruplarından da böyle mesajlar geldi. Burdur’un eski “Efsane Belediye Başkanı ”Dr. Zeynel Abidin Tonguç’tan bahsettiğim için kızı ve sınıf arkadaşımız Hale Hanım ;”yazıyı okuyunca duygulandım, ağlamaklı oldum ”dedi. Burdur’da Belediye Başkanlığı yapmış bir başka sınıf arkadaşımız Sabahaddin Akkaya: “Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer” dedi. Bir başka arkadaşımız, yazıdaki tarihsel vakaların doğrusunu söyleyerek benim fikirlerimi de tazeledi. Bu, Burdur Lisesi’nden Aydın Yalçıner idi.
Bir başka arkadaş, Burdur şivesi ile;” Teşekkürler gadın gardaşım” dedi. Bu,asker arkadaşım Sami Çevik idi.
Yazı üzerine Burdur’un şimdiki Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz aradı. Tanıştık. Konuştuk. Babası bizim Burdur Lisesi’nde matematik öğretmenliği yapmış. Hangi dönemde olduğunu O da ben de hatırlayamadım. Başkan’a; ”Burdur, bizim gözümüzün açıldığı yerdir. Şehre iyi hizmet et” dedim.
Sınıf arkadaşımız Abdullah Türkol da gene Burdur şivesi ile; ”Bek,gözel olmuş gali”dedi. Bir başka arkadaşımız ve meslekdaşımız Av. Ramazan Gönen;”Teke Yöresi’ndeki “teke”kelimesinin keçi ve teke kelimesinden kaynaklanmadığını bunun bey adı veya aşiret adı olabileceğini söyledi(Bu konuyu araştıracağım)
Gelen tepkilerden birinde “kaleminin mürekkebi bitmesin Sabri Abi”diyordu. Bu, Tefenni-Beyköy’ün dört dönem Belediye Başkanlığı’nı yapan İsmail Aşçı idi.
Burada herkesin ismini hatırlayıp yazamamış olabilirim. Hatıraların özelliği, aynı şeyi birden çok kişinin beraber yaşamış olmasındandır.Öyle olunca ve yıllar geçince, birlikte yaşanan olay, paylaşanlar arasında bir duygusallık ortamı oluşturur. Ortak payda denen şey bu olsa gerektir.
İki hafta önce Fethiye Adliyesi’ndeki işimiz dolaysiyle gene memlekete gittik. Gene yılları bulan hatıraları yaşadık. Eskiden beri gezdiğimiz ,gördüğümüz yerleri bir kere daha gezip- gördük.
Ekin biçtiğimiz, tütün kırdığımız tarlaları geriden seyrettik. Altında serinlediğimiz dut ağaçlarının,asma ağdırılmış selvi ağaçlarının ve limon ağaçların altında durduk. Çeşme geldikten sonra lüzum hissedilmeyen su kuyusunun başına vardık. Narlar kıpkırmızı olmuş. Limonlar ve zeytinler daha yeşil. Kırmızı narlardan ve yeşil limonlardan topladık .Zeytinlere dokunmadık. Narlar olmuş, dışı da içi de kırmızı .Limonlar yeşil ama, içi sulu.
Dostları ziyaret ettik. Pandemi nedeniyle sınırlı da olsa..
Ziyaretlerin birinde kardeşim Hüseyin bana dolma kalem hediye etti. Dolma kalem..Tükenmez kalem çıkmadan önceki merakımız.. Bazen kapağı kendi kendine çıkıp içindeki mürekkep cepten içeri akıp, elbiseyi batırsa da bırakamadığımız sevdamız...
Dolma kalemin yanında arkasına takılacak içi mürekkep dolu 3 tane de tüp var. Yani mürekkebi hokkadan çekmiyorsunuz. Tüpü arkasına takınca, dolma kalem yazıyor da yazıyor. Tüpün birisini taktım. İkisi yedekte duruyor.
Dolma kalemi alınca;”kaleminin mürekkebi bitmesin Sabri Abi ”diyen sesi hatırladım.Hatıra geliştikçe o yazıyı ve arkadaşları hatırladım. Hatıra hatırayı açtı. Konu taa buralara kadar geldi.
Kalemin mürekkebi bitmeyecek İsmail!.. İçinde bir mürekkep tüpü var. 2 de yedeği .. Biri biterse öteki yedeği takarız.