Denilir ki, Benî Umeyye'nin (Emevîler'in) zulmüne karşı meydana gelen isyan ve mücadeleler sonunda Abbâsîler yönetime gelişi üzerinden birkaç sene geçtiği halde, durumda bir değişiklik olmadığı gören ulemâdan bir grup, Abbâsî Halife- Sultanı'nın huzûruna çıkarlar; 'Efendimiz! Ne güzel hayallerimiz vardı.. Bunca zaman geçti, değişen bir şey yok..' diye, rahatsızlıklarını dile getirirler.
Halife-Sultanımız'ın cevabı ise, '-Aman efendim, bir dünya saltanatıdır, bize erişmiştir. Bırakın, biraz da biz sürelim..' şeklinde olmuş..
1200 yıl öncelere aid bu menkıbe, ne kadar gerçektir, bilmem; ama, hemen her zaman için geçerli bir durumdur bu.. Çünkü, iktidar mevkılerine gelenler etrafında oluşan kümelenme, belki de istisnasız, pekmez'e üşüşen sinekleri hatırlatır.
Ve iktidar mevkiine gelenler ne kadar pâk olurlarsa olsunlar, o etraflarında bulunanlar arasından sağlıklı tercihler yapmaları çok çetindir. Çünkü, aslî ilkelerine ve ulvî ideallerine bağlılıkla yüreği yanarak konuşanla, iktidarın nimetlerinden faydalanmak için, özel eğitimlerden geçenlerin sergiledikleri sahte bağlılıklar arasında ayırım yapabilmek çok zordur.
Bir kısım insanlarımız, dünya cenneti beklentisi içindelermiş ki, 40 yıl öncelerde hayâl bile edilemeyen bir çok olumlu işlerin gerçekleştirilebilmiş olmasını bile küçümsüyor ve yaşanılan sosyo-ekonomik dalgalanmaların da sevkıyle 'rahatsızlar korosu'na katılıyorlar; ama, yine de eski hayallerine bağlılık adına.. Hattâ, geçmişte 'kaatil' diye nitelenenlere şimdi, 'kardeşim' veya 'dostum' diye hitab edilmesini 'affedilmez' kusur olarak niteliyorlar.
Halbuki, bugünkü dünyada, emperial güç odaklarının başında olanların nasıl kaatiller, vampirler güruhu oldukları, mâsum çoluk-çocuk, kadın, ve savunmasız sivil yüzbinleri, milyonları katledenlerle irtibat kurmayacaksan, kiminle kuracaksın? Ve irtibat kurduklarınıza 'dostum..' diye hitab etmeyip de ne diyeceksiniz? Hattâ Müslüman dünyasında bile, özellikle arab dünyasındaki nice meliklerin, kralların, sultanların hangisinin eli mazlum kanına bulaşmamıştır? Bugün öylelerine 'kardeşim..' denilmeyip de ne denilecek?
'Düşmanınla savaşmıyorsan, niye barışmıyorsun veya düşmanınla barışmıyorsan, niye savaşmıyorsun..' denilmiştir. 'Ne savaş ve ne barış' hali, savaştan da beter bir durumdur.
Sözüm, bu gibi yakınmaları sık sık tekrarlayanlaradır.
Dahası, bu gibi yakınmaları yapanların, düne kadar, en azından 100 yıldır, bizim değerlerimizi, hele de bir buldozer gibi ezip geçtikleriyle öğünen dünün zorbalarının bugünkü uzantılarının, bugün, bütün zulüm geçmişlerine bir kesin 'redd-i miras' tavrı göstermeden, yanlışlarını, sadece, on yıllar boyu gözyaşları ve acılarla halledilmiş 'başörtüsü' karşıtlığından ibaretmiş gibi göstermelerine hemen sempatiyle mi bakılmalıdır?