Yaprak dökümü sürüyor…
Türkiye öncülerini öte dünyaya uğurluyor birer birer…
Şimdi de Rasim Özdenören Ağabey Hakk›a yürüdü. Çok üzüldüm. Üzerimizde emeği olmuş bir ağabeyimizdi. Mütevazı bir insandı. Hoşsohbet bir adamdı.
Müslümanca düşünmenin yol haritasını çıkarmıştı.
Sade, sessiz bir hayat yaşadı, sessizce ayrıldı aramızdan.
Allah rahmet eylesin.
Mekânı cennet olsun.
Rasim Ağabey’le üniversite yıllarından itibaren, 1980’li yılların başlarından bu yana tanışıyoruz şahsen.
Sadece Mâverâ dergisine uğramak için Ankara’ya giderdim. Hem Kayseri’den hem de İzmir’den…
Cahit Ağabey’i, Erdem Ağabey’i ve Rasim Ağabey’i. Üçü de güzel adamdı. Üçü de edebiyatta ve düşünce hayatımızda çığır açacak işlere imza atmak için çırpınıp duruyordu. Üçü de hayallerini bir şekilde gerçekleştirerek bu dünyadan göçtü.
Her ne kadar Cahit Ağabey, bu dünyadan “erken” yaşta göçmüşse de, yazacaklarını yazmış, yapacaklarını yapmıştı esas itibariyle: Öncü şiirler yazmıştı, anlaşılması çok zaman alan şiirler.
Türk edebiyatının Rilke’siydi Cahit Ağabey. Rasim Ağabey de Türk öyküsünün Dostoyevski’si. Bazen bu tür benzetmeleri yaparken neden yabancıları zikrettiğimi soranlara, bu insanlar çağımıza sesleniyordu, edebiyatımızda çağın duyarlıklarını kavrayarak çağın insanına seslenen nadir yazarların arasında yer alıyorlardı, diye cevap veriyorum.