Derinlik kelimesi, millet hayatımızda ne yazık ki, çok kötü bir şekilde kullanılmış, “derin devlet” anlayışıyla pek çok vatandaşımız soruşturmalara maruz kalmıştır. Keşke “derin devlet” yerine “derin millet” kavramını kullanabilmiş ve adalet hedefini gözeten icraatlar yapabilmiş olsaydık. Derin millet kavramı, aziz milletimizin devletsiz yaşayamayacağını ifade ettiği gibi, kadim inancımızı, kültürümüzü, medeniyetimizi ve bu millete vücut veren bütün unsurları bir arada ifade eder. Devlet ne zaman yıkıldıysa, derin millet hemen yenisini kurmuştur. Muhteşem tarihimiz bunun şahididir. Devlet ve millet kavramları bu açıdan ayrı bir çalışmanın konusudur.
Bu yazımızda, derinlik ve sığlık kavramlarının başka bir yönü üzerinde durmaya çalışacağız.
Dilim söylemeye pek varmıyor ama ne yazık ki ilişkilerimizde bir derinlik yok. Toplum hayatımıza sanki sığlık hâkim gibidir.
Derinlikte aşk, sevgi, sevda vardır. Sığlıkta ise şehvet, nefret, menfaat vardır. Sığlıkta aşkın yerini şehvet, sevginin yerini nefret almıştır. Sığlıkta dostluk yok düşmanlık; emanet yok hıyanet; sadakat yok ihanet; birlik yok ayrılık; cömertlik yok cimrilik vardır. Orada insanların eli açık değil sıkıdır, hem de sımsıkı. Sığlıkta insanların yönlendiricisi adalet değil cinayettir. Birinde sosyal ilişkileri zenginleştiren feragat duyguları, diğerinde bütün hayatı kısırlaştıran menfaat hesapları. Orada insanlar samimi değil ikiyüzlü riyakârlardır. Derinlikte kadirbilirlik, sığlıkta nankörlük vardır.
Derinlikte akıl vardır, ilim vardır. Sığlıkta ise hırs vardır, cehalet vardır. Sığlıkta hırs aklın önüne geçmiştir. Derinlik aydınlık, sığlık karanlıktır. Derinlikte insaniyet vardır. Sığlıkta nefsaniyet. Orada insanların yönlendiricisi hakkaniyet değil nefsaniyettir. Derinlikte iman, sığlıkta inkâr vardır.
Derinlikte insan hak yolunda, adalet uğrundadır. Sığlıkta ise heva ve hevesi yolunda menfaat uğrundadır. Derinlikte sabır, sığlıkta acelecilik; derinlikte dayanıklılık, sığlıkta zayıflık; derinlikte zorluk, sığlıkta kolaycılık vardır. Derinlikte çalışkanlık diğerinde fırsatçılık ve tembellik esastır.
Derinlik insanın hedefleriyle sığlık insanının hedefleri de aynı değildir. Biri nihaî zaferin peşinde uzak hedefi gözetir; diğeri yaşadığı anın düşünde günü kurtarır, zevk cümbüşündedir.
Derinlikte aile yuvadır, çocuk çiçektir, meyvedir. Sığlıkta ise aile kâr zarar ortaklığına dayalı, karşılıklı menfaatlerin çatıştığı bir şirkettir; çocuk kazadır, yüktür.
Derinlik, kanaat zenginlik demektir, sığlık şükürsüz fakirlik demektir. Derinlikte tevazu, sığlıkta gurur kibir vardır. Derinlikte insan meyve ağacı, sığlıkta kavak ağacı gibidir. Kavak ağacının dalları yukardadır ama meyvesi yoktur.
Derinlikte doluluk, sığlıkta boşluk vardır. “Boş başak dik durur.” Derinlikte af, hoşgörü; sığlıkta haset, kin duyguları…
Fakat bütün bunlara rağmen derinliğin sığlığa yine de bir teşekkür borcu vardır. Niye mi? Derinliğin değerinin anlaşılmasından dolayı. Ki, sığlık olmasaydı derinliğin değeri hiç anlaşılabilir miydi? Güzelliğe değer katan, başka bir ifadeyle güzelliğin farkedilmesine yardım eden çirkinlik değil midir? Tercihimiz derinlik ve güzellik olsun.
Sözü Yunus’un deyişiyle bitirelim:
İşidin ey yarenler / Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül / Misali taşa benzer
Taş gönülde ne biter / Dilinde ağu tüter
Nice yumuşak söylese / Sözünde savaş tüter.
Değerli okurlarım. Böylece geldik bir yazının daha sonuna. Yeni bir konu ve yeni bir yazıyla yeniden buluşuncaya kadar hoşça kalınız, diyorum. Yüreğinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.