Bizler vaktiyle iyi bir topluluk muyduk?
Ne demek ‘iyi topluluk?’ Şöyle bir şey mi?
Dürüst, güvenilir, merhametli, adaletli, ahlaklı, helale harama, kul hakkına riayet eden, kendisinin ve ailesinin boğazından haram lokma geçmemesi için çırpınan, haksızlığa karşı çıkan, hele kendisi haksızlık yapmayan, buna benzer vasıfların teşvik edildiği bir topluluk.
Buna bir çırpıda ‘evet’ demek zor.
Mükemmel değildik. İnsanların birbirine küçük çaplı numaralar çektiği bir çok vakaya tanıklık etmiştik.
Ama küçük çaplı numaralar.
Yine de genel anlamda ‘çok iyi’ değilsek bile ‘fena değil’dik.
Kötülere kıyasla ‘iyi’ iyilere kıyasla ‘fena değil.’
Meğer sınanmadığımız için ‘fena değil’mişiz.
‘Büyük numaralar’ çekme fırsatı bulamadığımız için ‘küçük numaralar’ çekiyormuşuz.
Bugün ilerledik.
Eskileriyle kabil-i kıyas olmayan büyük numaralar çekebilecek kudrete ulaştık.
Haksızlık yapmanın vasıtalarına kavuştuk.
Bu vasıtaları iyi şeyler için de kullanabilirdik. Hatta bazen kullandık da.
Ama menfilik için ve menfaat için kullanmaya daha teşneymişiz, bunu yaşayarak gördük.
Bir şeyi daha başardık.
Her birimiz kendi iç dünyamızda haksızlıkları, yolsuzlukları gerekçelendirecek, mazur gösterecek mekanizmalar geliştirdik.
Haksızlığı, yanlışları, sapmaları, yoldan çıkmaları, hukuksuzluğu, usulsüzlüğü savunmuyormuş gibi savunmaya yarayan fevkalade gelişmiş zihinsel mekanizmalar.