Dünyada stratejik kaynaklar bakımından kıtlık içinde olan ekonomiler var. Ve içinde bulundukları kıtlık, bu ekonomilerin bir kısmı için git gide krize dönüşüyor.
Mesela Avrupa, Ukrayna-Rusya savaşı ile enerji krizine düştü. Önemli yatırımlarını, eğitim kurumlarını, sağlık sistemini destekleyemeyen Avrupa ülkeleri oldu. Hatta ibadethanelerini kapatmak durumunda kaldılar.
İbadethaneler kısmı gerçekten çarpıcıydı. İbadethaneyi aydınlatma yahut ısıtma gerekçesiyle kapatmak hangi akılla izah edilebilir, gerçekten bilmiyorum. İbadethane düşüncesiyle çelişen bir durum gerçekten.
Dünyanın birçok bölgesi ise enerji krizi yanında veya enerji kriziyle beraber su krizi içinde… Su krizi derken konutların kullanımı için dahi su temin edemeyen ekonomiler var. Varsıl durumdakiler denizden tatlı su elde edilmesine odaklanıyor. Bir kısmı herkesin bildiği üzere iyi-kötü yeraltı su kaynaklarına erişerek hayatta kalmaya çalışıyor. Mavi ekonomi dünyada dikkat çekerken Türkiye yeterince farkındalık geliştiremiyor. Oysa hem kendi ihtiyaçları için hem global mavi ekonomi pazarında söz sahibi olmak için girişimcilerini harekete geçirmeli. Gerekli teknik kapasiteye zaten sahip…
Geçtiğimiz günlerde Barcelona şehrinin, denizden tatlı su elde etmek için evvelce kurduğu ve bir süredir atıl olan desalinasyon (tuzdan ve diğer içerikten arındırma) tesisini yeniden faaliyete aldığı haberi gündemde yer tutmuştu.
Bu haber, Türkiye için de önemliydi. Özellikle de sanayinin kümelendiği büyükşehirlerde belediyeler bu konuda kötü yönetilip temel atmama törenleri yaparken.
Türkiye’nin dev işletmeleri panik halinde, desem sanırım abartmış olmam.
Yüklü miktarda su kullanan işletmeler önümüzdeki dönemde su bulup bulamayacakları endişesi taşıyor.
Deprem riski bir taraftan, susuzluk riski diğer taraftan…