Eskisi kadar kullanmasalar da bazıları genelde karşı oldukları Arapça kelimelerden ikisini çok sever ve onları uluorta kullanmaktan geri durmazlar: İrtica ve mürteci. Bunlar, son zamanlarda bu iki kelimeye bir yenisini daha eklediler: Bîat. Bunu bir zihniyet olarak izaha çalışan kullanıcılar bîat yerine hem kelime hem de anlam bakımından yanlış olarak “beyat” veya “biyat” diyorlar ve bununla bir kültürü ifade anlamında “beyat kültürü” kavramını kullanıyorlar.
Bîat ya da beyat, son tahlilde bir durumu kabul ve tasdik anlamı taşır. Mesela, Osmanlı tarihinde sıkça görüldüğü üzere, vefat eden padişahın yerine oğlu tahta çıktığında devlet ileri gelenleri bir meydanda toplanır ve merasimle yeni padişaha bîat ederler yani onu padişah olarak kabul ederlerdi. Kabulün sonucu da itaattir.
İNSANIN İNSANA İTAATİ TABİİ BİR ŞEYDİR
İnsanın insana itaati, meşru dairede kalmak şartıyla tabiî ve insanî bir durumdur. Hayatın devamı için bu gereklidir. Böyle bir anlayış olmasaydı düzen diye bir şey olmaz ve hayat yolunda yürümek imkânsız hale gelirdi. Hayvanlar âleminde bile düzen esastır. İki arkadaş birlikte yolculuk yapsalar, bu esnada biri “şöyle yapalım” yahut “öyle yapmayalım, böyle yapalım” dese ve diğeri arkadaşının bu fikrini kabul etse, o kişi bu kabulle arkadaşına itaat etmiş yani bîat etmiş olur. “Beyat kültürü” kavramını kullananlar, iki arkadaş arasındaki bu ilişkiye nasıl itiraz edecekler? İlmen itiraz edemezler.
Aslında böyle bir kavramı kullanırken onların derdi, karşı oldukları siyasi figüre önceden oy vermiş olanların, aynı siyasi figüre hâlâ devam eden bağlılığını küçümsemektir. Ne var ki bunlar, adeta dertlerini böyle ifade ederken, kendilerinin bağlı oldukları siyasi figüre bîatlarını gözardı ediyorlar. Onlar da bir siyasi figüre bîat ediyor yani itaat ediyorlar. O lidere oy vermeyin bizim lidere ya da bizim işaret ettiğimiz lidere oy verin demelerini başka türlü izah mümkün değildir. Her neyse!
Yazının başlığı anarşizm idi. Anarşizm, ideoloji olarak özgürlük paravanı arkasında hiçbir otoriteyi kabul etmez. Devlet düzenini kabul etmez. Sorumluluk almaya yanaşmaz. Bilakis düzenin bozulmasından zevk alır. Dilimize Fransızcadan geçmiş olan bu kelime antik Yunan kökenlidir. Olumsuzluk eki “an” ve yönetici anlamındaki “archos” kelimelerinden türetilmiştir. Böylece yeni kelimeye “yöneticisiz” anlamı verilmiş. TDK sözlüklerinde anarşizmin karşılığı kargaşacalıktır. Ki, devlet gücünün zayıflaması, sosyal sistemin bozulması, toplumun keşmekeşe sürüklenmesi gibi anlamlar taşır.
DÜNKÜLERLE BUGÜNKÜLER AYNI ŞEYLERİ Mİ SÖYLÜYOR?
Mü’minûn suresinde - Nuh kıssasından hemen sonra - yeni bir nesilden bahsediliyor:
“Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik. Bunun üzerine, onlar arasından kendilerine, “Allah’a kulluk edin; çünkü sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Hâlâ Allah’dan korkmaz mısınız? (mesajını ileten) bir resul gönderdik. Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: “Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer. Gerçekten, tıpkı kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz herhalde ziyan edersiniz.” (Mü’minûn, 23/ 31-34)
Görüldüğü gibi nimetlerle şımarmış dünkü kodaman topluluğu, peygamberi, hiçbir fazilete sahip olmayan basit ve yönetici olma iddiasıyla ortaya atılmış hırslı bir insan gibi göstererek, insanları ona itaatten alıkoymaya çalışıyorlar. İnsanın insana itaatini kayıtsız şartsız inkâr eden bu sözler, meşru itaat esasını, hürriyet ve özgürlük paravanası arkasında esirlik gibi göstermeye çalışan günümüzün anarşizm davasından başka bir şey değildir. Anarşizmin derin kökü buradadır ve insanlığı gerçek hürriyet ve adaletten uzaklaştıran her türlü ideolojinin kaynağı da bu inkârcı zihniyettir.
SALGININ HERKESE İSABET İHTİMALİ VARDIR
Salgın halinde yayılan bu zihniyet, yerinden yekinen herkesin devlet ileri gelenlerine ağır sözler söylemesine yol açtığı gibi, irili ufaklı bütün otoriteleri de yok ederek ta evlerdeki karı-koca ihtilaflarına varıncaya kadar pek çok ihtilafın da baş amili olmaktadır. Yine bu zihniyet sebebiyle gençler evlenmeye yanaşmıyor, evlenenlerin çoğunluğu ise üç gün sonra boşanmaya kalkışıyor. Nezihini tenzih ederek soralım: Günümüz evlatları anne-babalarına saygı duyuyor, itaat ediyor mu? Kıssa şöyle devam ediyor:
“Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (tekrar) meydana çıkarılacağınızı mı vaad ediyor? Heyhat o size vaad edilen şey ne kadar uzak! Dünya hayatından başka gerçek yoktur. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek değiliz.” (Mü’minûn, 23/ 35-37)
Ara başlıkta dünküler diye tanımladığımız bu adamların sözleri, günümüzde hâlâ aynı mantıkla düşünenlerin özelliklerini ortaya koyduğu gibi, söyledikleri sözler de tamamiyle günümüzdeki inkârcıların dillerine doladıkları sözlerin aynısıdır. O kodamanların, peygamberi Allah hakkında yalan uyduran bir kimse olarak niteleyip inanmadıklarını ilan etmeleri üzerine peygamber Allah’dan yardım diliyor ve topluca helâk oluyorlar.
Bir peygamberin kavmi aleyhindeki duası ne korkunç şeydir. Tefsir âlimleri, Nuh kavminden sonra Kur’ân’da çoğunlukla Ad ve Semûd kavimleri anıldığından, zikri geçen yeni nesilden maksadın Ad veya Semud, peygamberin de Hûd veya Salih olması uygun olur, demişlerdir.
“O peygamber: Rabbim, dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardımcı ol! Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar pişman olacaklar! Nitekim Hak tarafından korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen çepeçevre kuşattık. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!” (Mü’minûn, 23/ 39-41) Sonuç itibariyle, inkârcılar hiçbir şey elde edemeden sel köpüğü gibi savruldular, topluca helâk oldular.
TOPLU HELÂK YOK KISMÎ HELÂK VAR
Ahir zaman olarak nitelenen günümüzde toplu helâk yok ama doğru yoldan sapmışlığın sonunda kısmî helâk var. Ardı arkası kesilmeden devam eden savaşlar, biri bitmeden diğeri başlatılan (sosyal-siyasi-ekonomik v.s.) krizler, hepsi birer kısmî helaktir.
Anarşizmin esası olan bu zihniyetten sakınmak insanlığın esas gayesi olmalıdır. Ve tabii bir tek Allah’a iman edilerek sıratı müstakim üzerinde yürünmelidir.
Ne yazık ki, seküler hukuk ve eğitim anlayışı, insanlığı doğru yoldan uzaklaştırarak, şu veya bu şekilde adı konmayan bir anarşizme doğru sürüklemektedir.