Unutmayın ki kentlerin surları köy evlerinin yıkıntılarıyla yapılır.
Jean-Jacques Rousseau
Selimiye girişinde sağdaki köprüyü geçer geçmez bahçeye gizlenmiş iki katlı bir köy evi var. Toprak bir alandan ilerleyince sizi tavuklar, horozlar, yerlerde uyuyan sevimli köpekler, begonviller karşılıyor. Önü asmalarla kaplı eski bir evin ilerisinde mavi kapıya ulaşınca Evsahibesi güler yüzle ve inanılmaz ilgiyle sizi karşılıyor.
Ailenin tek çocuğu Çağatay hoşsohbet, girişimci ruhlu, üniversiteden yeni mezun genç bir mühendis. Sahile yakın evler tek tek pansiyona dönüşünce; kendi evlerinin de bir konuk evi olmasını ailesinden ısrarla istiyor. Önce tereddüt edilse bile, bu fikri zamanla ailesi tarafından kabul görüyor. Böylece üç yıl önce evlerini restore ederek misafirler için on odalı şirin bir konukevine dönüştürüyorlar.
Mavi kapıdan geçince eşsiz bir bahçeden sanki bambaşka bir dünyaya adım atılıyor. Karşınıza yeşillikler içinde kaybolmuş güzel bir köy evi çıkıyor. Limon, mandalina, badem ağaçları ile çiçeklerin oluşturduğu nefis bahçenin ortasından resepsiyona ulaşılıyor. Park yeri olan, odaları bahçeye bakan, denize birkaç yüz metre, son derece içten ve sıcak bir yuva. Gün ağarırken sahilden ezan sesi duyuluyor. Seherde kuşlar şakıyor, horozlar ötüyor, köpekler havlıyor, köy yavaş yavaş canlanıyor.
Zengin, doğal ve lezzetli ürünler eşliğinde başlayan; yöresel ürünlerden hazırlanmış kahvaltı keyfi tarif edilemez. Adı kahvaltı ancak kendisi adeta Evsahibesi Selma Hanımın hünerli elleriyle bir estetik şölene dönüşüyor. Yumurtalar kendi tavuklarından. Reçeller, poğaçalar, kekler, börekler, kabak çiçeği mücveri, odun ateşinde pişmiş harika kokulu bazlama kahvaltıya bambaşka bir tat katıyor. Ev yapımı reçeller, bahçenin zeytinleri, kekler, krepler, pişiler Selma Hanım tarafından içtenlikle servis ediyor. Öğle yemeğine gerek bile duyulmuyor. Yemek esnasında konuklar birbirleriyle sohbet edip keşiflerini anlatıyor.
Mekânı anne-oğul bizzat işletiyor, tecrübeli aşçı baba onlara yardımcı oluyor. Bir otele değil, sanki insan bir huzur atmosferine gidiyor. Bakir bir sahil köyünün mütevazı ve sıcak bir ev havası tam anlamıyla burada yaşanıyor. Akşamları evsahibesinin hazırladığı çaylar eşliğinde hoş sohbetler yapılıyor. İyi ki televizyon yok, zamanın bolluğunun ve huzurun size ait olduğunu anlıyorsunuz. Gerçek bir köy havası ve güzelliğini yaşamak için ideal bir yer. Konaklayanlar bu mekânı benimsiyor ve ertesi yıl tekrar dostlarıyla daha kalabalık geliyorlar.
Butik otelin eşsiz bahçesini çiçekler, kaktüsler, begonviller sarmış; limon, mandalina, portakal, muz ve badem ağaçları gölgesinde bir rüya mekânı. Büyülü bahçe içinden geçip; yarı açık ve temiz kahvaltı alanına yönelmek keyif veriyor. Hamakta kitap okumak, gece yıldızları izlemek insanı dinlendiriyor. Bahçede ayrıca bir sohbet köşesi var. Odaları sade, sevimli ve keyifli; sıcak ve özgün fikirlerle döşenmiş, köyde rastlanabilecek zevkli odalardan biri. Akşamları sakin, sessiz ve gürültüsüz.
Selimiye çoğu yere göre henüz beton ve tuğla girmeyen Marmaris’in etkileyici sadelikte sevimli bir sahil köyü. Selimiye´nin üç ayrı tepesinde yıkık biçimde bırakılmış üç kale kalıntısı var, Bakımsız, ilgisiz ve metruk biçimde bırakılmış. Oysa bunlar ilgililerce restore edilip yolu yapılarak turistlerin ziyaretine açılabilir. Sağlık konusu çok ihmal edilmiş durumda. Hastane yok, sadece bir doktor ve hemşirenin olduğu sağlık ocağı var. Onca turistin geldiği ve köylülerin yaşadığı Selimiye’de çoğu kimse sağlık hizmetlerinden hiç memnun değil.
Büyük tesis yok. Sahili oda-kahvaltı işletilen küçük butik otel, restoran ve kafeler sarmış durumda. Buralardan denize girenler çok fazla, ancak teknelerin de kıyıya çok yaklaşması nedeniyle burada yüzmenin sağlıklı olduğu düşünülmüyor. Kıyıda bir şezlong genişliğinde plaj var. Daha çok tahta iskelelerden denize giriliyor, civardaki koylar tercih ediliyor.
Fiyatları çoğu kez beş yıldızlı otel fiyatlarından daha pahalı. Başta ahtapot, levrek, kalamar ve karides gibi deniz ürünleri ön planda. Taş fırında pizza, badem çıtır mantı, hamburger vb. farklı lezzetler tadılıyor. Laz böreğine benzer ancak farkı içine keçi peyniri konularak yapılan ve Losta adı verilen sıradan bir tatlısı var. Kıyıdaki evlerini kiraya veren köylüler tepelere doğru ev yapmışlar. Yamaçlarda bol bol keçiler otluyor.
Karia konukevi dünyanın yükünden arınmak isteyenler için mükemmel bir tatil ve dinlenme yeri. Selimiye insana şaşılacak kadar huzur veren bir şirin köy ve etrafındaki koylar pırıl pırıl deniz suyuyla adeta bir terapi merkezi. Yazın sıcak, bahar ve eylülde daha ılık bir deniz suyu var. Denize her yerden yürüyerek beş dakikada ulaşılıyor. Daha iyi deniz isteyenler dokunulmamış yakın koyları tercih ediyor.
Her şey bir yana, köy ortamının kendi büyüsü, özgür yaşamı bu güzel mekânda yıllık şehir yükünden arınmak isteyenlere iyi bir mutluluk kaynağı oluşturuyor. Köy yaşamının binlerce yıllık eşsiz ritmi ve huzuru burada yeniden yaşanıyor. Karia konukevinin birçok otel arasında inanılmaz dostça bir kimliği var. İnsan buradan dingin biçimde mutlu ve neşeli ayrılıyor.
Dostlukla…
Ali Akça