İnsan sahip olduklarının kıymetini bilmiyor.

Çok istisnai olarak bazılarımız onlar da bazen sahip olduğu şeylerin kadrini biliyor ve şükrediyor.

Peki nelere sahibiz?

Her şeyden önce Rabbimiz bizi taş toprak olarak değil insan olarak yaratmış. Herhangi bir cansız varlık veya bitki ya da hayvan olarak yaratabilirdi. Ama insan olarak yaratmış.

İnsan olarak yaratınca “Ahsen-i takvim” ile yani “en güzel surette” yaratmıştır. Hakikaten yaratılmışları şöyle bir düşündüğümüzde insandan daha güzel bir varlık olmadığını görürüz.

O insan ki; insanlık tarihi boyunca şairlere, ressamlara, yazarlara konu olmuştur, olmaya devam etmektedir.

Sonra Yüce Rabbimiz; başka hiçbir varlıkta olmayan “Ruh” u üflemiştir insana.

Sonra da yine başka hiçbir varlıkta olmayan “Akıl’ı” lütfetmiştir insanoğluna.

Daha sonra Kitap ve Peygamberleri vasıtasıyla doğru ve yanlışı göstermiştir. Böylece nasıl bir hayat tarzını benimserse dünyada mutlu ve huzurlu olacağını, ahirette de cennete gireceğini, aksi halde dünyada da mutsuz ve huzursuz, ahirette de cehennemlik olacağını bildirmiştir.

PEKİ BİZ; RABBİMİZİN BİZE LÜTFETTİĞİ BU KIYMETLERİN FARKINDA MIYIZ? KADRİNİ GERÇEKTEN BİLİYOR MUYUZ?

Bedenimizdeki irademiz dışında çalışan (parasempatik sisteme bağlı) organlarımızın gece gündüz, bizim hiç talimatımız ve katkımızı olmadan ve ihtiyaç ölçüsünde çalışan organlarımızın kıymetini biliyor muyuz?

Doğumumuzdan ölümümüze kadar; gece uyumadan, hafta sonu tatili yapmadan, yıllık izin kullanmadan, emekli olmadan ne kadar çalışacağı uyanık ya da uykuda olduğumuza, çalışma ya da dinlenme halinde olup olmadığımıza göre ayarlı olarak çalışan kalbimizin, dolaşım sistemimizin, sindirim ve boşaltım sistemimizin, solunum sistemimizin, görme ve işitme organlarımızın nasıl bir harikulade uyum içinde çalıştıklarının farkında mıyız?

Hasta olan organı nedeniyle organ nakli için sıra bekleyenlerle hiç görüştük mü? Acaba onlar da organlarının kadrini bilmiyor mu? Yoksa bir kalp için, bir böbrek için bir göz için neler verebileceklerini hiç sorduk mu?

İrademize bağlı görev yapan sempatik sisteme bağlı ağız, kas sistemleri, kol, bacak vb. organlarımızın eksiklikleri halinde ne halde olacağımızı, bu organları eksik olanların haline bakıp düşünüyor muyuz?

Peki akıl ve ruh hastalıklarıyla malul olmamız halindeki halimizi hiç tasavvur ediyor muyuz? Aklımız olmasa, hayatımızı kolaylaştıran bilim, teknoloji vs. vasıtalar özetle maddi medeniyet olabilir miydi?

Değerli okuyucu;

Yukarıda saydıklarımız sadece bizatihi kendi akıl, beden ve ruh yapımızla ilgili sahip olduğumuz kıymetlerle alakalı olanlar.

Bir de bizatihi kendimiz dışında sahip olduğumuz değerlere bir göz atalım:

Eşimizin kadrini biliyor muyuz?

Ailemizin kıymetini biliyor muyuz?

Akraba, hısım ve diğer yakınlarımızın değerinin farkında mıyız?

Komşularımızın, dost ve arkadaşlarımızın, hemşerilerimizin, mensubu bulunduğumuzun milletimizin, vatanımızın, devletimizin kıymetini biliyor muyuz?

Eşimizin, aşımızın ve işimizin değerini bilmek, onları kaybetmemek için ilk şarttır.

Rabbimiz’ in yaratıp bize lütfettiği, hayatımızı idame ettirmeye ve kolaylaştırmaya yarayan cansız varlıkların, hayvan ve bitkilerin, yiyecek ve içeceklerin, hastalıklarımıza şifa olacak ilaçların hülasa saymakla bitiremeyeceğimiz varlıkların değerini biliyor muyuz?

Rabbimizin sırf ruhumuzu dinlendirmek, gönlümüzü hoş tutmak için yarattığı bitkisel ve hayvansal güzelliklerin, çiçeklerin, kuşların, güzel kokan enva-i çeşit bitkilerin varlık sebebi hiç aklımıza geliyor mu?  

Değerli okuyucu;

Sahip olduğumuz şeylerin değerini bilmedikçe, onları kaybetmemek için bir irade ve gayretimiz olamaz.

O nedenle hiç olmazsa ara sıra sahip olduklarımızın kadrini kıymetini göz önüne alıp, düşünelim ve kaybetmemek için gereğini yapalım. İnsan olmak bunu gerektirir.

Sahip olduklarımız kaybettikten sonra yapılacak bir şey kalmıyor. Çünkü zamanı geri döndürmek mümkün değil.

Allah bizİ; lütfettiği kıymetleri bilip gereğince davrananlardan eylesin İNŞAALLAH

Allah’ a emanet olunuz. 10.08.2022

Av. Mehmet AKTAN