Eğer bir musibet, bin nasihatsa,
Bil ki ona çok kez çattım be oğul!
Dertlerim, ok olup bağrıma batsa,
Sabredip onları tattım be oğul!
Dersini almalı akıllı kişi
Akıllı olmalı dostu ve eşi
İçinde yanmadan “eyvah” ateşi
Demesin sonunda “bittim” be oğul!
Derler ki bir amca, baba yarısı
Hala, teyze, dayı onun aynısı…
Akrabanın sende yok mu kaygısı?
Hep, sıla-i rahim güttüm be oğul!
Sevdiğim insanı ararsan eğer,
Evlatlık o zaman bir şeye değer
Oğul, baba gibi olmuyor meğer
Sabredip hüznümü yuttum be oğul!
Bilirdim yol çetin, ölüm pusuda
Dört yanım sarılı düşman olsa da
Yolum okyanusa gidip çatsa da
Deryanın üstüne gittim be oğul!
Rızkımızı takdir etmiş Yaradan
Ayırmış kudretle akı karadan…
Kaldıysan gaflette, sıyrıl aradan
Demezsin “boş yere yattım” be oğul!
Bir ömür yaşadım ham hayal gibi
Bilinmez, insanın nedir nasibi…
Gaflet deryasının, görünmez dibi
Gelip deme bana “battım” be oğul!
İnsan olmak ise o asil gaye,
Doğruluk, dürüstlük bitmez sermaye…
Dünyalık şatafat, mevki ve paye
Onları bedava sattım be oğul!
Şiirler yazardım ardı ardına
Varır mıyım diye gönül yurduna
Çare değil belki senin derdine
Sözüme nasihat kattım be oğul!
Bilmem ki öykümün farkında mısın?
Yoksa ki feleğin çarkında mısın?
Dünyanın zikzaklı arkında mısın?
Yaslı bülbül gibi öttüm be oğul!
Tutarsan nasihat, bahtın açılır
Yollarına inci, mercan saçılır
Nice sarp yamaçlar, yarlar geçilir
Gönlüne mesajı attım be oğul!
Hayra yorulacak bir düş gibiyim
Yuvasından uçmuş bir kuş gibiyim
İçten içe yanan ateş gibiyim
Duman duman oldum, tüttüm be oğul!
Hisarî, ahretin sevdasındadır
Bütün umutları Mevlâ’sındadır
Ümitle korkunun arasındadır
Göçmeden vasiyet ettim be oğul!
Mustafa Yıldız, 2 Ocak 2022, Ankara