“Hayat geriye doğru anlaşılır, ileriye doğru yaşanır.”
Soren Kierkegaard
Geçmiş yılların çizdiği hüzün kırışığı ve avuçlarında sadece buruk sevinçler kalır. İnsan hayatının bir kısmını başkaları için yaşadığını fark eder, değişir. Bundan pişmanlık duymaz. Yıllarca yaptığı işi ve araştırmaları sayesinde bilgi birikimi ve deneyimi artar. Ancak bunlar sistem içinde genellikle hiç kimsenin umurunda olmaz. Yaşamak aynı zamanda bir uyumdur. İnsanı, sorumluluğunu aldığı dünya hayatı zamanla hiç beklemediği biçimde değiştirir.
Ömrünü kariyerine adayan büyülü insanlar; düşleriyle, düşünceleriyle, eylemleriyle, iyilikleriyle dünyaya katkı sunup hayatı daha bir yaşanır kılar. İnsan değişince dünyası değişir. Ülkesini çok renkli, çok sesli, sevinçli ve coşkulu bir serüvene dönüştürür. Değişen yönetimler, ulaşılan başarı ve başarısızlık ile yaşanan haksızlıkların etkisiyle insan değişir.
Atalarımız değişimin mümkün olmadığını vurgulamışlar: “İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur” ve “can çıkar huy çıkmaz”. Bu sözler bir önceki yüzyıla kadar nispeten geçerliydi. Yani kişinin çocukluğundaki huyları, özellikleri ve kazanılan alışkanlıklarının ölünceye kadar değişmesi zor sanılırdı. Sadece karakterleri dışında; ortak değer, inanç ve beklentiler ile bunlara ulaşma yolları ve çalışma şartları insanı bal gibi değiştirdi.
Evrensel değişim süreci de kişiyi değiştirdi. Değerler hızla değişirken kuşaklar arası kopuş hızlandı. Gençler farklı kültürlerin gelenek ve görenekleri ile tanıştılar. Duygu, düşünce, çıkar ve amaç ayrılıkları kısa süre içinde kuşaklararası mesafeyi artırdı. Tüm bu değişim sürecini oluşturan dinamiklerin etkisi zamanla insanı değiştirdi.
Doğanın en üstün yaratığı olan insan; düşünen, öğrenen, deneyen, artı değer üreten ve seven bir varlıktır. Bu nedenle onun her dönemi gelişir ve değişir. Kimi de zaman içinde bulunduğu sınıfı değiştirir. Yaşam tarzını ve fikirlerini yenileyerek insan yenidünya düzenine kendisini uyumlaştırır. Yoksa insanın yalnızlığı artar.
Mutluluk sağlıklı bir hedefe odaklı ve dengeli bir yaşam tarzıyla mümkündür. Dolayısıyla böyle bir yaşama kavuşmak için insan pişman olmayacağı en iyi kararları vermek ister. Ancak, zaman, mekân, şartlar ve ilişki kurduğu çevre etkisinde kalınca, hayat stilini değiştirir. Tüm bunlar giderek insanı fiziksel, ruhsal ve hatta sınıfsal bakımdan farklılaştırır. Ümit Yaşar Oğuzcan, “Yaş Otuz Beş” şiirinde bu değişimin fiziksel olanından bahseder:
“Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim.”
Ekonomik şartlar ve teknolojinin değişimiyle geleneğin terki ve hayatın akışı hızlandı. Ömrün uzaması, insan davranışları üzerinde yeni etkiler oluşturdu. Yaşam tarzı ve anlam dünyasında büyük farklılıklar yarattı. Ergenliğe kadar hayatta en büyük değer haz, hız ve heyecan olurken, dış etkenler bunu disiplin altında bastırdı. Değişen insan bir yanda bağımsızlık, eğlence ve yeniliğe açıldı. Öte yandan, tutuculuk, muhafazakârlık ve geleneği koruyanlar eksilmedi.
İyi, dürüst ve mutlu bir yaşam sürmeyi düşünen bireyin bu ideali birçok etki karşısında giderek erir. Yaş ilerledikçe değerler değişmeye başlar ve doğruluk, dürüstlük, adalet ve iyilik gibi evrensel değerler ön plana çıkar. Hangi iklimde bulunursa bulunsun başarı peşinden koşan insan yorulur. Ne kadar hırslı olursa olsun, zamanla yeteneklerinin sınırını anlar, değişime uğrayıp birçok hedefinden vazgeçer.
Kişi yaşlandıkça değişimin hızı yavaşlar ve önemsenen değerler karışmaya yüz tutar. İnsan biyolojisinin ve özellikle hormonal değişimin etkisi kaçınılmazdır. Birçok koşulun varlığında insan davranışlarında değişim meydana gelir. Yeni bakış açılarının oluşması, çeşitli faktörler sayesinde insan davranışı etkilenir.
Korona virüs dünyanın değişimini baş döndürücü bir şekilde hızlandırdı. İnsan daha şimdiden dünyanın yeni düzenine alışmaya başladı. Değişen sistemde yaşam, hayatta kalmaktan ibaret değil, asıl mesele uyum sağlamak ve gelişebilmek. Değişim insanın o güne kadar düşünmediği şekilde düşünmesi, davranmadığı şekilde davranması, hissetmediği şekilde hissetmesidir. İnsan kendi devrimini başlatmak, yeni bir hayat geliştirmek ve huzura ermek ister.
Tecrübesiyle ilerleyen kişi, güce ve getirdiklerine hayranlık duymamalıdır. İnsan aynı zamanda kültürlü ve zarif olmalı; bulunduğu yere ışık saçmalı, erdemiyle ilişkileri canlandırıp ağlarını güçlendirmelidir. Kimse bilmese bile bu hayatta yapılan en büyük şey iyilik olmalıdır. İnsanın geride bıraktığı yıllar onu bozar; kimine sahte itibar, kimisine güç kazandırır. Zamanın ruhu bazılarını da yerin dibine batırır. Bu çıkar dünyasında, menfaati olanlar, insanı Fizan’da olsa bile gelip bulur.
Öyleyse kimse durum, tutum ve tavırların bekasını ummasın. Her şey, herkes değişir. Şehirler ölüye dönüşür, insanlar birbirine yaklaşmaktan korkar. Madem değişim var; dileyelim en iyisi insan kendisini akıl çerçevesinde iyi yönde değiştirsin!
Dostlukla…
Ali AKÇA