Memleketimizde son 15 Temmuz 2016 "Darbe Teşebbüsü" kalkışmasına kadar, halkın seçtiği iktidarların seçim yolu ile yıkılmayacağını anlayan "İç ve Dış Güçler İttifakı", ordumuzun silahlı gücünden de yararlanarak her 10 yılda bir "iktidara el koymayı" gelenek hâline getirmişlerdi.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan 1950'ye kadarki iktidarlar, zaten "ordu destekli" olduklarından böyle bir müdahaleye gerek görülmemiştir.
Bu tarihten sonraki dönemlerde 1960 darbesi ile 1971 askeri muhtırası; daha sonraki 1982 darbesi ile 1987 muhtırası bu meşum geleneğin sonuçlarıdır.
Ancak, sözünü ettiğimiz son 15 Temmuz kalkışmasında, ordumuzu yanlarına çekemeyen "hükümet karşıtı söz konusu güçler", taktik değiştirmişlerdir.
Şimdi iktidar değişikliği için "darbe" yerine, halkın iradesini "cebinden çalma" şeklindeki siyaset dolandırıcılığına yönelmişlerdir. Burası çok önemlidir !
Bu maksatla piyasalar üzerinde söz sahibi hâkim ekonomik güçlerle işbirliği yapılmaktadır. Piyasadaki en ufak bahaneler krize dönüştürülerek piyasada olağanüstü pahalılık ortamının oluşması sağlanmaktadır.
Bu konuda, "ülkesini ve milletini seven" küçük esnafımız da çaresiz durumda, sessiz kalmaktadır.
İktidar ise çareyi, bu KARTEL GÜÇLERLE mücadele yerine, masum ve çaresiz küçük esnafı sıkıştırmakta görüyorsa, "büyük yanlış" yapacaktır.
Özellikle halkın tüketmeye mecbur olduğu gıda sektöründeki bu oyunu bozmanın yolu, yetiştiriçileri sıkıştırmak değildir. Esas çareyi, nakliye, depolama… gibi birtakım "uydurma" masraf bahaneleri ile piyasayı, üreticiden tüketiciye gelinceye kadar karıştıran KARTEL marketlerde ve bunlarla işbirliği yapan bir avuç komisyoncularda aramak gerekir.
"Yolda düzülen yörük göçü" nün tam tersine bu iş, yolda bozulmaktadır.
"DENETİM" adına market reyonlarında, manav tezgahlarında ve bakkal raflarında fiyat kontrolü yapmak da yeterli değildir. Atalarımız, "Minareyi çalan, kılıfını hazırlar" demişlerdir.
06.04.2022
KEMALCE