Türkiye’nin Suriye politikasındaki yeni süreci konuşmaya devam edelim. Bir önceki yazıdan farklı olarak bu değişim sürecinde katkısı olan kimi isimlerden aldığım analiz ve perde arkası notları da iki tırnak arasında sizlere aktaracağım. (Rahmetli Nur Vergin hoca, “Tırnak içinde değil, iki tırnak arasında” diye uyarırdı bizi sıkça.)
2019 itibariyle belirginleşen “süreci yumuşatma hamlesi” bölgesel ve küresel ölçekte pek çok dinamikle birlikte ele alınmalı.
Güçleri farklı olsa da iki küresel aktörle, yani ABD ve Rusya’yla ilişkilerimizde yaşanan değişim, bugün gelinen noktada çok belirleyici.
“NATO birlikteliğine rağmen ABD’nin Suriye’de terör yapılarına verdiği destek, Türkiye’yle ilişkilerini gergin ve kırılgan olmaktan öteye taşıdı.”
Eş zamanlı olarak 2016’da başlayıp 2019 itibariyle yoğunlaşan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin’in görüşme trafiğinde belirgin hale gelen Türkiye-Rusya ilişkilerindeki olumlu süreç, pek çok dengeyi değiştirmeye başladı.
Kuşkusuz Ankara ve Moskova’nın karşılıklı ilişkilerden beklentileri ve çıkar arayışları mutlak anlamda “ortak bir gelecek tasavvuru” değil. Şöyle not edebiliriz: ”Kriz alanlarının mecbur kıldığı bir işbirliği. Ancak bu mecburiyet özellikle Ukrayna sonrası dönemde Rusya için çok daha büyük bir anlam kazandı.”
KRİZİ FIRSATA ÇEVİREN TÜRKİYE
2022 Şubat’ına hızlı bir geçiş yaparsak, “Rusya-Ukrayna savaşında ortaya çıkan büyük kriz alanlarını, Türkiye lehine fırsat ve kazanca çeviren Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu” ve hali hazırda da öyle devam ediyor.