Bir zamanlar bize ait olanları korumak, yaşamak, yaşatmak için gayret ederdik. Bunları yok kabul edenlere ve yasaklayanlara karşı gönüller bir olur. Kalplerden gelenler çareye dönüşürdü, kaynaşırdık.
Yıllarca Ayasofya’nın Atamız Fatih Sultan’ın cami olarak ibadethaneye getirmesinden çok sonra, ezanı, namazı, cemaati ortadan kalktı, müze oldu. Yeniden ibadethaneye açılması için mitingler yürüyüşler, konferanslar yapıldı. Sevdiklerimiz, takdir ettiklerimizin Ayasofya açılsın dediklerinde çocuklar gibi sevindik. Ellerimiz kızarana kadar alkışlardık. Açılması için dualarımızı eksik etmezdik.
Anlayamadığım binlerce, yüzlerce üyeleri olan vakıflar, dernekler sivil toplum kuruluşları Fatih benim atamdır. Emaneti açılıyor diye tarihi günün teşekkürü, heyecanı, anlamı, yeteri kadar işleyemedik, binlerce üyesi olan kuruluşlar sanal dünyada 200 üyesi bile olmayan ve açılması diyenlerden daha fazla ses getiremedik.
Teşekkür kavuşturana, şükran sempozyumları, toplantıları, anlamı için günler oluşturmadık. Yıllarca hayal kurup ulaşınca hayal kurulduğu günler kadar heyecanlanamadık. Allaha şükür için 2 damla yaş çok az oldu.
1 Mayısta başlayan işçi bayramı adı altında eyleme dönüşen , taksimde ağaçlar kesiliyormuş dendiğinde, olamaz diye sesimizi çıkarttığımızda ağaçlarla hiç ilgisi olmayan bir eyleme dönüştü.
Taksime bir cami yapılması hayalleri ile büyüyenler sadece açılışta vardı. Sanal dünyada birinci sırada günlerce günlerce olamadık. Kavuşmanın heyecanını yaşamadık. Aksettiremedik. Hatta ne gereği var diyenlere sanal dünyadan bir kelime bile cevap veremedik. Büyük nimetlere kavuşunca heyecanımız, teşekkürümüz, şükranımız küçüldü.
Yakın tarihten Çanakkale’de, milli mücadele’de omuz omuz omuza düşmana karşı savaşanların çocukları, torunları, siz birbirinizin sırtınızda taşırken kuru ekmeği ve hoşaf suyunu paylaşırken aziz şehitlerimiz evlatlarınız, torunlarımız bırak birbirini sırtında taşımasını yardım yapması birbirine selam bile vermiyor. Selamı bilen, veren yaygınlaştırılmasına gayret edilmesine inananlar da selam konusundaki hassasiyeti ve heyecanı azaldı. Kendine her şeyi veren rabbinin selamını esirger oldu.
Sanal dünyadaki çizgi filmler vs sayısız oyunlarla çocuklarımızı, torunlarımızı kaybediyoruz. Anne baba bir şeyi veremezken, sanal dünyada annenin babanın tanıyamadığı bir nesil yetişiyor. Amelleriyle amel defterimize hayır beklerken kaybettiğimizi, bataklıkta çırpındığını görüyoruz. Esiri olduğu camdan ayrılamıyor. Gerekirse altına yapıyor. Aklı ,fikri allak bullak, hayır, hasenat, yardım, zafer, selam, Ayasofya denilince yüzüne bakıyor.
Büyükşehirlerde komşuculuk can çekişiyor. Karşı komşunun cenazesini bilmeyen komşular var. Ağızları maskeli karşılaştığımızda ya başını eğiyor ya telefonla oylanıyor. Ya da direk gidiyor. Ne selam ne merhaba vs komşulukta can çekişiyor. Yüksek binalar yüksek değerlerimizi selam, hal hatır sorma hayırda yarışma gibi olanlar bodruma, temele düştü, yok oluyorlar.
Gelin iş işten geçmeden, keşke demeden bütün vakıfları, dernekleri vs. herkesle birlikte
-
Selam haftası ve yılı
-
Komşuculuk ve yardımlaşma haftası ve yılı
-
Gençlik ve uyuşturucuyla mücadele haftası ve yılı
-
Eğitim ve arkadaşlık haftası ve yılı
-
Çocuklar ve kardeşlik haftası ve yılı
-
Aile haftası ve yılı
-
Evlilik haftası ve yılı
-
Evlat haftası ve yılı
-
Yetimler haftası ve yılı
-
Kültür haftası ve yılı
-
Sanal dünya haftası ve yılı
-
Yeniden kurulan dünya haftası ve yılı
gibi konularda yılda veya altı ayda bir ortak bir konu belirleyelim. Buna inanan yaşanmasından şikayetçi olanlar. Olmuyor ne oluyor diyenler hep birlikte ortak konuyu işleyelim. İnsanların gündemine yerleşinceye kadar her imkanla - sanal dünya, oturum, yayın, ziyaretler vs. ne gerekiyorsa bunları yok olmadan tekrar hayatımızda yaşatalım. Selamımı almadı diye üzülme alana kadar devam et durmak yok biz varız. Yok sayanlara da bu güzelliklerle bir olalım birlik olalım hatırlatalım, unutturmayalım.