Koronavirüs tüm dünyayı etkilemiş durumda. Sağlık otoritelerinin yönlendirmesine uymak durumundayız. Ülke olarak en zayıf halkamız kadar güçlü olduğumuz bir topyekün mücadele içindeyiz. O nedenle her birimiz, hepimizin sorumluluğunu taşıdığı bilinciyle davranmak zorundayız. Konunun sağlık tedbirleri boyutu elbette konumuz değil. Biz Dünya Sağlık Örgütü(WHO)nun salgın(pandemi) olduğunu açıkladığı koronavirüsün, içinde yuvarlandığı bazı iddialara ilişkin düşüneceğiz. Kuşkusuz bunlardan en yaygın olan iddia Kovid-19(Koronavirus)’un “dünyayı dijital para sistemine geçirmeye hazırlamak için çıkartıldığı” iddiasıdır.
SANÇO PANÇOLARDAN KİM KORKAR
Biz buna katılmıyoruz. Gerçek sebep sonuç ilişkisini kuramamak psikolojide şizofreni ile tabir edilir. Şizofren yaparlarsa sizi, yeldeğirmenleriyle savaşan Donkişotlara çevirmiş olurlar. Donkişot’tan ve Sanço Panço’lardan kim korkar ki! Cervantes, esir-köle olarak 8 yıl ülkesinde çalışarak birebir tanıdıktan sonra Osmanlı’yı, ülkesi İspanya’da halkın gerçeklerden kopuk betimlenen Türk imajıyla komik savaşını Donkişot karakteri ile betimlemişti. Şimdi tersi oluyor: Bizler Siyonizmi ve oyunlarını gerçeklerden kopuk yorumlayarak düşmanın sadece adının doğru olduğu nafile mücadelelere sürükleniyoruz Donkişot gibi, şizofrence!
Peki, gerçek sebep sonuç bağlantıları nedir? Ve bu bağlamda koronavirüs’ün işlevini nasıl yorumlamak gerekir?
ÜRETİM SİSTEMİ DEĞİŞİYOR
Gerçek şu ki, koronavirüs’ten bağımsız olarak dijital paraya geçiş yaşanan finansal krize tarihin zorladığı çözüm yolu olarak gündeme getirilmektedir. Şöyle ki, değişim araçlarının, yani paranın türü üretim biçimlerinin değişmesiyle değişir. İnsanoğlunun üretim sistemi onbinlerce yılda birkaç defa değişmiştir: ‘Avcılık-toplayıcılık sistemi’nden ‘tarım toplumu üretim sistemi’ne, ondan ‘kölecilik üretim sistemi’ne ardından ‘feodal üretim sistemi’ne geçildi. Sonra gelen ‘sanayi toplumu üretim sistemi’nin yerine adım adım ‘bilgi toplumu üretim sistemi’ ikame oluyor. Her bir yeni üretim sistemi, para işlevi gören kendi değişim aracını da beraberinde getirmiştir.
İşte dijital paraya geçişte ilk neden üretim sisteminin değişiyor olmasıdır. Sanayi toplumunun değişim aracı kağıt paraydı. Sanayi devriminin içine bilgi sistemi katkısı arttıkça kağıt parayı da değiştirmiş; bankaya, kredibiliteye, karta, temassız karta doğru evirmişti. Bilgi çağı devrimi gittikçe sanayi devrimini yutmaktadır. Süreç tamamlandığında bilgi toplumu üretim sisteminin dijital araçları tümüyle egemen olacak. İleri bir üretim sistemi modeline geçtiğimizde bir önceki dönemin değişim aracı olan parayı kullanmaya devam etmeyi diretmek bir uçağı at ile çektirme düşüncesi gibi komik, imkansız ve gerici bir düşüncedir.
EVDE KALINACAK KADAR DİJİTALLEŞTİK
Sanayi toplumu bilgi devrimi karşısında eriyerek küçülüp yok olmaya gidiyor. Bugün artık Airbnb otelcilik ekonomisini, Uber sistemi taksiciliği, sanal satışlar mağazacılığı gittikçe alta çekiyor. Bankalar şubesiz bankacılığı başlatalı yıllar oldu. Devletler e-devlete dönüştü. Ekonomiler hızla biçim değiştiriyor. “#evdekal” deseler, evden yapılmayacak iş neredeyse kalmadı.
Para ve sanayi ekonomisi Amerika ve Avrupa’da ortaya çıktığı için son üçyüz yıllık dönemin liderliğini nasıl bu bölge aldıysa yeni dönemin lider bölgesi de bilgi toplumu üretim dizgesinin önderliğini yapan Uzak Asya ve Çin olabilir.
KARŞILIKSIZ PARA SONUN BAŞLANGICI
Gelelim bizi dijital paraya zorlayan ikinci nedene: Finansal ve ekonomik süreçlere. Tarih boyu, ülkeler değişim araçlarını bozdukça krizler çıkmış ve çökmüşlerdir. Değişim aracı altınsa altının içine başka madenler katarak ayarı ile oynadıkları(develüe ettikleri) ve karşılıksız ve çok miktarda basarak topluma yaydıkları zaman kriz başlar. Çünkü paraya güven ortadan kalkar. Güveni sağlamanın tek yolu ise yeniden saf altın basımına dönmektir.
Roma yükselirken sağlam altın vardır, ayarıyla oynadığı gün çöküşü de başlamıştır. Batı Roma bu nedenle yıkılırken Konstantin yönetiminde Doğu Roma, ayarıyla oynanmış Eurois adlı para birimini terk ederek Solidis adlı sağlam paraya dönmesiyle kurtulabilmiştir. Çin’de Kubilay Han’ın bastığı karşılıksız paranın Çin’i batma noktasına getirdiği bilinmektedir. Osmanlı’da da kuruluştan itibaren saf gümüş akça basılırken, 16. Yüzyılda Osmanlı’nın duraklamaya geçişi yüzde elli ayarı düşürülen gümüş akça ile birlikte başlamıştır. Özetle bu sistem, tarihin her döneminde böyle işlemiştir. Mübadele aracı olan paranın değeriyle(ayarıyla) oynayıp karşılıksız basarsanız krize yuvarlanır, yönetemez ve çökersiniz. Bu bir kuraldır.
ABD’NİN KENDİ BATIŞINA KARAR VERDİĞİ GÜN
Şimdi günümüze bakalım: Tüm dünya paraları dolara göre, dolar da altına göre değerini belirler. ABD, 1913’te yola çıkarken 20 bin ton altın rezervi vardı. 2000’lere geldiğinde bu rezervin yüzde 90’ını eritmişti. Bu erime tamamlandığında her şey bitecektir. Aslında bu kaçınılmaz sonu 1971 yılında aldığı –güya önlemle- ertelemiştir ABD. Çünkü yeni bir uygulama ile karşılıksız değerler oluşturdu: Artık verilen hisse senedi, teminat mektubu, kredibilite limitleri gibi bir takım itibari/karşılıksız kağıtların para olduğuna dünyayı inandırdılar. Böylece dolarla altının bağını kopararak sınırsız dolar basmaya başlayan ABD, bir süre daha gücünü sürdürme bahasına batışını o gün göze almış oldu.
Bugün küresel ekonominin yıllardır içinden çıkamadığı ekonomik krizin finansal nedeni sınırsız(karşılıksız) dolar basma politikasından başka bir şey değildir. 2008 krizini hatırlayalım: O tarihe kadar 90 yılda ABD toplam 1 milyar dolar basmışken batık bankalarını kurtarmak için o yıl içinde bunun dört katını bastı. İmam bunu yaparsa cemaat ne yapmazdı? Avrupa, Japonya gibi krize düşen ekonomiler de ABD’nin dört beş katı para bastılar. Karşılıksız paraların oluşturduğu emisyon hacminde oluşan balon bir küresel krize dönüşmeyecek de ne olacaktı?
Doların artık dünya ekonomisinin derdine deva olamayacak bir itibarsızlığa düştüğü, daha çok dolarla daha çok kriz geldiği ortadadır. Yeni bir değişim sistemi zarureti kabul edilmiş durumdadır. Bu da dijital paralar olacaktır.
KÜRESEL HİPNOZ
Bütün bu tarihsel ve bilimsel gerçeklikten kopup, sebep sonuç ilişkisini kaybedip “Koronavirüs çıktı, dünya küresel ekonomik krize sürüklendi; algı yönetimiyle kirli kağıt paralardan uzaklaşıp dijital paraya geçiş yapacağız” komplo teorisine aldanacak değiliz. Eğer öyle olsaydı dijital para olan Bitcoin Koronavirüs döneminde yüzde 50’den fazla değer kaybetmez, aksine tavan yapardı.
İspanyol gribinde Avrupa 50 milyon insanı kurban verdi 1918’de. Niye para sistemine bir şey olmadı? Çünkü sanayi toplumu sistemini zorlayan bir sistem yoktu ve altına dayalı sağlam para basılıyordu. SARSlar, HIV’ler… geçirirken dünya, yine bir şey olmuyoıdu. Çünkü tarihin ekonomi koşulları ve finansal kriz bu boyuta gelmemişti.
Hırsları, hısızlıkları, korporasyonculukları ile sömürdükleri dünya halklarının emeklerini sınırsız şekilde iç ettiler, boşalttıkları dünya ekonomisinin içini karşılıksız dolarla hormonladılar. Bu yalandan şatonun çökeceği netleşince de virüsü perde yapıp kitlesel hipnoz yaptılar. Biz de bunu yutacağız, onların da düzeni aynen devam edecek!
DOLAR: KAĞITTAN KAPLAN
Türkiye de zaten dolar denen bu kağıttan kaplana karşı meydan okurken, bu kaçınılmaz sonu görerek kükrüyordu. Trump da Türkiye’ye operasyon yaptırırken bunu açıkça söylüyordu: “Biz bütün dünya ülkeleri bu karşılıksız paraya develüasyonla bedeller ödedik ama Türkiye nimetini yemeye devam edip külfetine katılmak istemiyor. Türkiye’den bunu çıkartmalıyız.”
Trump da zaten bu karşılıksız dolardan yaşanan krize karşı “altına dönmeliyiz” diyerek Başkan olmuş, bütün atamalarını ‘altıncı’ ekonomistlerden yapmıştı. Bunu gören her ülke altına kaçıyordu zaten. Altın yatırımcısı ilk üç dünya ülkesi Çin, Rusya ve Türkiye olmuştu. Yani kağıt paradan/dolardan kaçış küresel bir tavırdı. Yönelinen ise altın endeksli kripto paralardı.
Avrupa ülkeleri gibi Çin, Rusya ve İran kripto paranın yasal düzenlemesini yapmıştı bile çoktan. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yerli ve milli para ile dolar oyununu bozacağız” derken “TL yerli ve milli değil mi?” diye alaysı paylaşımlar yapanlar bu dijital çağın yeniden altına ayarlanan yeni parasına gönderme yapıldığını, Türkiye’nin de buna dahil olunacağını okuyamıyordu.
KÜRESEL SOSYALİZM GELİYOR
Bu aşamada bir gerçeği daha görmek durumundayız: Her ‘üretim biçimi değişimi süreci’ yeni dünyada devletlerin ağır kontrolü ve takibi altında yürür ve dünyaya yeni bir siyasal sistem de getirir.
Bilgi toplumu üretim ilişkileri sürecine geçerken sanayi toplumu üretim sürecinin tedarik halkalarında kopmalar yaşanacaktır. Bu da büyük iflaslar, işsizlikler ve dramatik kitlesel yoksulluk tabloları ortaya çıkartır. Bu buhrana ancak bir devlet planlaması ile müdahale edilebilir. Devlet planlaması sosyalizm veya faşizm demektir. Birinci neden bu olacaktır.
İkinci olarak bilgi toplumu üretim sistemini başarı ile uygulayan Çindir. Haliyle yeni toplum sistemi Çin üzerinden modellenebilir ki bu sosyalist yaklaşımdır.
Öte yandan koronavirüsle mücadelede devletçi tavrın başarısı görüldü. Demokratik ve bireyci politikalar başarısızlıkla sonuçlandı. Bu da devlet modeli tercihinde öne çıkabilir. Sosyalizme özendirecek bir başka neden de bu mücadeleler olabilecektir.
Milliyetçiliğin, demokrasini,n ve liberalizmin dünyaya yayılam hızının bilgi akışının hızı ve zaman değikenlerine göre değerlendirmesi; Milliyetçiliğin yüz yıl, demokrasinin yaklaşık yetmiş yıl ve liberalizmin kırk yılda dünyayı tuttuğunu gösteriyor. Sosyalizmin de kırkn yılı bulmayacak kısa bir sürede egemen hale gelme ihtimalini dikkate almakta fayda vardır.
BİTCOİN DEĞİL BLOCKHAIN
Kağıt para yerine gelecek dijital paranın örnek sürümü olan bitcoin bugün masum bir araç gibi durmaktadır. Çünkü bitcoin, bağımsız bir merkez bankasının lisanslı üretim izniyle yerel olarak üretilen itibarlı bir dijital paradır.
Şu günlerde IMF, Dünya bankası FED ve ABD başta olmak üzere etkin devletler bitcoin üzerinde durmuyorlar; Blockchain(Blok zinciri)’i vurguluyorlar. Mevcut dünyadaki dolar krizlerini örnekleyerek yeni dönemde tüm dijital paranın toplanarak kontrol edilmemesinin, merkezi planlamaya alınmamasının doğuracağı büyük finansal kaosu vurguluyorlar.
Blockhain, devletleri ve ulusları aşarak küresel bir merkezin dünyada yaşayan her bir bireyin bütün mali, fikri, sosyal, sağlık ve eğitim verilerinin internette bir kişisel blog sayfasında kimlik numarası ile bağlantılı şekilde doğrudan toplanacağı ve yönetileceği bir iletişim ve yönetim sistemi demektir.
Blockhain verdiği limitler dışına taşılmasına izin vermeyecek, harcama ve gelirin küresel merkezi planlamayla izlenmesini sağlayacaktır. Mali suç işlediği düşünülen bir hesabın Blockchain’den(Blok zinciri merkezinden) kapatılması, hesabı kapatılan kişinin ekmek dahi bulamaması demek olacaktır. İnsan hakları açısından büyük bir sorunsalla karşımıza çıkacak yeni bir sistem var gündemde. Blockchain uygulaması, insanların finansal özgürlüklerini elinden alan, enflasyonu istediğniz kişiye özel uygulayabileceğiniz; yeryüzünde tüm insanların görünmez kementlerle köleleştirildiği bir neo-sosyalist düzeni kafamızda canlandırmaktadır. koronavirüs olayından bağımsız olarak ve yıllar önce bu talepler dile getirilmiş, gündemlenmiş ve süreç işletilir durumdadır.
DÜNYA BBG EVİ
Blockhain ile dünya BBG evine dönecek. Bütün ödeme gecikmeleriniz, trafik cezalarınız, tercih ettiğiniz mekanlar, ilgi alanlarınız ve geçim kaynaklarınız, iletişim çevreniz, şu anda kameralar, telefonlar ve GPRS’ler üzerinden zaten takip edilebilen düzenin kılcal damarlara kadar ayrıntıya ulaştığını düşünün. Blockchain bir çeşit noter de olacak. Polis, adli tıp, savcı o olacak. Yapay zeka ile yönetilerek yaşayacağız.
Örneğin yazdığım makaleyi oraya kaydettiğim zaman telif haklarım direkt sağlanacak. Yoksa, yok. Oraya işlenmeyen mal varlığı yok sayılacak. Blockchain ile küresel merkezi dijital kontrole her bir birey girecek.
İstemeseniz de üstümüze gelen bu hayata ne dersiniz?
Bu küresel bilgi çağı değişimine en dirençli kesim, kuşkusuz 40 yaşı öncesinde internet alışkanlığı kazanmayanlar. Yani bugünün yaşlıları. Koronavirüs’ün yaşlıları ve kronik rahatsızlığı aradan alıyor olması çökmeye yaklaşan dünya sağlık sigorta sistemine bir hayat öpücüğü olurken Blockchain çağının da direnç unsurlarını ortadan kaldırıyor. Bir özel planlama sezilmiyor değil.
BÜYÜK PLANIN SAĞLIK AYAĞINDAKİ AÇIĞI KORONAVİRÜS KAPATIYOR
Koronasvirüse gelince, o, büyük sistemin sağlık boyutu ile ilgili. Koronavirüs’ün çizgi film, roman ve filmlere konu oluşundan öte labaratuvar ortamında üretildiğini kuvvetle düşündürtecek deliller ve tanıklıklar söz konusudur. Bu durum, bundan sonra sürekli benzeri virüslerin üretileceğini de akla getiriyor. Zaten bir süredir kuş gribi, domuz gribi, koronavirüs salgını gibi nitelikli virüsler ardı ardına hayatımıza giriyor. Demek ki bundan sonra virüsler hayatımızda eksik olmayacak.
Koronavirüs döneminde kitlesel olarak eğitildiğimiz virüslerden korunmanın yollarını bir düşünelim: Sürekli virüsler gelişeceğine göre sürekli steril ve izole şekilde yaşama şansımız var mı? Olmadığına göre, eğer hayata katılacaksak, kaçınılmaz olarak bir virüs tarafından öldürüleceğiz demektir. Virüslerden korunmanın, sağlığımızı korumanın yolu ne olacak o zaman?
İşte bunu bir ‘hayat memat sorusu olarak’ sorduğumuz gün önümüze bir Blockchain uygulaması gelecek!
ÖLMEK Mİ İSTERSİNİZ YAŞAMAMAK MI?
Bir an için koronavirüs gibi yeni virüsler çıktığını, günler içinde ve bir yaş grubunu değil de çok daha kısa sürede, belirtileri çıktıktan sonra örneğin 6 saat içinde ve her yaş grubunu öldürebilecek bir virüs olsun bu. Bize denilecek ki: “Sağlığınızı takip etmemiz ve hızlı şekilde müdahale ederek sizi yaşatabilmemiz için uzaktan, dijital olarak ve anlık takip yapmamız lazım; bu amaçla bedenine bir çip yerleştireceğiz. Belirtileri görünce seni hızla yönlendirip hemen hayatını kurtaracak müdahaleyi yaptıracağız.” Ne yaparsınız? Kabul etmezseniz, zaten öleceksiniz. Kabul ederseniz, ‘siz’ gerçekten yaşamıyor olacaksınız. Sizden her türlü veriyi alan, istediği gibi uzaktan müdahale ile zihninizi, sinir siteminizi provake edebilen, istediğinin virüs sinyalini görmezden gelerek ölmesine göz yumabilecek olan bir merkeze kendinizi teslim etmiş olacaksınız.
Ölmeyi mi tercih edersiniz, aslında yaşamıyor olmayı mı?
İşte bilgi toplumu üretim sistemi modelinin getirdiği küresel çapta bireysel tam kontrolü sağlayacak olan Blockchain’in sağlık ayağını tamamlamak üzere harekete geçtiklerinin göstergesi Koronavirüs salgınıdır. Ne kripto parayı devreye sokmak ne de biyolojik saldırı amaçlı değildir.
“MİLLETLERİN VARİSİ OLACAKSIN”
Bilgi toplumu devrimini yapanlar sanayi devriminin finans ayağını kontrol edenlerin ta kendileri. Birinci Dünya savaşını kopartıp dünyayı şekillendirenler de onlar, İkinci dünya savaşını ve sonrasındaki soğuk savaş dünyasını tasarlayanlar da… Rusya’dan başlayarak Açılım politikalarını, Turuncu devrimleri ve Arap baharını kurgulayarak yeni değişimi zorlayanlar da onlar… IMF, Dünya bankası, FED, WHO, BM’de… etkili olanların yapılandırdığı bir süreç bu.
Bu, bildik Yahudi aileler, mevcut düzende doların da sahibi, büyük ülkelerin de. Yeni sistemde dijital para da onların, Blockchain de. Şimdi artık “Tüm milletlere sen varis olacaksın, hepsi senin kölen olacak” (Tevrat, Mezmurlar,6-8) dedikleri düzeye ulaşacaklar dünyada. Bu, Tevrat’ta, Rab Yehova’nın İsrailoğullarına vaat ettiği ‘cennet’ hayatıdır. Dünya milletleri köleleri olarak çalışırken onların/efendilerin vaat edilmiş topraklarda cennet hayatı yaşayacakları bir yeni sistem hayali bu.
Bu yeni sistemin de efendileri olanların asıl üssü olan İngiltere’nin Başbakanı, itiraf eder gibi “sürü bağışıklığı modeli ile aşacağız” dememiş miydi Koronavirüs’ü? Yani, tam da bu dünya kurgusuna hizmet edecek bir ‘ölen ölsün, travma büyüsün ki umulan etki doğsun’ politikasına girişmişti. Tepkiler üzerine tedbirlere geçse de gecikmiş oldu, zaten gecikmek amaca hizmet etmeye yeterdi.
Koronavirüs olayında, “Şuyuu(etkisi) vukuundan(olmasından) beter” olan bir algı yönetiminin içinde sürükleniyoruz. Kayıtsız kalınamayacak ciddiyette bir olayla da karşı karşıyayız. İlacın yetişme hızından virüsün yayılma hızı çok çok fazla. Tedbir önem taşıyor. Bu efendilerle mücadele edeceksek bile önce yaşamak gerekiyor.
DİJİTAL KÖLELİK DÜZENİNE KARŞI DİJİTAL MİSAK-I MİLLİ
Ancak, bizim önemli sorumuz şu: Geleceğin bu “dijital kölelik düzeni” karşısında ne yapılabilir? Bizce sistem içinde çok etkili olmak, sisteme müdahale gücünü elde bulundurmak çok önemlidir. Artık savaşlara bile fırsat olmadan bir halk yok edilebilecek. Bugün bağımsızlık, istiklal düşüncelerimiz “Bir dönemin akımı” olarak yarın nostaljiyle anılabilecektir. Artık yeni dönemde bilişim uzmanlığı çok ama çok önemli bir hal almıştır.
Dijital çağda ruhunu hala ‘bizden’ tutabilen çılgın bilişim uzmanlarına ihtiyacımız var. Yeni nesilden beklediğimiz bu. SİHA’ların, KORAL’ın yaptığı şaşırtıcılığı gerektiğinde Blockhain’e yaparak onları kör ve sağır yapabilecek, kendi mensuplarımızı özgürleştirebilecek bilgi ve beceride dehalara ihtiyacımız var.
Bundan 18 yıl önce, 2002 yılında Çınar dergisinde yazdığım şu cümleyi tekrar ederek bitireyim bu yazıyı izninizle
“Umudumuz dijital Kuvvay-ı Milliye gücü olacak, bilgi toplumunda yenilenen dijital Misak-ı Milli uğrunda kahramanca duruş sergileyecek fedakar ve deha bilişim uzmanlarında.”
İnsanlığı onlar savunacak. Şimdiden selam olsun.