İngiltere'de yayımlanan küresel sistemin sesi, The Economist dergisi, kritik zamanlarda Türkiye'ye saldırıyor! Son sayısında “Erdoğan'ın Türkiye'yi diktatörlüğe sürüklediğini” küresel sistemle uyumlu çalışacak muhalefetin desteklenmesi gerektiğini yazdı!
Amerikan yönetiminden John Bolton da, “Türkiye’nin hizaya gelmemesi durumunda NATO'dan çıkarılması gerektiği” çağrısında bulundu!
Washington Post gazetesi, “2023'ün en önemli olayının Türkiye’deki seçimler” olduğunu belirten bir başyazı yayımladı.
Seçimler bizde her zaman kritik önem arzeder. Ama bu seçimler tarihî bir dönüm noktası olarak görülüyor içerde de, dışarıda da…
Vesayetçi güçler'in paniğe kapılmaları şaşırtıcı değil. Değil; çünkü Türkiye’nin kaderine milletin iradesi değil küresel sistemin “uyduları” vesayetçi güçlerin iradesi çeki düzen veriyor iki asırdır. O yüzden durdurulan Türkiye’nin ayağa kalkıp kendine özgü bir tarihî yürüyüşe soyunabileceği endişesi her zaman uykularını kaçırıyor küresel güçlerin ve işbirlikçi uydularının.
KAPİTALİST SİSTEMİN BEYNİ VE BİLEĞİ: İNGİLİZLER VE YAHUDİLER
Küresel kapitalist sistem iki zorba gücün diyalektik ilişkisi, zaman zaman danışıklı dövüş şeklini alan çatışması ile ayakta duruyor. Soğuk Savaş, tam da böyle, icat edilmiş, kurmaca bir savaştı. Görünüşte kapitalist ve sosyalist bloklar vardı ama asıl savaş görünmeyen iki aktör arasında yaşanıyordu.
Bu iki aktörden ilki, İngilizlerin beynini oluşturduğu Anglo-Saksonlar.
İkincisi ise, küreselciler olarak bilinen ve Amerika'da müesses nizam'ın kurucusu ve sahibi Yahudi gücünün aktörleri.
Küresel sistemin sözcülüğünü ve gözcülüğünü yapan iki önemli haftalık haber yorum dergisi var: The Economist ve Time dergileri.
The Economist dergisi, İngilizlerin, dolayısıyla Anglo-Saksonların çıkarlarının sözcüsü ve gözcüsü.
Time dergisi, merkez üssü ABD olan, ama Rusya, Almanya, Fransa gibi ülkelerin ekonomilerini kontrol eden Yahudi gücünün penceresi ve sesi.
Bu dergiler, dünyayı yönetenleri “yöneten”, yönlendiren en etkili dergiler.
Dünyanın nereye gittiğini, küresel sistemin lordlarının ne tür hesaplar peşinde koştuklarını öğrenmek için bu dergileri düzenli takip etmek gerekir.
KAPİTALİZMİN YENİ KANI: ÇİN KAPAN/I MI?
Hem İngilizler hem de Yahudiler liberal kapitalizmin yer ve yön değiştirmesi gerektiğine karar verdiler: Atlantik’ten Pasifik’e, ABD'den Çin'e taşındı, taşınıyor kapitalizm.
Taşınan kapitalizm değil aslında; taşınan Anglo-Sakson jeopolitiği ve Yahudi ekonomi-politiği.
Kapitalizmin taze olmasa da farklı bir kana ihtiyacı vardı: O kan, Çin'de bulundu.
Soru şu burada: Çin imkân mı, kapan mı Batılılar için?
Çin'in kapitalistleşerek, Amerika’yı da geçeceğini düşünenler için bir kapan Çin.
Ama asıl soru şu: Yoksa kapitalizm mi Çin için bir kapan?
Küresel kapitalist sistemin beyni gibi yayın yapan The Economist, Rusya ile Çin'in alternatif bir dünya düzeni peşinde koştuklarını söylüyor. Bunu kapak yapmıştı geçtiğimiz aylarda: The Alternative World Order / Alternatif Dünya Düzeni başlığıyla.
Altbaşlık, hedefin ne olduğunu biraz daha açık ediyor: “İki ülke arasındaki dostluğun sınırı yok” (Friendship between the two states has no limits).
The Economist ya da İngiliz aklı ne yapmak istiyor?
Rusya ile Çin'in güçlü bir ittifak kurarak Batı'nın karşısına çıkmasını istiyor.
Çin ve Rus ittifakının Batı'nın karşısına çıkması ne demek?
Hedef hâline gelmeleri ve daha doğmadan bitirilmeleri demek.
The Economist, Çin’i ve Rusya’yı provoke ediyor hem Batı'ya karşı hem de birbirlerine karşı.
Çin ile Rusya'nın ittifak yaparak alternatif bir dünya düzeni kuracaklarını, bunun için, bu düzen daha doğmadan bu iki aktörün boğulması gerektiğini düşünüyor İngilizler.
İSLÂM'SIZ YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ KURULAMAZ!
Kapitalistleşmiş Çin'in ve Rusya'nın kuracakları varsayılan dünya düzeni, yeni bir dünya düzeni olur mu, olabilir mi?
Kesinlikle hayır.
Hayır çünkü İslâm'sız yeni bir dünya düzeni kurulamaz. Kurulsa bile o kurulan düzen yeni bir düzen olmaz; eskinin yer ve yön değiştirilerek onarılması ya da maskelenerek, kamufle edilerek yeniymiş gibi sunulması olabilir yalnızca.
Bunun dışında kurulacağını, kurulmakta olduğunu düşündüğüm düzen, tam postmodern bir düzen: Düzensizlik düzeni. Ya da istikrarlı istikrarsızlık.
Çatışmalar bitmeyecek, savaşların sonu gelmeyecek, vekalet savaşları, asimetrik savaşlarla dünyanın istikrarı bozulacak. İstikrarsızlıktan düzen çıkarılacak. Hiçbir sorun, kalıcı olarak çözül/e/meyecek…