“Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin?
Kimselerin kulu kölesi değil misin?
Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya?
Keyfine bak: En hoş dünyası olan sensin.”
Nişaburlu Ömer Hayyam…
Dünyaya eyvallahı olmayan adam.
Ne kendinden öncekilerin kurallarına, düşüncelerine, ne yaşadığı çağın geleneklerine, tabularına, saltanatına, nizamına…
Hiçbir şeye eyvallahı yok.
Yarım somunla hayatını sürmeye aday çünkü.
“İki günde bir somun geçiyorsa eline
Soğuk suyu da olursa bir kırık testide
Niçin kendinden kötüsüne kul olur insan
Ne diye girer kendi gibisinin hizmetine”
Beni büyüleyen kısmı burası olsa gerek...
Kendi başına, kendi gibi, kendi düşünceleri, kendi doğrusunun peşinde...
Ve kimseye, dünyaya ait hiçbir kıymetli şeye boyun eğmedi, bel bükmedi…
“Girme şu alçakların hizmetine;
Konma sinek gibi pislik üstüne.
İki günde bir somun ye, ne olur!
Yüreğinin kanını iç de boyun eğme”
Dini de, dünyayı da, evreni de, yaratıcıyı da, hayatı da anladığı gibi yaşadı, inandı, yazdı…
Bir matematikçi, filozof, felsefeci ve astronom olarak, sanırım ondan daha iyi anlayan da olmazdı yaşamı.