İstanbul'daki "21. Yüzyılda'da Siyaset ve Yeni Açılımlar Forumu" adlı sempozyum, fikir rüzgarları estirdi. 90'lı yıllarımızda, bizler için adeta ikinci üniversite olan sempozyumları, panelleri, açıkoturumları, beyin fırtınalarını öyle özlemişiz ki, hayatımızdan düşünceyi eksilten bir profesyonelleşme/ başarı mottısuna maruz kalmışız diye düşündüm... Prof. Numan Kurtulmuş'u, Ömer Çelik'i, İbrahim Kalın'ı, Naci Bostancı'yı, Mahir Ünal'ı, Nabi Avcı'yı entelektüel kimlikleriyle dinlemeyi ne kadar özlemişiz... İnsanlığın krizleri, geleceğin siyasetine yön verecek olan başlıklar ve siyaset felsefesi, siyaset-etik ilişkisi gibi temel meseleler konuşuldu. Keşke sivil topluma ve akademilere daha iyi duyurulabilseydi, gençlerin yol haritasını aydınlatacak düşünceler yankılandı sempozyumda. Adalet ve Kalkınma Partisi ev sahipliğinde düzenlenen bu sempozyumu, "Türkiye Yüzyılı" gibi devasa bir iddiayı da düşünsel düzeyde somutlaştıracak değerli bir adımdır diye düşündüm. AK Parti'nin dünyanın ve siyasetin geleceğini, sadece siyasetin kompetanlarıyla değil, siyasi olmayan (31'i yabancı, 45'i ülkemizden) dünya düşünürleriyle, akademisyenlerle, yazarlarla birlikte konuşuyor oluşu, ayrıca önemli bir girişimdi bizler için.
2000'den itibaren 22 yılda yaşadığımız baş döndürücü değişimler, belki de ancak 150 yıl boyunca yaşanacak değişimlerdi. Bilgisayarların günlük yaşantımıza girmesi, internet iletişiminin yaygınlaşması ve fiber optik iletişim hızı, dijital yenidünya evreni, sanal ortamlarda oluşmaya başlayan ve gençliğin yeni tüketim modeli olan sanal ticari çevrim ve dijitalleşen dünya-dijitalleşen insan ilişkileriyle, konuşmaya çalıştığımız geleceğin, içindeyiz aslında...
Küresel salgınla birlikte içinden geçtiğimiz karantina ve tedbirler tecrübesinde, sanal alemin açtığı sınırsız iletişim penceresi, gerçek ve insani iletişimin yerini almıştı. Yardımlaşma çağrılarını duyurmaktan, ticari alışverişe, yaklaşamadığımız akrabalarımızla sesli ve görüntülü iletişime, sanata, müziğe, sinemaya, hasılı her türlü iletişime, sanal alemin açtığı pencerelerden geçmiştik. Bu arada Küresel salgının korkunç görüntüleri arasında aklımızda kalanlar kolay unutulacak cinsten değildir; büyük insani trajediler yaşanmıştı, örneğin bazı Avrupa ülkelerinde; yatağa bağlı ve bakıma muhtaç yaşlılar ölüme terkedilerek tek başlarına bırakılmıştı.