Müslüman Başkasından Medet Beklememelidir.
Asırlardır İslam’ın bayraktarlığını yapan büyük bir milletin evladı olarak son olaylar bize göstermiştir ki, emperyalistlerin dünyaya yutturmaya çalıştıkları insan hakları evrensel beyannamesini nalıncı keseri gibi sadece kendileri tehlikedeyken uygulamaları ikiyüzlü bir politikadır.
Dün bu filmi medeni (!) Avrupa’nın ortasında Bosna’da izlemiştik. Bu gün Gazze’de izliyoruz.
Emperyalist, mütegallibe, özellikle geri bırakılmış, gelişmesi engellenmiş gariban ülkelerin yıllarca kanlarını semirmiş bu vampirler hep kendilerini garantiye almak için kurallar uydurmuşlar. Bu kurallarla, sahip oldukları teknolojik güçle, beyinlerini kültür emperyalizmi ile mankurtlaştırdıkları yerli ajan ve işbirlikçi menfaatperest dönmelerle irademiz üzerinde baskı kurmaya çalışmışlardır.
Hukuk veya insaniyet maskesi altında oluşturdukları bütün kurallar üçüncü dünya insanları için değil, dünyanın Judeo- Grek, anglo-sakson kesimi için dizayn edilmiştir.
Son yıllarda, inanılmaz gelişme kaydeden sosyal medya imkânları kullanılarak yoğun bir algı operasyonu ile dünyanın henüz bu oyunu görme şansına ulaşamamış, büyük çoğunluğu üzerinde yoğun bir propaganda sürdürülmektedir. Körfez savaşında katledilen binlerce masum insan (kadın, erkek, çoluk çocuk) göz ardı edilerek, ham petrole bulanmış bir kelaynak kuşuna üzülmemiz sağlanmıştı.
Şimdi de Filistin halkına yapılan zulüm sebebiyle ucu da sivillere dokunan savunma amaçlı Hamas’a atfedilen saldırıları, ilk saatlerden itibaren Siyonist İsrail, algı operasyonları ile kendi lehine dönüştürmüştür. Arkasından İsrail vatandaşı, sivil kadın esir alındı diye fırtına koparılarak servis edilen bayanın bilahare askeri bir şahsiyet olduğunu anlayabildik.
Diğer taraftan İsrail ile Filistin idaresinin, kısacası Mahmut Abbas’ın bazı önemli milli davalarımızdaki tutumları karşılaştırılarak sosyal medya üzerinden Yahudi seviciliği yapılmaktadır. Elbette, Mahmut Abbas’ın milli hassasiyetlerimiz karşısındaki ciddiyetsiz tavrını kabullenmek asla mümkün olamaz. Bu onun hezeyanları olarak kalacaktır.
O görüşler; kendi öz vatanlarında dünyanın en geniş açık hava hapishanesine mahkûm edilen, suyu, elektriği, ilacı, gıdası kesilen, kesemedikleri havayı da kullandıkları bombalarla zehirleyerek yaşanmaz hale getiren, her türlü insanlık dışı şartlarda yaşam savaşı veren, barınakları da ayırım yapılmaksızın bombalanan, yerden topladığı taşlardan başka düşmana fırlatacak varlığı olmayan biçareler üzerine dünyanın en güçlü donanmaları, uçak gemileri ve en üst düzeyde ölümcül silahlarla donatılmış askerler gönderilen mazlum bir halka yüklenemez.
Sonuç olarak, biz bu zulmün durmasını, düşmanın olmayan insafına bırakamayız. Evet, bu gün çare biziz. İşi Allaha havale edecek gayret ve çabayı biz kendimiz ortaya koymak zorundayız. Bu görev her Müslümanın üzerine farz-ı ayındır. Bu farz eylem, kul tarafından yapılmadan işin çözümünü Allaha havale etmek Allah’ın sünnetine aykırıdır. Allah bizim tarafımızdan donatılmış, her türlü silahla mücehhez bir ordunun komutanı değil, bizi yaratan, sınayan ve imtihan eden Rabbimizdir. Biz gayret eder, çalışır, bir ve beraber olur isek, Allah’ın yardımı o zaman gelecektir, inşallah.
Düşmanın silahıyla silahlanmak ekonomik güç gerektirir. Bu da teknoloji, bilim, sosyal ilimler, sosyal medya dâhil her alanda yetenekli insan yetiştirmek ve işi ehline vermekle olur.
Bunun için gerekli her türlü salih amellere neden olacak, hakkı ve sabrı tavsiye edecek, hüsrana uğramayanların sınıfına girerek Rabbimiz huzurunda haddimizi bilerek hizaya gelmek, birlik ve beraberlik içinde her türlü sebebe tevessül etmek mecburiyetindeyiz. İşte o zaman Rabbimizden istemeye yüzümüz olur.
Müslüman Başkasından Medet Beklememelidir.
Vesselam!