Şanlıurfa taraflarında çıkmaz sokağa tetirbe denir. Çıkmaz sokak, adı üstünde, ucu açık olmayan, başka bir sokağa, caddeye veya meydana çıkmayan ucunda beton bir duvar olan sokaktır. Sokağa bilmeden girenler, geri dönmek, girdiği yerden çıkmak zorundadırlar.
Bu sokağın sakinleri , birbirlerini en iyi tanıyanlardır. Akraba gibidirler. Aralarında yabancı hiç yoktur.
Çıkmaz sokak sakinlerinin halleri bir aile içinde olanlar gibidir. Herkes birbirini tanır. Herkesin herkese hatırı vardır. Birbirlerini bilenlerin komşuluk geleneği, onların küçük kusurlarını bağışlatır. Zaten birbirlerine kusurları olmaz ama olursa yani.. “Komşumuzdur ayıp olur”, komşumuzdur lafı mı olur” hoş görüşü karşılıklı saygıyı arttırır.
Ayıp aramak yoktur onlarda. Birbirlerinden şikayet ettikleri de yoktur. Halleri ve şartları da aynıdır Kibirlenmek ve birbirini beğenmemek de yoktur. Tam bir akrabalık bağı vardır. Komşuluk bağı onları akrabalık bağına dönüşmüştür.” Bugün bana, yarın sana” deyişi onların felsefesidir.
Geçenlerde Şanlıurfa’nın Molla Ali Tetirbe’sinde çocukluğu geçmiş bir yazarın hatıralarını okudum.
Yazar, tetirbedeki dayanışmanın nasıl kuvvetli olduğunu, birbirlerini nasıl kolladıklarını anlatıyor. “Dayanışmanın asıl mimarları analarımızdı” diyor. ”Yediğim diş hediğinin, loğusa bulamacının ,aya köftelerinin ve aşurelerin tadı hala damağımda” diyor.
Tetirbedeki ailelerin birbirlerini nasıl koruduğu, kız alıp- vermelerin nasıl yapıldığı, birbirlerinin düğününe , sünnetine ve başka toplantılarına kendi toplantıları ve düğünleriymiş gibi itina ile özenle koştukları tatlı bir hatıra olarak anlatılıyor. Komşuların yandaki ziyafete giderken, elinde bir tas çorba ile veya tatlı ile gittiklerini , bunun da “yemek yetmezse, bizin de bir katkımız olsun “ diye bir yardım duygusundan kaynaklandığını anlatıyor yazar. Askere bir oğlan gitse, kendi oğlu gidiyormuş gibi bütün sokağın coştuğunu anlatıyor.
Yazar, Şanlıurfa’daki Molla Ali Tetirbesi’ndeki eski evlerini yıllar sonra arayıp bulmuş. Çocukluğunu tatlı bir hatıra olarak tazelemiş. Eski komşularının isimlerini birer birer yazmış. Onların komşuluk adına yaptıklarını sıralamış .Sonra çıkmaz sokağın belediye buldozerleri ile nasıl yıkıldığını öfke ile ve içi sızlayarak anlatmış. Yazar, yıkıcı buldozerlere “Urfa’nın cellatları ”diyor. Dozerler çıkmaz sokağı yerle bir etmiş. Bütün evler yakılmış. Yerine on katlı binalar yapılmış. Binalarda oturanlar birbirini tanımıyor bile.. Sokak da gitmiş, komşuluk da.. Çıkmaz sokağın komşuluk ilişkileri modernizme kurban olmuş. Yazar, Molla Ali Tedirbesi’nde herkesin su aldığı kuyuyu anlatıyor. ”Çardaklı köşkün yanındaki evimizin kuyusu, sadece orada eski sokağın bekçisi gibi ve bir anıt gibi duruyor. Yıllılarca su çektiğim kuyuyu sahipsiz görünce inanın ağlıyorum. Kuyu da sanki ağlıyor.. Sanki kuyu bana “ben sizi hep yılarca doyurdum. Kana kana suyumu içtiniz. Fakat siz vefalı değilmişsiniz ” der gibi idi diyor.
Evet ,her şeyin bir hatırası vardır. Her şehrin her köyün ve her evin de..
Çıkmaz sokaklar bilerek yapılmıştır. Yani sokak açılırken ucunda büyük bir kaya olduğu için yolun sonu kör değildir. Bilerek yolun sonu kapalıdır. Çıkmaz sokak bir şehircilik geleneğidir. Bir yerleşim tarzıdır. Belediyeler şehir kurarken veya sokak açarken, arada bir de çıkmaz sokak olsun diye özen göstermiştir. Bunun anlamı Mola Ali Tetirbesi’nde yaşananları daim kılmak içindir. Komşuluğu canlı tutmak içindir. İnsanların birbirlerinin hatırını gütmelerini sağlamak içindir.
Kadim şehirlerde daima çıkmaz sokaklar vardır. İstanbul’da da onlarca belki yüzlerce çıkmaz sokak vardır. Köy hayatından şehir hayatına geçilince, köydeki gelenek ve komşuluk ilişkileri canlı tutulsun diye böyle yapılmıştır.
Çıkmaz sokakların bir faydası da oralarda hırsızlığın olmaması içindir. Sokak çıkmaz sokak olunca sokağa bir yabancı girse, herkesin gözü onun üzerindedir. Sanki yabancı sokaktan çıkıncaya kadar o gözlerle takip edilir. Hırsız hiç bir şey alamadan geri döner. Bunun sosyal hayatta daha ayrı bir anlamı vardır.
Çıkmaz sokaklardaki evler de eski evlerdir umumiyetle. Cumbalı İstanbul evleri mesela..
Cumbalı evler demişken, çıkmaz sokaklar kurulurken cumbalı evler de korunmalıdır. Eski İstanbul evleri mesela..
Eski İstanbul evlerinin korunmasında en titiz insan şehircik aşığı ve uzmanı Çelik Gülersoy idi. Çelik bey, bir çok eski İstanbul evini onartmış, eskiyi hatırlatmıştır İstanbullulara.. Çelik Gülersoy aynı zamanda eskiyi hatırlatan her evi tamir ettirmeyi yaşamının en önemli hedefi seçmiştir kendine.. Mesela bir kendini bilmez, Beşiktaş – Akaretler’ ’deki Dolmabahçe Sarayı’nı çevreleyen yüksek duvarı yıkmayı teklif ettiğinde ; Çelik Bey bas bas bağırmış duvarın yıkılmasını önlemiştir. Gene Çelik Bey, Gülhane Parkı önünden Topkapı Sarayı’na çıkan dik yoldaki cumbalı eski İstanbul evlerinin tümünü ,eskiyi aratmayacak şekilde yaptırmıştır. O sokağın tüm evleri Çelik Gülersoy’un himmeti ile yapılmıştır. Hatta bu evlerin arasında eski Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk’ün ’un doğduğu ev de vardır. Yokuşu çıkarken sol tarafta ..
Çıkmaz sokakları ve eski evlerin yapısını korumalıyız. Sadece eskiyi hatırlattığı için değil .Daha sıhhi olduğunu hatırlatmak ve oralarda daha koyu komşuluklar olurdu demek ve bunları unutmamak için...