Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte en keskin ideolojik dönüşümün 1924'ten itibaren hayata geçirildiği ve bu tarihten itibaren millî eğitimin aslında iktidarın siyasî tercih ve görüşüne göre belirlendiği açıktır. Din, tarih ve kültürel değerlerden soyutlanmış bir millî eğitimin düşünülemeyeceği realitesi, erken cumhuriyet eğitimcilerine millî eğitimi ancak “muğlak ve biçimsiz” bırakma seçeneği bırakmıştır.
Eğitim sisteminin niteliği, değişimi ve reform tartışmaları dinamizminden hiçbir şey kaybetmezken, son zamanlarda millî eğitim, çağdaşlık, laik eğitim, tevhid-i tedrisat, imam hatipler, din ve değerler eğitimi gibi konularda ideolojik ve otokratik vurguları güçlü, tarihî, felsefî ve pedagojik zeminleri son derece sığ, tartışmalı gazete yazıları sürekli kendini göstermektedir. Bu yazılar, Türkiye'de millî eğitimin yakın tarihindeki oluşum ve dönüşüm sürecini büyük ölçüde görmezden gelirken yirminci yüzyılın başından kalma tam batıcı, ideolojik, ülke gerçeklerinden kopuk, sürekli çatışma üreten ötekileştirici üsluplarını sürdürmekte ısrar etmektedir. Eğitimimizin ciddi yapısal meselelerinin olduğu ve bunun Cumhuriyet öncesine uzanan karmaşık ve tabakalı kavramsal zeminlerden kaynaklandığını bilmek ve onun üzerine düşünmek sorunların çözümü için daha anlamlı bir başlangıç olacaktır.
19. yüzyılın başlarından itibaren modern hayatın kuşatıcı dinamiklerinden biri merkezî kontrol ve planlama niteliği güçlü "millî eğitim" sistemleridir. Daha önce örneğine ve pratiğine rastlanmayan bu yeni oluşumdaki millîlik vurgusu Fransız İhtilali sonrasında tezahür eden "nation/ulus" kavramsallaştırmasıyla doğrudan ilgili bir tasavvurdu. Arapçadan dilimize geçen "millet" kavramı Osmanlı-Türk ilim terminolojisinde "aynı dine inanan insanlar topluluğu" manasını taşırken, "ümmet" ise kısmen kökene ve asabiyete vurgu yaparak daha siyasî bir muhteva taşıyordu. 19. yüzyılda Avrupa'da yeşeren "nation"a karşılık bulma sürecinde bu iki kavram taban tabana yer değiştirdi. Tanzimat'ın ilk senelerinden itibaren kültür ve siyasete de işlevsel eşlik eden 'nation'a karşılık kullanılmaya başlanan millet ve millî kavramlarının mahiyeti II. Meşrutiyet'e kadar dinî yönü ağır basarak kullanılmaya devam etti. Ziya Gökalp millet ve onunla iltisaklı kavramların mahiyetini modern paradigma doğrultusunda doldurarak yeniden tanımladı ve böylece 'millet'e şamil olan hususları anlatan millî kavramının ne olduğuna dair tartışmalar başladı.