‘Hâfızâ-y’ı beşer nisyân ile mâlûldür../ İnsan hâfızâsı unutkanlık hastalığına mübtelâdır’ denilmiştir. Hangi emeller için kurulduğu bilinen -eski- Robert Kolej’in çekirdeği etrafında gelişen Boğaziçi Üni’de bir süredir alevlendirilmek istenen bir fitne ateşi var... O üniversitenin yönetimi için C. Başkanı tarafından tayin olunan bir kişiyi, AK Parti’li olduğu gerekçesiyle, protesto etmek için... (Bu memlekette hem profesör olacaksın, hem de bir dünya görüşün, bir siyasî bakışın olmayacak, öyle bir Prof. mu olur? Ve varsa, öyle birisine, kim, hangi niyetle bir yöneticilik vazifesi verir?)
Konuya girmeden önce, biraz geçmişe gidelim...
1933 öncesi, üniversite lâfı bilinmezdi; Dâr-ul’fünûn (yâni, fenler evi..) denilirdi. Üniversite lâtin dillerine aid bir kelimeydi. Stalin, Hitler, Mussolini, Franko gibi tartışılması belâlı isimler, karşılarına muhalif olarak çıkan herkesi bertaraf ederken; aynı virüs salgını bizim ülkemize de sıçramıştı ve bize aid her ne varsa, onları reddetmek, yok etmek, kerih göstermek çılgınlığı frensiz ve sınır tanımaz şekilde ilerliyor ve ‘karşı çıkacak olanlar’ hakkında ise, ‘Bu iş, behemahal yerine getirilecektir, amma, ihtimal ki, bazı kelleler koparılacaktır..’ şeklindeki, çok ‘cici’ yöntemler sahneleniyordu.
İşte, o sırada bir ‘inkilab’ da ‘Dârulfünûn’da yapılmış ve utanç verici bir isimmiş gibi, ismi bile değiştirilmiş, en üst sorumluya da Reis yerine, İtalya- Bolonya’da bazı kilise okullarındaki öğretmenler için kullanılan ‘rektör’ denilmişti. ‘Profesör’lük de o zaman girmişti, dilimize; ‘müderris’ yerine...
Yeni rejimi destekleyecek ve istihdam olunacak kadrolar için, ‘inkilab’a şartlandırılmış beyinlerin yetiştirilmesi gerekiyordu. Kelimeler değiştirilerek aydınlanacağımız sanılıyordu.