Gençlik gelecek demektir.
Millet olarak geleceğimizin nasıl şekillendiğini merak ediyor ve şimdiden görmek istiyorsak, GENÇLİĞİMİZİN yetişme tarzına bakmamız yeterlidir.
Eskilerde Avrupa’da olduğu gibi şimdilerde de bizde, sanayimiz geliştikçe, ticaret ve ekonomimiz genişledikçe, "ahlaki ve dini duyarlılığın" zayıfladığına şahit oluyoruz.
Bu duruma paralel olarak gençliğimizin de gittikçe bozulmakta olduğunu görüyoruz.
Eskiden büyüklerinin yanında sigara içmekten, bacak bacak üstüne atıp seleserpe oturmaktan "haya" eden; büyüklerinin sözünün üstüne söz katıp akıl verme yerine, büyüklerini dinleyip onların tecrübelerinden yararlanarak akıl almayı tercih eden gençlik gidiyor. Bunun yerine tecrübeyi "çağdışılık" sayan, kafasına estiği gibi yaşamayı "özgürlük ve çağdaşlık" sanan, yokluğu yaşamadığı için varlığın kıymetini de bilmeyen, adına da
"Z-KUŞAĞI" denilen ÇILGIN GENÇLİK geliyor!
Milletin bu kara bahtını "aydınlık" gören anlayışa da "lanet" olsun!
Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde, "Hayır olarak yaşlıların görüşlerini tercih ve tavsiye edin; gençlere de merhamet gösterin!" (Elbani, Silsile.., 5424) buyurmuştur.
Bu manada günümüzün "eyyamcı gençliğine" acıyorum.
Nerede akşam, orada sabah diskolarda, gazinolarda, pavyonlarda, plajlarda, piknik ve eğlencelerde kızlı-erkekli tepine tepine "gençlik enerjilerini" heba eden çılgınlar yetişiyor!
Millet olarak bu sosyal afeti en az hasarla atlatmak için tedbirler almamız gerekirken; "her ile bir millet bahçesi" kapsamında 81 ile çılgınlık projelerini de, doğrusu anlamış değilim.
Bu bahçelere kendini bilen aile gençlerinden ve yetişkinlerden kimler gidecek?
Millet sermayesinin bu gibi çılgınlıklara çanak tutularak "sebil" edilmesine de üzülüyorum.
Azgın nehirlerin çılgınlığını barajlar yaparak, derelerin taşkınlığını göller ve göletler yaparak önlemeye çalışırken; bataklıkların yutkunluğunu kanallar açarak kurutmaya çabalarken; ÇILGIN GENÇLİĞİN "heva ve hevesine" böylesi projeler bir hizmet, neyin nesidir?
Olsa olsa, gençliğin "tamtamda çığlıklarının" çılgın sesidir.
Yarın bu "naraları" atanların çılgınlığını duydukça bizler de inşallah pişmanlıktan tepinmeyiz !
Tarihte Avrupalı RÖNESANS ile "bilim ve sanatta yeni bir uyanış" başlatırken; Osmanlı'nın çöküş dönemlerini yaşadığımız "LALE DEVRİ" ile bizler de SADABADLARDA çılgınlık peşlerinde dolaştık.
"Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda (mutsuz gönüle),
Gidelim serv-i boylum yürü Sa'd-âbâd'a !
Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan;
Mâ'-i Tesnîm (cennet suyu) içelim çeşmelerinden.
Geh varıp havuz kenarlarında dolaşalım,
Geh gelüb Kasr-ı Cinân (cennet köşkü) seyrine dalalım;
Gâh şarkı söyleyip gah gazel-hân olalım.
Bir sen ü bir ben ü bir de güzel çalgılı eda,
İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ !.." diyerek
dünyadan gam almaya çalıştık.
Doğrusu gam almış mıyız bilinmez ama, "Lale Devri" ile böyle çılgınlıkta NAM almışız.
Geçelim bunları dostlar !
Hayat oyun ve eğlence değildir. Neşeyi bilgide ve başarıda görmeyenler asla mutlu olamazlar.
Eğlencede yorulanlar hiçbir zaman dinlenmiş olmazlar !..
15.06 2022
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü