ESTETİK VE DİNAMİZM

Estetik ve dinamizm, her insan için çok etkileyici ve çekici olan bir medeniyeti ayakta tutan en önemli iki özelliktir. İnsanda da bulunan bu iki özellik, insani ilişkileri de ayni şekilde etkilemektedir. Temiz, saygılı, sevecen, düzenli, mantıklı, edepli ve insanların hayrına işler yapan dinamik insanlar, daima karşısındakini etkisi altına almışlar ve peşlerine takmışlardır. Medeniyetler de böyledir. Yaşanılan ortamların/kentlerin estetik özellikleri ve dinamizmi, insanların hayranlıklarını kazanmalarına ve benimsenmelerini sağlar. Nasıl ki, kimse pis, düzensiz, saygısız, gülmez yüzlü, mantıksız tembel bir insanla arkadaş olmak istemezse, böyle bir çevrede de yaşamak istemez. Bunlar, bir tebliğcinin dikkat etmesi gereken en önemli konulardır. Temsil dediğimiz şeylerin aslı bunlardan oluşur. Eski Roma’ ve Yunan’da olduğu gibi bugün de Batı Dünyası, bu özelliklere dikkat ettiğinden, insanlar için bir cazibe merkezi durumundadır. Eğer bir inanç ve ideoloji, insana bu özellikleri kazandırmıyorsa o inanç ve ideolojinin, insanlar tarafından benimsenmesi mümkün değildir veya bu özelliklerini daha sonra kaybederse o inanç ve medeniyet gerilemeye mahkûmdur. Son birkaç asırdır insanlık tarihindeki değişimin de aslı budur. Batı dünyası sağlam/doğru bir inanca dayanmasa bile sadece estetik ve dinamizm sahibi olduğundan, insanların ilgisini çekmiş ve bu sayede insanlık için “iyi şartlarda yaşanılacak bir ortam” oluşturduğundan öne geçmiştir. Maalesef dini referans alan toplumlar, özelikle tasavvufun etkisiyle, “dünyaya bağlanma ve dünyayı terk et” anlayışını yanlış anlamasıyla, insanı ve medeniyeti canlı tutan bu iki özelliğe gereken önemi vermeyince hem rakiplerinden geri kalmışlar hem de insanların gözünden düşmüşlerdirler. Bu iki özelliği önemseyen toplumları bekleyen en büyük tehlike de Hedonizme sapmaları ve sonunda dinamizmi yitirip çöküşün kaçınılmaz olmasıdır. Maalesef dayandığı inanç ve fikri temeller ne kadar doğru olursa olsun, bizim insanımız ve dünyamız bu özellikleri yitirdiğinden bir cazibe merkezi olmaktan çıkmıştır. Doğru bir inanç ve adaletten sonra, estetik ve dinamizm de toplumları ve medeniyetleri ayakta tutan son derece önemli iki unsurdur. “Nerde hareket orda bereket” işte bu unsurlardan dinamizmi açıklayan en güzel sözdür. Bu durumda bir inanç, bir hareket ve bir medeniyet, ne kadar sağlam ve doğru temlerle dayanırsa dayansın, ister hak ister batıl olsun, bu iki hedefe kilitlenmezse insanlar için bir cazibe merkezi olup, insanları kendine bağlayamaz ve yıkılmaya mahkûmdurlar. Bu konudaki konferanslarımın başında, şu an yaşayan ve üzerlerinde Kelimeyi Şeadet, Allahu Ekber yazan ve şeriatla yönetilen Afganistan, iran ve Suudi Arabistan bayraklarını ekrana yansıtıp hep sorarım; İslami kuralarla yöneltilen bu üç devlet, kıyamete kadar dünya üzerinde yaşasa, İslam dünya üzerinde ne kadar yayılır ve dünya çapında bir medeniyet hangisi kurabilir? Bizler dini sadece ibadet ve kıyafete indirgersek, davranışlarımızda ve çevremizde estetik bir ortam yaratamazsak, yan gelip yatarsak, hiç kimse için bir cazibe merkezi olamayız. İslam dünyası 1200’lü yıllardan bu yana toplam sekiz asırdır dünya çapında insanlığı etkileyecek ne bir insan ne de bir aksiyon ortaya koyabilmiştir. Dinamizm adına yapılan fetihlerle bu iş bir yere kadar gitmiş ama Batı Dünyasının ortaya koyduğu bilimsel dinamizm karşısında güç onların eline geçince fetihler tersine dönmüş ve yıkılıp gitmişiz. Bu kafayı değiştirmezse koyması da mümkün değildir. ABD’deki Amişler gibi sufi gibi yaşayıp, tek başına estetik te yetersizdir. Bugün bütün insanların Müslüman ülkeler yerine, Avrupa gibi kapitalist ülkelerde, yaşamak için canlarını verme pahasına bir göç dalgası oluşturmasının başlıca sebebi budur. Karnı doyduğu halde, köyden kente göçün sebebi de budur. Estetik insanca yaşayacak ortamlar sunar, dinamizm de maddi gelişmeler sağlar. Kendi yurdumuzda bunca İslami hareket varken FETÖ hareketinin, bunca insanımızı kendine bağlamasının sırrı da budur. Bir hareket olarak hem estetik hem de insanımızı motive edecek dinamizmi yakalamış olmaları daha geniş kitlelere yayılmalarını sağlamıştı. Şu an böyle estetik ve dinamizmi insanımıza verecek vizyon ve misyon sahibi bir hareket olayınca gençlik bu özellikleri veren sosyal medyanın etkisiyle elimizden çıkmaktadır. Bir an önce insanımızı motive edecek aksiyonlar bulmalıyız. Yoksa ne inancımızı koruyabiliriz ne de medeniyet kurabiliriz. Kuru kuruya yazıp çizip nutuk atmakla kendimizi tatmin etmekten başka hiçbir yere varamayız. Bu iki özellik her insan, her hareket (dernek, kurum, kuruluş ve ticari şirket) ve medeniyetin yaşaması için olmazsa olmazıdır. Haydi gelin kendi hareketlerimizde ve çevremizde estetiğe önem verelim, daha edepli, temiz ve düzenli olalım ve bir iki günü eşit yaşamayı terk edip, bir dinamizmin içinde olalım.