Batı uygarlığının modernlikle birlikte geliştirdiği saldırı, sadece toprak işgaliyle, bütün kotaların işgaliyle sınırlı kalmadı.
Aynı zamanda, işgal edilen toplumların kültürleri de tarumâr edildi; aydınları, akademisyenleri, elitleri, düşünen ve yöneten insanları aşağılık kompleksine sürüklendi: Sömürgeci eğitim sistemleri inşa edildi işgal edilen bütün ülkelere, topraklara, coğrafyalara.
İKİ TÜR SÖMÜRGECİLİK BİÇİMİ: FİÎLÎ VE ZİHNÎ İŞGAL
Bu yetmedi; fiîlî sömürülerinin hem ekonomik açıdan hem de psikolojik açıdan kendilerine pahalıya patladığı anlaşılınca postkolonyal süreçte emperyalistler fiîlî sömürge biçimlerine son verdiler, zihnî sömürge biçimlerini devreye girdirdiler.
Sömürgeci emperyalistlerin sömürülen ülkelerde fiilen bulunmaları çok ağır yük getiriyordu; iletişim araçlarındaki hızlı gelişmeyle sömürgecilerin yıkımları, katliamları, biyolojik ve kültürel soykırımları açıkça fâş edilebilir hâle geldiği için sömürgeciler fiilen, dışarıdan sömürme biçimlerine son verdiler; masrafsız ve daha etkili sömürü biçimleri geliştirdiler: Sömürdükleri ülkelerden fiilen çekilmeleri, o ülkelerden ellerini ayaklarını çekmeleri anlamına gelmiyordu; tam tersine, bu ülkelere derinlemesine yerleşmeleri, bürokrasiyi, entelijansiyayı, ülkeyi yöneten elitleri zaten zihnen sömürgeleştirerek teslim aldıkları için uzaktan kontrol ve kolonizasyon, hem daha sorunsuz hem daha masrafsız hem de her bakımdan daha kârlı ve kalıcı neticeler veriyordu.
Ülkelerin, toprakların klasik, modern fiîlî, doğrudan sömürgecilik dönemi sona eriyor, hem Batılı kodlar üzerinden silbaştan inşa edilen, sömürgeleşmiş epistemik köleler icat eden eğitim ve kültür kurumları hem de medyalar üzerinden zihinlerin sömürgeleştirilmesine dayanan kültürel, medyatik, dolaylı, postmodern, zihnî sömürgecilik dönemi başlıyordu.