Son zamanlarda daha sık duymaya başladığımız “eşsiz” bir demokrasi tarifine değinerek söze başlamak istiyorum.
Ne zaman Batı’daki bir ülkeyi eleştirseniz, ki mesela bu çoğunlukla o ülkenin teröre destek vermesi üzerinden oluyor, karşınıza şu tuhaf cevap çıkıyor:
“Ama bu ülkeler çok ileri düzeyde bir demokrasiye sahipler. Her özgürlük koruma altında ve yaşam kalitesi çok yüksek.”
Böyle bir demokrasi tarifini anlamak mümkün mü bilmiyorum.
Ancak bildiğim şu.
Bir ülkenin bir diğerini terör örgütleri üzerinden tehdit etmesi ya da o örgütlerin kendi topraklarında mayalanmasına, gelişmesine ve eylemlerine açıkça göz yumması; o ülkenin ileri düzeyde demokrasiye sahip olduğu iddiasıyla kapatılıp örtülemez. Hoş görülemez, anlayışla karşılanamaz, mazeret konusu olamaz.
Bir başka ülkenin insanlarını öldüren bir terörist faaliyete destek olmak, o ülkeyi düşman ilan etmek ya da hedef göstermektir.
SÖMÜRGECİ ZİHİN DÜNYASI
Bunu herhangi bir demokrasi tanımı içinde meşru görmek, sömürge döneminden miras bir zihin dünyasıdır ki, bu da her türlü ağır eleştiriyi hak edecek kadar vahim bir anlayıştır.
Dünyayı sömürge ve her bakımdan kendisinden aşağıda gördüğü kategoriler yaratarak görmenin sonucudur bu zihniyet. Mesele sadece geçmişinizde fiilen sömürgelere sahip olmanız değil, aynı saldırgan ve ayrıştırıcı arzu ve yaklaşımların parçası olmanızdır.
11 Eylül sonrasında dünyayı “yeniden anlama” biçimi olarak dayatılan bu çerçeve, bir yanıyla oryantalist bakış açısının da yeni yorumu oldu.
Kendisine demokrat, bir başkasına gelince terör destekçisi olanların ve aynı zamanda dünyayı “demokrasi-otokrasi” ekseninde tanımlayıp herkese yer dayatanların hikayesi de farklı değil.
Türkiye, kuşkusuz kendi demokrasi serüveninde sıkça arızalar yaşıyor, özgürlük ve adaletle ilgili tartışmalar can yakıcı biçimde devam ediyor. Bu bizim hikayemiz.
Şunu açıkça ifade edelim.
“Beyaz adam”ın elinde sopasıyla terbiye edip “demokrasi için şans verdiği” bir ülke olmadık hiçbir zaman.
O yüzden de kimin ne yaptığına ve dediğine aldırış etmeksizin kendi demokrasi çıtamızı yükseltme yükümlülüğümüz her zamankinden daha fazla.
O zaman “kendisine demokrat, ama dünyaya tepeden bakan”lara söyleyecek sözümüz daha kuvvetli olacaktır.
İSVEÇ’E SERT TEPKİ
Bu konuya nereden geldiğimiz malum.
Hikayenin özeti ve geçmişi şöyle. İsveç, kendi topraklarında Türkiye aleyhine faaliyetlere izin verirken, dünyanın “demokrasi cephesi” onu ve Finlandiya’yı NATO üyesi yapmak istedi.