Ruslar, Afganistan’ı işgal ettiğinde halkı canından bezdirdi. İşgal süresince yüzlerce ve binlerce Afgan öldü. Bir o kadar insan da sakatlandı. Göğüs göğüse çarpışmaların dışında, Rusların şehirlerin ve köylerin değişik yerlerine yerleştirdikleri mayınlara basan binler, gene ya öldü, ya sakat kaldı.
Afganistan’da en yaygın ölüm nedeni, mayına basma sonucu oluyordu. Ortopedi, savaşın yan sanayii haline gelmişti. Her yerde sakat kalmış insanlar için yapılmış koltuk değnekleri, asalar, takma bacaklar ve diğer suni ancak insan uzvunun görevini yerine getirecek aletler satılıyordu.
Diğer yandan Rus askerlerinin kadınlara ve kızlara rastgele tasallutu, büyük bir korku meydana getirdi Zaten dışarı çıkma alışkanlığı olmayan kadınlar daha da eve kapatmıştı. Minibüsü durdurduğu zaman içindeki kadını işaret parmağı ile gösterip inmesini isteyen Rus askerine karşı insanların acziyeti, nefreti gittikçe hızlandırdı.
Böyle bir ortamda Taliban ortaya çıktı. Taliban ,Rus işgaline karşı kahraman gibi karşılandı.Taliban kısa süre içinde tüm ülkeye hakim oldu. Ruslar çekildi.
Ama Taliban’ın; ne askeri, ne siyasi, ne de idari bir bilgisi ve tecrübesi yoktu. ABD,İran ve Pakistan’ın desteği ile ülkeye hakim oldular. Taliban zaten, Pakistan medreselerinde yetişmiş talebelerden oluşuyordu. Yönetimi ele geçiren Taliban’ın ne yapacağı belli değildi.
Bütün bunlar ve daha fazlası “Uçurtma Avcısı” nda anlatılıyor.
Cahil, insan psikolojisini hiç bilmeyen bir yönetim.. Hiç bir kitapta yazmayan uygulamalar..
Uçurtma uçurmak ve gökyüzünde sürekli yükselen ,sona yavaş yavaş aşağı inen uçurtmalardan birini kapıp, uçurtma sahibi olmak, Afgan çocuklarının en büyük eğlencesi. Babalarının da evlerin damından evlatlarının heyecanını seyretmesi aynı bir eğlence..
Taliban iktidar olduğunda ilk iş, uçurtma uçurmayı ve uçurtma avcılığını yasaklamak oldu. Teknolojik diğer şeyleri de..
İnsanlar, çocuklar, Ruslar zamanındaki gibi sıkıntılara girdiler gene.. Yazar Halit Hüseyin ; ”Afganistan’ da çocuk çok, ama çocukluk yok” diyor.
Çekilmez bir hayat.. İnsanlar gidecek yer arıyor. Gidemiyor.. Fakirlik kol geziyor.
Kısa sürede halk, Taliban’dan da bıkıyor. Bu sefer ülkeyi ABD işgal ediyor. Dağlara çekilen Taliban 70.000 kişilik kuvveti ile hem ABD’ ye, hem de kukla yönetime isyan ediyor. Taliban’a muhalif Özbek general Raşit Dostum ve “Penşir Aslanı” diye ün kazanmış Şah Mesut kuvvetlerine rağmen Taliban, 20 yıl sonra ABD ve hükümet kuvvetlerini bıktırıp tekrar ülkeye hakim oluyor.
Bunda ise, eski yendiği Rusların, İran’ın, Pakistan’ın ve Çin’in desteği var. Tabliban destekçilerinin bir kısmı eski dostları, bir kısmı da eski düşmanları yani..
Halit Hüseyin, bir tıp doktoru. Babası, bir Afgan diplomatı . ABD’ye sığınmışlar. Orada yaşıyor.
Kitabı okurken, yazarın kendi hayatını anlattığını sanıyorsunuz. Afgan asıllı olduğu için. Oraları iyi biliyor bir kere.. Ama kendisi aristokrat bir aileden olduğu için ,vasat bir Afgan aileyi atlatmıyor gibi. Evlerinde hizmetçi olan, bahçede çimleri kesen bir bahçıvanın olduğu bir aileyi anlatıyor bazen. Fakir Afganistan’da bunlar da var mı diyorsunuz..
Yıllar sonra 30’lu yaşlara geldiğinde romanın kahramanı Emir, ABD’den Afganistan’a gitme ihtiyacı hissediyor, üvey kardeşinin oğlu için.. Çocuğu Taliban’ın elinden kurtarma gayretiyle..
Gördükleri, Taliban’ın nasıl bir din tezadına düştüğüne gösteriyor. .Din bu mu ,dindar bu mu diye hayret ediyorsunuz.
Emir, Taliban ile görüşürken ,muhatabının, eski bir mahalle arkadaşı olduğunu anlıyor.
Dedik ya, yazar, kendini mi anlatıyor diye.. Orada bir konu insanın şüphesini biraz daha artırıyor. Taliban üyesi, Emir’e soruyor: ”Ne iş yapıyorsun ?” Emir: “Yazarım” diyor. Karşısındaki;” hangi kitabı yazdın” diyor. Emir:” Külün Rengini” diyor. Külün Rengi’ni arıyorum. Böyle bir kitap yok. “Kül Rengi” kitabı var. Ama onun da yazarı bir kadın.
Emir, ölen üvey kardeşinin oğlunu ABD’ye götürüyor. Kendisinin çocuğu olmadığı için o üvey kardeş çocuğuna, yani yeğenine kendi çocuğu gibi bakıyor.
Bir eğlencede, oraya göç etmiş komşu Afganlıları da çağırıp, gökyüzüne uçurtmalar salıp, eski günleri hep birlikte yad ediyorlar ve eğleniyorlar.
Kitapta,1.Taliban iktidarı , öncesi ve sonrası ile anlatılıyor. Biz kitabı okuduğumuz günlerde Taliban tekrar, 2.kere Afganistan yönetimini ele geçirdi.
Rusya’yı ,ABD yardımı ile kovan Taliban, ABD’yi de Rusya, Çin, İran ve Pakistan yardımı ile kovdu.Yani 20 yıl içinde devran iki kere değişti.
Taliban’ın 2.iktidarında neler olacak, şimdiden belli değil. 20 yıl önceki başarısız iktidarlarından ders alacaklar mı? Siyaset biliminde, insan ve toplum yönetiminde mesafe aldılar mı? Hala her şeyi hasım olarak mı görüyorlar?
Mesela, farklı fikirlere ve düşüncelere saygı olacak mı? TV’lerde görüldüğü kadarıyla Taliban karşıtı protesto eylemi yapan bir grup kadının hayatı garantide mi? Yoksa, ”..siz bizi niçin ve nasıl protesto edersiniz” diye o kadınlar hakkında takibat mı yapıldı?
Afganistan fakir bir ülke. Ekonomi dış yardım ile ayakta. Başkalarına muhtaç idareciler, Taliban üst yöneticileri böyle bir durumda ne kadar dik durabilir?
Birisi çıkıp, Taliban’ın 2.dönemini anlatan bir kitap yazsa da okusak mı diyorum..