Yüce Allah meleklerini nurdan yaratmıştır. Melekler bizim gibi beden ve ruh birleşimi olan CİSMANİ varlıklar değil, sadece nurdan yaratılmış olan RUHANİ varlıklardır.
Böyle oldukları için meleklerin yemeye, içmeye, cinsel arzuya ve nefsani iştah ve isteklere ihtiyacı yoktur. Yaşamak için "gıda" dediğimiz enerjiye de ihtiyaçları olmadığı için bizim gibi ömürleri senelerle sınırlı değildir. Böyle olunca yaşlanmak, yıpranmak da onlar için söz konusu değildir.
Bu nedenlerle melekler bizim gibi kötülük bilmezler, kötü düşünmezler, kötü söylemezler, çirkin olan her türlü işlerden uzaktırlar. Bütün zamanları Allah'a itaat ve ibadetle geçer. Bizim anlayacağımız manada "her nefesleri" Allah'a kulluktur.
Bu anlamda Yüce Allah bizim için bir hayat rehberi olan kitabı Kur'an-ı Kerim'de meleklerini tanıtırken, "0nlar Allah'ın buyurduğuna asla karşı gelmezler, ne emretmiş ise onları eksiksiz yaparlar" (Tahrim, 6) buyuruyor.
İşte oruç tutan müslümanın da, oruçlu bulunduğu süre içinde "melekleşmesi" böyledir. Hiçbir şey yemez-içmez, cinsel arzularından uzak durur, nefsani istek ve iştahına gem vurmuştur. Oruçluyum diye kötü söz söylemez, kötülük düşünmez; eline-ayağına, diline-beline, gözüne-kulağına, özetle "aza ve cevârih" denilen günah işlerde de kullanılabilecek bütün organlarına; hatta aklına-fikrine, hissiyatına, duygularına ve düşüncelerine de hakim olur. İnanan bir müslüman olarak onun bu hali, insanın âdetâ "melekleşmesi" dir.
Orucunu hakkıyla tutabilen böyle bir müslümanın bu "melekleşmiş" halini ifâde eden Peygamber efendimizin şu hadis-i şeriflerine bir dikkat edersek konuyu hakkıyla daha güzel anlamış ve kavramış olacağız :
Efendimiz (sav) buyuruyor ki, "Oruç kötülüklerden koruyan bir kalkandır. Biriniz oruçlu iken, kötü söz söylemesin, cahillik etmesin düşük işlerde bulunmasın, eğer biri onunla kavga etmek isterse veya ona hakaret ederse, karşılık vermeyerek -ben oruçluyum- desin!" buyurmuştur (Buhari, 1893; Müslim, 1151: Ebu Davud, 236r,Nesai, 2216; İbni Mace, 1894).
Bir başka hadis-i şerifinde ise, "Kim oruçlu olarak yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Onun yemeyi-içmeyi bırakmasına (oruç tutmasına) Allah'ın ihtiyacı yoktur" buyuruyor (Buhari, 1903; Ebu Davud, 2362; Tirmizi, 707; Nesâi, 3246; İbni Mace, 1689).
Peygamber efendimizin bu hadis-i şerifindeki "ihtyâcı yoktur!" ihtarı, sakın ola ki, "oruç tutmasına gerek yoktur" şeklinde anlaşılmamalıdır. Yüce Allah'ın kuluna görev vermesi, ona değer vermesi demekdir. Böyle olduğu içindir ki orucu, değer verdiği inanan kullarına emretmiştir. Eğer ki kul bu görevin kıymetini bilmeyerek orucunu önem vermeden tutarsa, aslında kendi değerini düşürmüş olur.
Yüce Allah bu hikmetli gerçeği hatırlatarak kitabında, "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki günahlardan korunursunuz" (Bakara, 183) buyuruyor.
Anlayalım ki, şartlarına uyarak ve değerini bilerek tuttuğu tam bir oruç ile kendini günahlardan koruyabilen müslümanın da meleklerden bir farkı kalmayacaktır.
Aslında biz oruç tutuyoruz ama, gerçekte oruç bizi tutmalı ve günahlardan korumalıdır.
Ramazanımızın ve oruçlarımızın böyle mübarek olması miyazımla !
02.04.2022
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü