Profesör Ali Özek, düşünce dünyamızın önemli bir ismidir. Fethiye’nin Doğanlar Köyünde ilk okul olmadığı için başka bir köye okumaya gitmesinden ,ilkokulu bitirdikten sonra medreselerde eğitim görmesine, oradan Mısır’da El Ezher Ünivesitesi’nde okumasından, İstanbul Yüksek İslam’da hoca ve müdür olarak görev yapmasına kadar büyük bir azmi sergileyen ve dahası, Hoca’nın ilmi ve fikri hayatta büyük başarılar kazanmasına sebep olan aktif yaşamını konu alan ve bütün hayatını anlatan bir hatıra kitabı var: Medreseden Üniversiteye Ali Özek..
Kitap, sohbetlerin not edilmesi ve teybe alınıp sonradan kağıda dökülmesi şeklinde hazırlanmış önce.. Kitaba dönüşen sohbetleri, Ramazan Yıldırım yapmış.
Kitabın ilk sayfaları biz de Fethiyeli olduğumuz için bize aşina geldi. Kelimeler, konuşma tarzları örf ve adetlerin anlatımı, oralardaki yaşam tarzı, hatırada bahsedilen yerleri bizim de bilmemiz, biraz daha ilgi çekti.
Kitabın ileri sayfalarında Mısır’daki hayat ve orada yaşananların anlatımı da bende başka bir kitap vesilesi ile çağrışım yaptı . Yıllar önce, Ali Ulvi Kurucu’nun anılarını okumuştum. O da hatıraların teybe alınması ve notların tutulması sonucu oluşan birikimlerin kağıda dökülmesi şeklinde idi. O eser, Ertuğrul Düzdağ tarafından hazırlanmıştı. İki kitabın da hazırlanış şekli, birbirine benzemiş.
Ali Ulvi Kurucu da Mısır’da El Ezher’de okudu. O da Mısır’daki Osmanlı bakiyesi yerlerde sürgün Osmanlılarla ve oraya okumaya gitmiş talebelerle temas kurmuş, onlarla sohbetler etmişti. Daha sonraki yıllarda; Son Osmanlı Şeyh-ül İslam’ı Mustafa Sabri Efendi ,son Şehzade Şevket bey , Mustafa Runyun ,Yozgatlı İhsan Efendi ile ve daha çok kişi ile temas kurmuştu. Ne tesadüf, Ali Özek Hoca da bunların bir kısmı ile görüştü Mısır’da.. Ama O Mısır’a gittiğinde Ali Ulvi Kurucu oradan ayrılmıştı. Hoca, Ali Ulvi Kurucu ile Mısır’da görüşemedi.
Ali Özek, El Ezher’de 7 yıl okudu. İslami ilimlerde büyük tecrübe ve bilgi sahibi oldu. Dini konularda artık O, bir müracaat makamı idi. Ancak o zamanki Mili Eğitim müfredatında 7 yıllık yüksek okulun Türkiye’de dengi yoktu. Ali Özek, bir yüksek tahsilin ardından büyük deneyimi olan bir alimdi ama, diploması Türkiye’de bir ortaokul diplomasına denk sayılıyordu. Özek Hoca’yı buradan sonra depara kalkmış bir maratoncu gibi görüyoruz. Denklik için mücadeleler, değişik yerlerle temaslar, siyasilerle ve Milli Eğitim camiası ile tartışmalar, hak aramaların serüvenini de görüyoruz kitabın o bölümünde.
Orta okul mezunu sayılınca, dışarıdan liseyi bitiriyor Hoca. Sonra Edebiyat Fakültesini.. Bu arada Mili Eğitim O’nu İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne hoca olarak atıyor. Hoca, aslında “ Hocaların Hocası” . Şimdinin meşhur hocaları; Prof. Hayrettin Karaman, Bekir Topaloğlu, İsmail Karaçam, Tayyar Altıkulaç, O'nun talebeleri..
Hoca, Mısır’dan döndükten sonra , tabiatıyla önemli toplantılarda kendini gösteriyor. Değişik ilim adamları ile, dini cemaatlerle görüşmeler oluyor.
Hoca, temaslarında işin künhüne vakıf bir ilim adamı gibi konuşuyor. Sadece fikir düzeyinde değil, ilmi bir otorite.. Aynı zamanda Yüksek İslam’da da müdür iken bir aksiyon adamı ..
Ali Özek Hoca, değişik tarikatlarla da temasta bulunuyor. Ama niyeti tarikatlara girmek değil. O kendini tarikatlar üstü görüyor. Zaten yapı olarak bir tarikata girip bağlanma tarzında bir şahsiyeti yok. Onlara bir şeyler anlatabilmek derdi. Sait Nursi ile görüşüyor. Ömer Nasuhi Bilmen ile görüşüyor Hasan Basri Çantay ile de görüşüyor. Hatta bir seferinde Çarşamba Cemaati lideri i Mahmut Hoca ile de görüşüyor. Mahmut Efendi’ye; İslam’da bir kılık kıyafet şekli olmadığını ,senin cemaatinin sakal çıktığından itibaren traş olmadığını , şalvar ve takke giydiklerini, bunun bir yerinin olmadığını söylüyor. Mahmut Efendi de;”. bir kere böyle yapın dedik. Şimdi değiştiremeyiz” dediğini anlatılıyor kitapta..Hoca ,ayrıca Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozok, Süleyman Hilmi Tunahan, Mehmet Zahit Kotku gibi maneviyat dünyasının isimleri ile de temasta..
Kitabın bir yerinde(sf.206) Hasan Basri Çantay’a Atatürk’ün “ hükümeti siz kurun” dediğini,” bize lazım olacak ve uygulanacak kanunları yazın ve bulun” dediğini de anlatıyor. O zaman Atatürk’ün aklındaki başbakan, muhtemelen Hasan Basri Çantay. Milli Eğitim Bakanı da Mehmet Akif Ersoy idi diyor Ali Özek, Çantay’ın aktarımı ile.. Bunu ilk defa duydum. O mütedeyyin grup, ‘hükümeti kurmak istemedi. Mehmet Akif, Milli Eğitim Bakanı olmak istemedi . Sonra Hasan Basri Çantay hata ettik” diyor. Bundan sonra da Atatürk’ün etrafını, başka gruplardan insanlar aldı diyor.
Bu görüş, Ali Özek’e göre son derece yanlış bir görüş. Ali Hoca, ” gençliğimden beri müslümanların gelişmesi gibi konularda son derece hassasım. Ben madem müslümanım , o halde üstün olmalıyım” diye iç geçiriyor bu konuya...
Hoca, sadece bunları yapmıyor. Tefsir konularında üstün bir otorite. İlmi toplantılarda insanın, hem de kerli- ferli insanların bağnaz bir tartışmaya girmelerini, bazı konuları bayat yorumlarla ve ilmi bir yanını düşünmeden anlattıklarını söylüyor. Mesela bir toplantıda birisi, misafirlere kolonya ikram ediyor. Ellerine kolonya döküyorlar. İçlerinden bir-ikisi ;”kolonyada alkol var. Ben kullanmam” diyor. Bunun üzerine bir konuşma geçiyor. Hoca hemen,”. alkol sıvı olarak kullanılırsa haramdır. İçinde alkol var diye kolonyanın kullanılmaması bağnazlıktır” diyor. Bir şeyde alkol var diye kullanmazsak, arpayı, buğdayı ,mısırı, bakliyatın tümünü ve özellikle patateste büyük orandaki alkol olduğu için onunu da kullanmamamız gerekir” diyor. Burada alkolün sıvı olarak kullanılmasının haram olduğunun böyle bir izahını unutulmuş bir içtihat olarak görüyoruz. Yani Hoca’nın anılarında sadece geçmişin bir film şeridi yok. Böyle ilmi görüşler de var.
Hoca’nın büyük müfessirlerden , kitap tercümesi de var.” İslam’ın Etrafındaki Şüpheler”i ilk defa tercüme edip Türkçeye kazandırdı O.. İmam-ı Yusuf’un Kitab-ül Haraç’ını da. Meal çalışması da var. O’nun böyle çok daha eseri var.
Hoca’nın kurduğu bir İslami İlimler Vakfı var. Bunun faaliyetleri de dünyayı aşmış. İlk defa Hoca bu Vakıf ile Şia Toplantısı düzenliyor. “Şia ile biz nerede ayrılıyoruz, bunu tespit edelim” diyor.” Onları tenkit için görüşlerini bilmeliyiz” diyor. İran’dan, Suriye’den ve Irak’tan tebliğciler çağırıp, lüks bir otelde üç gün Şia konuları tartışılıyor. Kendisinin de ayrıca Şia’yı araştırmak için İran’a ve Irak’a defalarca gitmişliği var.
Hoca’nın siyasi hayatta her parti ile ilişkisi var. Demirel’den Özal’a . .Milli Eğitim Bakanından valiye sokaktaki adamdan, okumak isteyen herkese karşı ilgisi var. İş dünyasından Vehbi koç ile Sabri Ülker ve İbrahim Bodur ile ilişkileri de iyi. . Hoca, ilmi ile amil ve herkesin ilgi odağı.
Ali Özek Hoca, en sonunda Kazakistan’da Üniversite kurmaya karar veriyor. Orada da büyük faaliyetlerde bulunuyor. Türk dünyasının ortak bir dili için çaba harcıyor. Uluslararası toplantılarda Türkiye’nin adını duyurmaya çalıyordu.
Üstad, en sonunda bir Kültür Merkezi kuruyor köyünde. Kültür Merkezi’ni (Fethiye’den ayrılan) Seydikemer Belediyesi’ne bağışlıyor. Binlerce kitap . Onlarca hizmete amade iş. Belediye,” biz bu Kültür Merkezi’ni işletemeyiz “diye yeri sahipsiz bırakıyor. Hoca, yeri doldurulamayacak kadar büyük bir insandı. şimdi o, kendi yaptırdığı Kültür Merkezinde yatıyor. Allah Rahmet etsin.