Rusya’nın bir güç olarak ortaya çıktığı tarih XVIII. Yüzyıl başlarıdır. Bu yüzyıldan itibaren Rus tehlikesi başlamış ve Avusturya tehdidi artmıştır. Yeni gelişmeler karşısında Osmanlı devleti, Eflâk’ı başlıca müdafaa hattı olarak gördü ve Eflâk-Boğdan idaresine, yerli voyvoda tain etmekten vazgeçerek kendi vatandaşları olan Fenerli Rumları getirmeye karar verdi. (1716-1821) Ne yazık ki, Fenerli Rum beyleri yerli voyvodaları aratır oldular. Umulan faydanın aksine hainane gelişmeler oldu.
Yüzyıldan fazla süren Fenerli Rum beyleri devri, halen Eflâk-Boğdan’da nefretle anılan bir dönemdir. Patrikhanenin desteklediği Fenerli Rum beyleri, beraberlerinde getirdikleri çok sayıda akrabaları ve Rum iş ortaklarıyla birlikte yerli halkı neredeyse soyup soğana çevirdiler. Bunlar sömürülerinin devamı için, refah içinde yaşayan Eflâk köylüsüne köklü bir fakirlik kültürü aşılama yolunu da tutarak: “Allah’ın kendilerini, beylerini beslemek ve hizmet etmek için yaratmış olduğu” gibi sapık bir düşünceyi telkine uğraştılar. Dillerini yasaklama ve Rumca öğretmek gibi, devletten nefret ettirici yollara tevessül ettiler.
Halkı ağır bir şekilde sömüren Fenerli Rumlardan kurtulmak maksadıyla Tudor Vladimirescu, bir isyan hazırladı.
Vladimirescu’nun isyanı, 1821’de Rus çarının desteği ile Kırım’da harekete geçen Alexandr İpsilanti’nin Etniki Eterya Rum hareketiyle aynı tarihe rastlamıştı. Rus tarihçileri bu iki hareketi Balkanlarda Türklere yönelik olarak göstermek istemişlerdi. Hâlbuki Vladimirescu, İpsilanti’nin “Türklere karşı beraber çarpışmak” çağrısına “Ben Türklere değil Rumlara karşı ayaklandım” demişti. Vladimirescu’nun taraftarları, Bükreş civarında İpsilanti’nin adamlarıyla çarpıştı ve nihayet Eflâklı kumandan ihanete uğrayarak İpsilanti tarafından öldürüldü. Rusya’nın umduğu isyan Memleketeyn olarak bilinen Eflâk-Boğdan’da, Romenler, Sırplar ve Bulgarlar arasında değil, Mora’da taraftar buldu. Bunun üzerine Rus çarı çark etti ve İpsilanti’yi ayıplamakla yetindi. Bu tarihten itibaren Osmanlı devleti, Fenerli Rum idarecilerden vazgeçerek Eflâk-Boğdan’a yeniden yerli voyvodalar tain etti.
İstanbul patriği Gregoryos, Etniki Eterya’nın nüfuzlu üyelerinden olmasına rağmen, isyanın Rusya tarafından takbih edildiğini görünce korktu ve bir aforozname düzenleyerek, devlete karşı savaşa devam edeceklerin lanet altında kalacaklarını ilan etti. Aforoznameyi yayınlamış olmasına rağmen isyanda parmağı olduğu anlaşılınca, resmi elbiseleriyle patrikhanenin kapısında asıldı. Patrikhanenin o kapısı intikam amaçlı olarak bugün hâlâ kapalı tutulmaktadır.
Fransa Burnunu Sokunca
Rusya’nın, 1774’ten itibaren memleketeyne (Eflâk-Boğdan) gittikçe artan müdahaleleri, burayı kendi nüfuz sahası olarak gören Fransa’yı harekete geçirdi. Rusya’nın güçlenerek Osmanlı devletini himayesine alma veya Avusturya ile paylaşma teşebbüsleri, İngiltere’nin Hindistan yol güvenliğini de tehdit ediyordu. Nihayet Rus çarının, Kudüs ve civarında “Kutsal Yerler” meselesi olarak ortaya attığı müdahale girişimleri Kırım harbine sebep oldu. (1853-1856) Fransa ve İngiltere, kendi menfaatleri uğruna Osmanlı devletini borçlandırarak harbe soktular.
Savaşta Rusya Eflâk-Boğdan’ı işgal etti ancak yenik düştüğünden Paris antlaşmasıyla (1856) burayı boşaltmak zorunda kaldı ve yeniden Osmanlı hâkimiyetine girmesini kabul etti.
Eflâk ve Boğdan 1858’de Romanya adı altında birleşti. Doksan üç harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı –Rus savaşında Rusya Eflâk’ı tekrar işgal etti. Avrupalı devletlerin müdahalesiyle tadil edilen Ayastefanos andlaşması sonunda Romanya bağımsız bir devlet olarak tanındı.
Rusya ile Avrupalı devletler, vatan parçalarının koparılmasında ve Osmanlı devletinin yıkımında gizli veya açık anlaşmalarla her daim rol almışlardır.