Ülkenin fakirlik yıllarıydı. İkinci Dünya Harbi’nin yaydığı sıkıntı, Türkiye’yi de sarsmıştı. Her ne kadar bu harbe girmesek de..
Birinci Cihan Harbi’nin ve Milli Mücadele’nin sıkıntılarını zaten ülkemizden daha tam olarak atamamıştık.
Yörüklerin bir kısmı göçebeliği bırakıp, sahil kesimindeki tarlalarının başına birer dam( ev) yaptırıyordu. Koyun, keçi peşinden, çift peşine düşülecekti. Tarlalar sürülecek, yerine göre; tütün, ekin, susam ve pamuk ekilecekti.
O yıllarda köylerde nüfus azdı. Evler seyrek sepenekti. Bu köydeki insanlar, en uzak köydeki insanları bile tanırdı. Minare köyünden Hacıalilerin Mehmet Çakal Yörüklerinin kızı Ayşe’ye talip olmuştu. Ayşenin de Mehmet’in de babaları ölmüştü. İkisinin de ağabeyler vardı.
Birgün Hacıaliler sülalesinden bir grup kadın ile ailenin büyükleri Ayşegil’in damına O’nu istemeye geldiler.
Hani adettir… Böyle durumlarda oturulur, çaylar, kahveler içilir ve ikramlar verilir. Her iki tarafta da tatlı bir heyecan olur. Oturulur eni konu konuşulur.
Sohbet sırasında Ayşe kızın ağabeyi Şükrü Efe, Mehmet’in ağabeyi Hacıalilerin Hamid’e kızlarına nasıl bakacaklarını ve ne ekip biçeceklerini sorar. Hamid de kendinden emin bir şekilde ve kısa keserek; “öküzümüz çift bizim oğlan” der.
“öküzümüz çift” demek, halimiz vaktimiz yerinde, tarlalarımızı kendi mallarımızla, yani kendi öküzlerimizle sürebiliyoruz demektir. Bu, muhtaç olmamaktır.
Bunu bir de tersinden düşünürsek, o yıllarda bir de öküzü çift olmayan, tek öküzü olan çiftçiler vardır. Bunlar fakir insanlardır. İkinci bir öküz alacak kadar parası yoktur onların. Tarla sürülürken, boyunduruğun öbür ucuna, ya bir eşek koşan, ya da yan komşudan ödünç öküz alan garibanlardır bunlar.. Tarlayı boyunduruğa bağlanmış saban demiri sürer. Köylünün istikbali saman demirinin ucundadır. Saban demiri tarlayı ne kadar derin kazarsa, verim o kadar çok olur. Ama bu illa iki öküzün gücüne bağlıdır.
Gene de iki öküzü olan, tek öküzü olana göre daha şanslıdır.
“Bizim oğlan” sözü de bir yakınlık ifadesidir. Bizim oralarda erkekler, büyük küçük farketmeden birbirlerine “bizim oğlan” derler. Küçük büyüğe “bizim oğlan” dediği gibi, büyük küçüğe de zaten “bizim oğlan” der. Elbette onlar zaten birbirlerinindir. “El oğlu” diyecek halleri yok ya..
Kızlara da “bizim kız” denir, kızların da erkek kardeşlerine “bizim oğlan” dedikleri vardır.
Kardeş olmayanların birbirlerine “bizim oğlan” demesi, ayrı bir ifadedir. İki kişi birbirine “bizim oğlan” diyorsa, birbirlerini kardeş gibi görmelerindendir. Buradaki “bizim oğlan” karşısındakini kardeş saymasındandır. Bu, bir sıcaklık ve samimiyet ifadesidir.
Babam öldüğünde, onu mezara koymadan önce Çaykenarı köyündeki evimizin önündeki dut ağacına tabut içinde yatırdık. Dudun gölgesinde son defa dinlendi babam. O sıralarda babamın küçüğü 1933 doğumlu Hasan Amcamın cep telefonu çaldı. Amcam, adama bir şeyler söyledi. “Biz şimdi bizim oğlanın defin işiyle meşgulüz. O’nu yerine bir koyalım, ben seni sonra ararım.” Dedi. Benim en son duyduğum, “bizim oğlan” sözü bu idi.