Yüreklerimizin derinliklerinde hasretini çektiğimiz şey, dosta güven ve düşmanına korku veren bir toplum değil midir?
İnsanların en iyisi olmak için insanlara faydalı olan, din kardeşinin elinden ve dilinden zarar görmediği ve görmeyeceği insan tipi değil midir hasretini duyduğumuz şey?
İlahi takdir ve plan nedir bilemeyiz; amma kendi kaderinde pay sahibi olan tek canlı varlık insandır. İnsan kendi iradesiyle kendi yol haritasını çizer. Sözün özü, iyi insan ve iyi bir toplumun temel şartı nedir diye sorulursa ben, âcizane EĞİTİM derim.
Rahmetli Mehmet Akif Almanlar Hakkında şöyle bir değerlendirme yapmış:
Almanlar birinci cihan harbinden sonra toplanıp “nasıl kalkınabiliriz?” sorusuna cevap aramışlar. Kimileri demiş ki fabrikalar kuralım; kimileri silah yapalım, kimileri çok kuvvetli bir ordu kuralım… Gibi değişik görüşler ileri sürmüşler. Fakat içlerinden biri ve birkaç güngörmüş adam ” siz fabrika da kursanız, silah da yapsanız, ordular da kursanız bu işleri yapacak eğitimli insanlar olmadıkça hiçbir şey yapamazsınız. Yapacağımız ilk şey, önce eğitimdir”. Demişler. İşte bu anlayış, Alman mucizesinin temelinde yatan eğitimdir.
EĞİTİM NEDİR?
Eğitimin yüzlerce daha kapsayıcı tanımı yapılabilir. Bir eğitim uzmanı olmadığım halde âcizane irfanımızdaki ilhamla eğitimi şöyle tanımlıyorum:
“Eğitim, birey ve toplumun bilgi ve becerisini artırmak, topluma ve bireye istenilen yönde davranış kazandırmak amacıyla yapılan ruhsal, zihinsel ve bedensel bir faaliyettir”
Bu tanımda bilgi, beceri, ruhsal(ahlaki) davranışlar ve bunlara ait teorik ve pratik uygulamalar ifade edilmiş oluyor.
Ancak eğitim anlık ve süreli bir eğitim değildir. Hayat boyu devam eden bir faaliyettir. Toplum nasıl yaşıyorsa eğitim de hayatla beraber varlığını sürdürmek zorundadır. Havasız ve susuz kalan bir insanın hayatı nasıl sona ererse, eğitimsiz bir toplum da yavaş yavaş hayat sahnesinden ya kendi içindeki çürümüşlükten, ya da dış düşmanların sadmeleriyle köle durumuna düşerek hayata veda etmek durumunda kalır.
Toplumun çimentosu olan inanç, ahlak, kültür, dayanışma ve kardeşlik duyguları zaafa uğradıkça toplum dağılma ve yok olma sürecine girer.
TV PROGRAMLARI, DİZİLERİ VE SOSYAL MEDYA HABERLERİ:
Sosyal medya ve tv’lerin reyting uğruna yaptıkları veya gizli mahfillerin manipülasyonları (hileli yönlendirmeleri) ile yaptırdıkları diziler, programlar ve haberlere bir göz atmak, bize hakikatlerin nasıl tepetaklak edildiklerini gösterir. İstisnaları olsa da çürümüşlük daha çok revaç bulmuştur.
Hırsızlık, gasp ve kapkaççılık, cinayetler, nikâhsız ilişkiler, perişan olmuş anasız babasız çocuklar, ekonomik dengesizlikler, devlet ve toplum malına aç gözlülükle sahip olma yarışı, siyasetteki ahlak ve edep erozyonu, iç ve dış güvenlik sorunları… Gibi sayabileceğimiz pek çok sorun, TV’lerin ve sosyal medyanın toplumu yozlaştırmak için kullandıkları birer vasıta durumundadırlar.
Bütün bunlara dur diyecek bir devlet mekanizması da çok zordur. Hani herkesin başına bir polis dikmek mümkün değildir; asıl olan, herkesin kendi vicdanının kendi polisi olmasıdır, diye bir söz vardır. Bu da ancak ve ancak eğitimle olur.
NASIL BİR EĞİTİM?
Eğitim aileden, okuldan, toplumdan alınır. Biri diğerine temeldir. Bu üç boyutlu eğitim (olumlu anlamda) alınmadıkça özlenen birey ve toplum yapısına kavuşmak hayal olur.
Kişiliğin ve becerinin en iyi şekilleneceği yer, okul olsa gerektir. Okulda yetişen bireyler, özlenen bir toplum yapısı oluşturabilirler. Bu kendiliğinden ve kısa zamanda olmayacaktır. Bu gün başlansa ancak 30 yıl sonra özlenen bir toplum düzeyine ulaşılabilir.
OKULDA ÖĞRETİLMESİ GEREKEN EN ÖNEMLİ DERSLER
-
Ahlâk:
Ahlâkın kaynağı vicdan, vicdanın kaynağı da inançtır. Öğrenci inanç sahibi olduğunda vicdanının sesi, onu her zaman doğru ve yararlı söylem ve eylemlere yöneltir. İnanç olmadığı taktirde kendine tapan bir hilkat garibesi ortaya çıkar. Psikopatlar, caniler, hayvanlardan daha vahşi tipler ortaya çıkar. İşte her gün haberlerini izlediğimiz felaket haberlerinin failleri bu tiplerdir.
Ahlak sahibi insanlar oturmasını kalkmasını bilen, ana babasına ve aile fertlerine; büyüğüne, küçüğüne, arkadaşına, komşusuna, misafirine, vatandaşına, amirine, memuruna, darda kalan insanlara, hastalara nasıl davranacağını bilir. Ülke ve insanlık yararına olan işler yapar. Kendisi de bir iyilik abidesi gibi herkes tarafından sevilen sayılan biri olur.
-
İyi bir Türkçe:
Lisede Türkçe hocamız şöyle demişti: “Ben 15 yıl boyunca eğitim gördüm. Çok kitap okudum; aklımda hiçbir şey kalmadı. Ama şunu öğrendim ki; iyi bir Türkçe biliyorum ve okuduğum her şeyi iyi anlıyorum”
Evet, çocuklara okuma ve okuduğunu anlama becerisi kazandırmak, onların kişiliklerinin oluşmasında en önemli yapı taşıdır.
-
Matematik:
Aklî ilimlerin en önemlisi olan matematik bilen birinin, analiz ve hesap yapması, olasılıklar ve alternatifler üretmesi daha mümkündür. Hesap ve hendese bilen, hayatın bütün alanlarında isabetli yorum ve tutumlarda bulunur. Matematik bilen, mantığı çalışan bir insandır.
-
Resim:
Resim yapma, evrendeki varlıkları tanıma ve tanımlama becerisi kazandırır. Aynı zamanda geometri ve imar konusunda bilgi ve beceri sahibi yapar. Medeniyetin yapı taşlarını yerine oturtma becerisi kazandırır.
-
Spor:
Spor, her yaşta ve her zaman sağlıklı ve dinç olmak için gereklidir. İşlemeyen demirin pas tutması gibi sporsuz (hareketsiz, tembel) beden de çeşitli hastalıklara kolayca yenilir. Gevşek ve heyecansız bir toplum, kendisine yönlen dış etkenlere karşı kendini koruyamaz. Düşmanlarının ayakları altında kalmaya mahkûm olur.
-
Beslenme kültürü:
Toplumumuzda gördüğümüz beslenme alışkanlıkları, genellikle vücut şekillerinde bozukluklar meydana getiriyor. Ya şişmanlık, ya da zayıflığa ve ona bağlı olarak çeşitli hastalıklara yol açıyor. Şişmanlık ve zayıflık oransal olarak toplumda bir yükseliş grafiği çizmemektedir. Cıva gibi insan tipine çok az rastlıyoruz. Çocuklarımıza düzgün bir beslenme bilinci aşılamazsak, bu sağlık sorunlarından kurtulamayız ve güçlü bir toplum olamayız. Bu nedenle okullarda mutfak kültürü eğitimi verilmelidir.
-
Müzik:
Müzik, tolumda moral ve motivasyon aracı olan yürek sesleri, toplumu belli hedeflere odaklar ve kalpten kalbe giden yolları inşa eder. Bebekleri uyutan, hastaları iyileştiren, hayvanları bile duygulandıran (haz duyuran) müzik, insan hayatının ayrılmaz bir parçasıdır.
Kur’an ve ezan bile tatlı bir avaz ile okunduğunda ruhlarda huzur ve sükûnet peyda eder.
İYİ BİR TOPLUM İÇİN
Bu saydığımız dersler hem teorik hem pratik olarak verilmelidir. Temel dersleri alan öğrencinin, daha sonra yeteneklerine uygun alanlara yönlendirilmesi ve yönelmesi daha kolay olacaktır. Böylece üreten, yaşayan ve yaşatan bir toplumun öğesi olacaktır.
Bir takım teorilerin ve kavramların öğretilmesiyle iş bitmiyor. Bu kavramların içini doldurmak, hayat sahasında uygulamak (pratik), devletimizin temel görevidir. Kalkınma da, iç ve dış güvenlik de iyi insanlardan oluşan bir toplumla olur.
Devletimizin henüz yeterli olmasa da maddi refah, güç ve kalkınmada kat’ettiği baş döndürücü gelişmesi inkâr edilemez. Yöneticileri bu anlamda tebrik ederiz. Allah doğru yolda oldukları sürece kendilerine başarılar ihsan etsin. Lakin bu gelişmelerin sonunda buna sahip çıkacak insanlar yetiştirilmezse Allah korusun sonumuz hüsranla biter. Almanların yaptığı gibi önce eğitimli insan yetiştirmek şarttır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşmasında maddi gelişmelerde çok şeyler yaptıklarını, fakat bu işlerin temeli olan eğitimde arzu edilen neticelere ulaşmadıklarını ifade eden sözleri önemli bir tespittir ve yapmaya çalıştığımız tespitin ta kendisidir.
Her bilenin üstünde iyi bir bilen vardır. Vesselâm.