ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN SULTAN ABDÜLHAMİT’İ ÖL-DÜRMEK - DEVİRMEK İÇİN JÖN TÜRKLERLE İLK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARI YAPMALARI
MAKALE
Paylaş
23.11.2025 12:14
78 okunma
Süleyman Kocabaş

OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE

  1878 – 2025

İkinci  Bölüm

Başlangıç Olarak 1897 Cenevre Görüşmeleri

“İşbirliği İhanet Anlaşmaları” girişiminin evveliyatı kendisini daha terör olaylarının en civcivli olduğu 1892 – 1898 zaman diliminde göstermeye başlamış, bunun “kırılma noktası” 1897 yılı olmuştu. Bu tarihten itibaren  Abdülhamet’in aldığı  ezici eylemlerle   Ermeni Terör olayları iyice tavsamış, buna ilaveten, Sultan Abdülhamit’in 1882’de özel “Yıldız Mahkemesi” ni kurarak, bununla “Yeni Osmanlılar” ı tasfiye ettikten sonra, bunların yerini doldurmak üzere 1890’lı yılların başında “Jön Türkler Hareketi” doğmuş, Sultan’ın bunun da  İstanbul merkez yapılanmasını çökertmesi sonucu Jön Türkleri  Avrupa’ya kaçınca  bu hareket de tavsamıştı.

Bu tavsama sürecinde, çaresizlik içinde çırpınan Ermeni Teröristler ve Jön Türkler, kendilerine “yeni çıkış yolları” aramaya başlamışlardı. 1897 yılına gelindiğinde bunun bir yolu olarak, adı geçen taraflar arasında “işbirliği anlaşmaları yapılması” gündeme geldi. Bunun alt yapısını, tarafların birbirlerine “sempati” duymaları oluşturmuştu.   Ermeni  teröristler nezdinde, bu sempati, şunlardan kaynaklanıyordu: 

Jön Türkler,  Ermeni  teröristlerin Doğu Anadolu’daki terörist olaylarını,  “Abdülhamit’in baskı ve zulüm yönetiminin varlığı, Meşrutiyet yönetiminin yokluğu” na bağlıyorlar, bu cümleden olarak bunları, Jön Türklerin İttihat ve Terakki grubundan   Cemal Paşa, hem de “bu tavrımız Türklük ve özellikle de   Osmanlılık için zararlı idi” itirafında bulunduğu halde, hatıralarında  itiraf kabilinden şunları yazıyordu:  “Genç Türk (Jön Türkler) ihtilalcilerinin hemen hepsi mevcut bulunduğu için  bu  1884 -1896  Ermeni olaylarını  II. Abdülhamit’in bir siyasi hatası ve kendi istibdadını devam ettirmek için  başvurduğu  zalim bir tedbir telakki ettiler. Bunun içindir ki, o zaman Avrupa’da bulunan  Ahmet Rıza Bey ve arkadaşları işi bu bakımdan muhakeme ederek  Ermeni ihtilalcilerine büyük yardımlarda bulundular. Benim gibi memleket içinde bulunun  ihtilalciler de aynı görüşü kabul ederek Türklük ve  özellikle de Osmanlılık için  büyük zararlar doğurabilecek mahiyette gelişen  Ermeni katliamlarından dolayı  Abdülhamit’i ithamdan çekinmediler.”      (Cemal Paşa, Hatırlar,  Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1977, s. 221). Bu “yanlış ve haksız  değerlendirme” cümlesinden olarak Jön Türklerin  Teşebbüs-ü  Şahsi ve Adem-i Merkeziyet  grubundan  Prens Sabahattin de   açık açık “Abdülhamit, Meşrutiyet idaresi yokluğundan  Ermenileri yok ediyor” görüşlerini dile getiriyordu.  (Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C.2 , K. 4, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1964,  s. 125)

Bütün bu olup bitenler  Ermeni Terör Örgütleri ile Jön Türkleri, Türkiye’nin aleyhine  birbirlerinin  “tabii müttefikleri ” haline getirebiliyordu.

Bu atmosferin etkisiyle, işbirliği için ilk defa 1897’de taraflar arasında görüşmelere Cenevre’de başlandı.         

Bunlardan, “Abdülhamit’in  istibdadına karşı mücadelede güç birliği” telifini, Jön Türklerin  İttihatçı grubundan  Ahmet Rıza,  Sosyal Demokrat Hınçak Partisi yöneticilerine iletirken, Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem- i Merkeziyet grubundan ise Tunalı Hilmi Taşnaksutyun Partisi’ne iletti. 1897’de Cenevre’de bunlar arasında ortak bir toplantı yapıldı. Jön Türklerin teklifi, Büyük Devletlerin müdahalesinin reddi ile,  Ermenilerin  terörist faaliyetlerinden  vazgeçerek, “milli  ve dini ayrım yapılmaksızın ortak düşman”  olarak nitelendirdikleri Abdülhamit’i devirmek için her türlü  çalışma şeklinin araştırılması   oldu. Bu teklifler, 20 Ocak 1897’de  Taşnaksutyun Partisi tarafından ret edilerek, “içinde bulundukları durumun  gözden geçirilerek  silahlı mücadele yöntemlerinin benimsenmesi” çağrısında bulunmaları  üzerine görüşmeler sonuçsuz bitti. Bundan sonraki  işbirliği çağrıları sürekli devam etti ise de  1900  yılına kadar bunlar  “çağrı düzeyi” nde kaldı. (Arsen Avagyan – Gaidz F. Minassian, Ermeniler ve İttihat – Terakki  İşbirliğinden  Çatışmaya,  Çev. M, Şahan,  Aras Yayıncılık, İstanbul, 2005, s. 16 – 17)

4-9 Şubat 1902 Paris Jön Türk Kongresi

1897’de olduğu gibi 1900’da bu sefer de  Ermeniz  Terör Örgütleri yanında,  bütün Osmanlı bölücü unsurlarının de buna dahil edildiği halde, bunlara, “Abdülhamit’in istibdadını yıkmak için iş ve güç birliği” teklifi Damat Mahmut Paşa (Sultan Abdülhamit’ in kız kardeşi Semiha Sultan’la  evli olduğu  için “damat” sıfatıyla  alılır. Babaları gibi  Abdülhamit’e düşman olmuş Prens Sabahattin  ve Prens Lütfullah  bunların oğullarıdır) ve oğlu Prens Sabahattin’in ortak çağrısıyla bu kongrenin yapılması gündeme getirildi.  (Agagyan-Minassian, s. 18)

4-9 Şubat 1902’de 70  delegeden 47’si Türk, diğerleri Ermeni,  Arap, Rum, Yahudi, Kürt, Arnavut ve Çerkez’den ibaret “Osmanlı Liberaller Kongresi” adıyla da  anılan Kongre, Prens Sabahattin’in başkanlığı, Ermeni Ahoranyan ve Rum  Satus’un başkan yardımcılıklarında   toplandı.

Kongre sonunda alınan üç maddelik kararlar, yapımına teşebbüs edilmiş, yapılmakta  olan ve yapılacak Ermeni Teröristler – Jön Türkler “İşbirliği İhanet Anlaşmaları” nın en  büyük kararlarının “öncüsü”  karar olmuştu.  

Bu kararlara göre, Berlin Antlaşması  gereği Doğu Anadolu’da  yapılacak ıslahatlar, Makedonya dahil (zaten Makedonya ile  ilgili  Berlin Antlaşmasında burada da  Müslüman bir genel valinin yönetiminde ıslahat  yapılacağına dair bir  madde olarak 23’üncü madde vardı ve bunda  “mahallen  ihtiyaçlarına göre ıslahat yapılacaktır” deniliyordu ) İmparatorluğun her tarafında yapılacak,  bunun  sonucu olarak  bütün İmparatorluk dahilinde  “mahalli idareler ve milli muhtariyet idareleri” kurulacak, bütün bunların yapılması için   Büyük  Devletler   Sultan Abdülhamit’in yönetimine müdahalede bulunacaklardı.  (İsmail Hami Danişment, Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye Yayınevi, İstanbul,1972, s. 358) 

Her haliyle Osmanlı Devleti’nin aleyhine olan bu Kongre büyük tenkitler aldı. Jön Türklerin tarihini yazan  Ramsaur’a göre, Kongre’ye Ermenilerin görüş ve teklifleri  damgasını vurmuş, büyük ölçüde onları tatmin etmeye yönelik bu maddeler, Osmanlı Devleti’nin aleyhine olduğu halde Ermeniler, alınan kararları “Prens Sabahattin’in saflığından” faydalanarak ona kabul ettirmişlerdi. (E.E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 İhtilali, Sander Yayınlar, İstanbul, 1972, s. 91)

Bu Kongrede yaşanan  bir gelişme de, Jön Türkler arasında yaşanan “en büyük ilk çatlak” ın  kendisini göstermesi oldu. Prens Sabahattin’e nazaran, “ülke, millet  ve devletin çıkarlarını ondan daha çok gözeten” denilen İttihatçı gruptan  Ahmet Rıza, alınan kararların bütün maddeleri yanında özellikle de “Osmanlı yönetimi  üzerine dış müdahaleyi” çeken üçüncü  maddeye  şiddetle  itiraz etti. Bu sebepten Kongre’de bütün bölücü unsularını şiddetli  hücumuna  uğradı. Bu olup bitenler ardından, bütün bölücü unsurlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni büyük ölçüde terk ederek   Prens  Sabahattin’in grubu olan Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkez  Cemiyetine  daha çok yönelmeye başladılar. (İsmail Hakkı,  Cidal Yahut  Makes-i Hakikat, Kahire, 1908, s. 24 ve  Ziya Şakir,  Muhalefet Nasıl Doğdu, Nasıl Yaşadı ve  Nasıl Öldü? Son Posta Gazetesi. 21 Temmuz 1931) .Öyle ki, Ermenilerin en yoğun yerleşik olduğu Doğu Anadolu’da, Prens Sabahattin’in cemiyeti  Teşebbüs-i Şahsi ve Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti’ nin bütün şubeleri  şehirlerde  Ermeni Taşnaksutyun  Partisi tarafından  açılmış, Cemiyetin bütün yayınları bölgeye bunlar tarafından dağıtılmaya başlanmıştı. (Avagyan –Minassian, s. 21)

Kongre kararlarından  bir de “4. Madde” denilerek “gizli maddesi” üzerinde durulur ki, bu da Arnavutluk  bölücü hareketinin lideri İsmail Kemal tarafından teklif edilmiş,  ifadesiyle bu şöyle dile getirilmişti:   “Salt (yalnız) propaganda ve yayın yoluyla devrim (ihtilal) olmaz. Bu nedenle silahlı güçlerinde (halk veya ordu ayaklanması şeklinde) ihtilal hareketine katılması gerekir.” (Avagyan – Minassian, s. 19).

Öyle ki, İsmail Kemal, bu gizli maddeyi kendisi yürürlüğe koymak için 1903’de nasıl bir fiilen “askeri darbe” planladığını araştırma yazımızın ilgili bölümlerinde  göreceğiz. 

Osmanlı Devleti’nin kendi “resmi kaynakları” nda  “adı geçen “1902 Kongre  ihaneti”, bunu dahil edilen “1907 Kongre ihaneti” ile birlikte,  Rumi 1332, miladi  1917’de  Osmanlı İstihbaratı, Hariciye ve Dahiliye Nezareti tarafından ortak yazılıp yayınlanan bir kitapta bu şöyle dile getirilmişti:

“Asıl maksatlarını gizlemeye, teşebbüs ve faaliyetlerinin sırf istibdadı devirmeye yöneldiğini  iddiaya ve böylece  efkarı umumiyeyi  (kamuoyunu)  kandırma   ve ikna etmeye  muvaffak olabiliyorlardı.  O zamanlarda ve sonraları komitacıların (Ermeni Teröristlerin) gördükleri hürmet ve  kazandıkları mevki de  sırf bu sayede olmuştu.  Halbuki gerçekte, bu Meşrutiyet’ten evvel ve   de sonra, komitacıların  Müslümanlarla, bu memlekette  beraber çalışmaları, bir vatandaş gibi hayat geçirmeleri  hatır ve hayallerinden bile  geçmemişti.” (Ermeni Komitacılarının Âmal (Emel) ve Harekat-ı İhtilaliyesi, Matbaa-i Âmire,  İstanbul 1332 (1917), s. 231)

İttihatçıların  Abdülhamit’i Öldürmek İçin Ermenilerle “Ortak Suikast” Girişimleri

Jön Türklerin, Sultan Abdülhamit’ten kurtulmak program ve planları, onu hem “bir halk  veya askeri ayaklanma” yanında, ikinci olarak “bir suikastla öldürülmek” i  de ihtiva ediyordu. Bunu onlarını en ileri gelenleri   başlarında Talat  ve  Bahaettin Şakir Beyler, söyledikleri ve yazdıkları hatıralarında  açık açık dile getirmişlerdi. İttihatçılardan  Meclis-i Mebusan Reislerinden  Halil Menteşe  hatıralarında, Selanik’te Talat Bey’in  teklifiyle, bir “ihtilal” cemiyeti olarak   İttihat ve Terakki Cemiyeti  kurulurken kendisinin bunu toplantıdaki  arkadaşlarına söylediğini yazar.  (Halil Menteşe’nin Hatıraları,  Haz. İ. Arar,  Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1986. S. 68). Bütün bu olup bitenler, İttihatçılarla Ermeni Teröristleri  birbirlerinin “tabii müttefikleri” haline getirmişti.

Yine “öldürme” konusundan olarak, Bahaettin  Şakir’in  ise, hatıralarında hep “Abdülhamit’i öldürmeliyiz” tabirlerini sıklıkla  kullanarak  bu “öldürme” işini sürekli dile getirilmişti. İşin daha da ilginci, kendisinin bunda sözde kalmayıp, onu  “birçok  suikast girişimleri” yle öldürme teşebbüsleri  olmuştu.  Olup bitenlerin  daha daha da  garibi, Bahaettin Şakir’in bu suikastlarından birisinde  Ermeni bölücüleriyle işbirliği  yapma girişim olmuş bu cümleden olarak, yukarıda adları geçen  iki yazar şunları yazmışlardı: “Bir aralık Doktor Bahaettin  Şakir Bey,  Abdülhamit’e karşı yeni bir suikast hazırlamak  için Diran Kelekyan Efendi i (Abdülhamit döneminde Darülfunun’da tarih profesörü Ermeni olup, Ermeni bölücüleri arasında yer almıştı) ile  müzakerelerde bulunuyordu.  Bu suikast,  Ramazanın on beşinde  Abdülhamit Hırka-i Şerif’i (Topkapı Sarayındaki Mukaddes Emanetleri) ziyaret etmek maksadıyla Sarayburnu’ dan geçerken  Söğütlü yatının geçeceği yerlere birkaç mayın dökülerek yapılacaktı.” (Erdal Aydoğan – İsmail Eyyüpoğlu,  Bahaettin Şakir Bey’in Bıraktığı Vesikalara Göre İttihat ve Terakki, Alternatif Yayınları, Ankara, 2004, s.326) Yine bunların  yazdıklarına  göre, Bahaettin Şakir bu suikastın “Ancak Ermenilerle  işbirliğiyle başarılabileceği”  düşüncesinden hareketle,  bu uğurda kendisine baş yardımcı olarak Diran Kelekyan’ı bulmuş o da bunu kabul etmişti.Suikastın  maliyeti olarak   “yüz bin ile iki yüz  bin frank”    hesaplanmıştı. (Aydoğan – Eyyüpoğlu,  s. 326). Yapılan “Suikast Planı” niçin hedefine ulaşamamıştı? Buna sebep, aranan finansmanın bulunamaması olmuştu:

“Yüz, iki yüz binlik işleri,  zorlukla görebilen  İttihat ve Terakki Cemiyeti,  yüz , iki yüz bin franklık bir işe  girişemeyeceği için  Abdülhamit’in denizden, karadan ve  uçurma ile havadan yapılması  tasavvur edilen  yeni bir icat bomba (makineli elektrikli bomba) suikastları tamamıyla  akim (hedefe ulaşamamak) kaldı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti  için yine zalim  hükümdarın ölümünü beklemekten başka çare kalmamıştı.”(Aydoğan –Eyyüpoğlu, s. 328)

Ermeni Teröristlerin Abdülhamit’i Öldürmek İçin  5 Temmuz 1905 Suikast Girişimi

İttihat ve Terakki Cemiyeti, suikastlarının başarılı olmamasını sonucu,  “Kadere boyun eğip Abdülhamit’in eceli ile ölmesi kararı” alırken, Ermeni teröristler ise hiç de böyle düşünmüyorlar, birçok suikastlarla da  olsa ondan kurtulmak istiyorlardı ki, bu isteklerini   “5 Temmuz  1905 Suikastı” ile  başarmayı planlamışlardı.  Hatta bu uğurda  İttihatçılardan   Ahmet Rıza’ya bile “ittifak teklifi”  yapmışlardı. Bu uğurda  iki  Ermeni yazarın yazdıkları:  

“Taşnaksutyun tarafından 1905’de düzenlenen suikastta,  parti yönetiminin  Ahmet Rıza’ya müracaat ederek bu eyleme  katılmalarının  teklif etmesi istisnadır (Ermenilerin İşbirliği isteklerini 1904’de bildirme isteğini kabul   dışında).  Ahmet Rıza bu öneriyi sadece bir infial (şiddetli  tepki)  ret etmekle kalmamış, ‘Bağımsız bir Ermenistan devleti yaratma hedefi’ ni takip eden Ermeni devrimci partilerinin  bunun gibi faaliyetlerini  ve eylemlerini ret etmişti.” İki Ermeni’ nin  bu yazdıklarına “dip not” alarak ekledikleri  ifadelerinde ise, Londra’daki Osmanlı Büyükelçiliğinin  üçüncü sekreteri olan  Esat Bey’in (Peker)  40 yıllık diplomatik hatıralarına  anlatan kitabında, ( Esat Peker, Diplomasinin Emrinde 40 Yıl, Bir Türk Diplomatının Anıları, Moskova, 1971, s. 19),   Abdülhamit’e hazırlanan suikasttan  hem kendisinin hem de  Osmanlı’nın İngiltere  Büyükelçisi   Musurus  Paşa’nın (kendisi Rumdur)  “bu istihbaratı  bir Ermeni’den almış” oldukları yer alır. (Avagyan- Minassian, s. 21)

İttihatçılar, suikasta  Ermenilerle “fiilen ortak” olmasalar bile, bu konuda   Ermeni Teröristlerle “manen ortaklık” için de bulunduklarını aşağıda yazacağız. 

İttihatçılardan ret cevabı alan Ermeni Teröristler, adı geçen suikastı kendilerinin planlayıp yaptıklarından bahsedilir. Hatta, bazı  “iddia” lar göre de bu “ortaklık” a  Osmanlı vatanını bölme emelli Siyonist Yahudilerin de  dahil edildiği üzerinde durulur.  Buna sebep olarak, ileriki  bölümlerde daha detaylı olarak göreceğimiz  üzere, 1902 Temmuzunda  İstanbul’a Filistin için bu  beşinci  defa  Sultan Abdülhamit’le “pazarlık” yapmaya gelince,   Dünya  Siyonist Teşkilatı Başkanı Herzl, bütün isteklerine ret cevabı verilmesi sonucu, Ermeni teröristler gibi “önlerindeki   en büyük engel” olarak gördüğü Abdülhamit’i “Jön Türklerle  işbirliği” halinde  devirme kararı alması olmuştur.  

Siyonistlerle Ermeni Teröristler  de   işbirliğinde “tabii müttefikler” haline gelince, Abdülhamit’ten kurutulmak için suikast da dahil her yola başvurmak onlar için de mubah oluyordu.  Bu cümleden olarak  Osmanlı Teşkilatı Mahsusa  (Enver Paşa’nın kurduğu  özel istihbarat teşkilatı) başkanlarından   Albay Hüsamettin  Ertürk, suikast  işinde Siyonist Yahudilerin de büyük rolleri olduğu hakkında hatıralarında  şunları yazar:

“İşte Siyonistler de  Ermenilerle birleşerek  müşterek (ortak)  düşmanlığa başlamışlardı.  Suikastın planları İsviçre’de hazırlanmış, Rusya’da ihtilalci olarak yetiştirilmiş bir Yahudi ile  suikast işlerinde tecrübesi bulunun  bir Macar Yahudi ve  Fransız Edward  Jores ile Ermeni komitacılar, bu planda  vazife alışlardı. Abdülhamit’in bir saatli bomba ile katledilmesi tensip (kararlaştırma) edilmişti.” (Albay Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası. Pınar Yayınları, İstanbul, 1964,s. 42)

Bu cümleden olarak Ermeni vatandaşlarımızdan Leon Dabağyan’ın yazdıkları:

“Sultan Abdülhamit Han’a karşı yapılacak suikast hareketinin kararı, Sofya Kongresinde (Taşnaksutyun Partisinin kongresi)  alınmış ve fakat İsviçre’de Siyonistlerle  beraber çizilmişti.” (Levon Dabağyan,  Sultan II. Abdülhamit ve Ermeniler, Son Havadis Gazetesi,   28 Kasım 1981, s. 6)

Suikastı planlayıp yapacak olan teröristler,  Viyana’da  sipariş verip yaptırdıkları “özel suikast arabası” tekerleklerinde  100 kilo patlayıcı dinamit koydurmuşlardı.  Bu araba, kaçak yollardan  parça parça Türkiye’ye sokularak,  burada monte edilmişti. (Amiral Henry  F  Woods (Abdülhamit zamanında Osmanlı Donanmasını  ıslahla görevli İngiliz amiral),  Türkiye Anıları, Çev.  F. Çoker, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1976, s.180)

Suikast, Sultan Abdülhamit  Yıldız Sarayının bahçesine    yaptırdığı  Yıldız camisinde Cuma namazı çıkışında yapılacaktı.  Suikastçılar, bir ay süreyle camide “gözetleme” yapmışlar, Sultan’ın cuma namazı bittikten sonra  2 dakika 42 saniye içinde caminin dış giriş kapısında bekleyen arabasına binip sarayına döndüğünü tespit etmişlerdi.  “Zaman ayarlı saatli bomba”  bu süre içinde patlatılırsa onun öldürüleceğini  düşünülüyordu. Suikast arabası,  “bir ziyaretçi olmak“ edasıyla 5 Temmuz 1905 cuma günü    getirilip Abdülhamit’in arabasının yakına bırakılmıştı.  (Ertürk, s.43)

Suikastçıların   planı, “bin an gecikme” ile hedefine ulaşamadı. Buna sebep,   Sultan arabasına binmek için cami içinde Cuma namazı bitimi  ilerlerken karşısına  “aniden” denilerek Şeyhulislam Cemalettin   Efendi  çıkmış, Abdülhamit ona “hal ve hatırını sormak” tan olarak duraklayınca, birkaç dakika da olsa onunla konuşması suikastın  amacına ulaşamamasına sebep olmuştu.   İşte bu süre 2 dakika 42 saniyeyi geçtiği için bombalı araba uzaktan  kumandalı olarak patlatılmış, bundan Osmanlı güvenlik kuvvetleri  ve halktan 23 kişi öldüğü 58 kişi yaralandığı  halde Sultan ölmekten kurtulmuştu. (Tahsin Paşa, Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, Ahmet Hilmi Kitaphanesi, İstanbul, 1933, s. 204) 

Jön Türk gruplarının başarısız suikast  karşısında takındıkları tavırlara gelince:  Bu, kendisini açıktan açığa olmasa  bile, gizliden gizliye Sultan Abdülhamit öldürülemediği için “üzüntü ve acılara” sebep olmuştu. Bunu, tarihimize bir “kara leke” olarak düşürecek  olan  Tevfik Fikret  “Lahza-i  Teahhür”  (Biran  Gecikme) isimli şiirinde dile getirmişti. Şiire  “Biran Gecikme” isminin verilmesi,  Abdülhamit’in  2 dakika  42 saniye gecikmesi sonucu ölümden kurtulmasından  kaynaklanıyordu. Şiirde,   Ermeni – Siyonist teröristlerden  “Şanlı Avcı”, “Kurtarıcı El” ve Sultan’ dan  da “Alçak” diye bahsedilen   8 beyitlik şiirinin bir kısmı şöyledir:

“ Lahza-i  Teahhür

“Bir patlayış… Bir duman… ve de düğün alayını andıran

Zavallı bütün bir seyirci alayını, kaba ve kudurmuş

Tırnaklarıyla kahredici bir el didik didik etti.

Ve havaya bacak, kelle, kan, kemik fırladı…

 

Ey şanlı patlayış, ey intikamcı  duman,

Kimsin  nesin? Bu saldırışa seni zorlayan kim, sebep ne?

Arkanda binlerce gözetleyen  varken sen orada yoksun;

Sen görünmeyen, fakat  kurtarıcı bir eli andırıyorsun

…………………

Ey şanlı avcı tuzağını beyhude kurmadın;

Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın!

…………

Bu milleti çiğnemekle  bugün eğlenen alçak

Bu keyfiyetini  biran gecikme anına borçludur!” (Tevfik  Fikret,  Rabab-ı  Sikeşte,  İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul,  1962, s. 34)

Sultan Abdülhamit bu şiirden haberdar edilince, tepkisini “küplere binmek” ten olarak şöyle dile getirmişti:  “Hiçbir namuslu Ermeni,  Padişahı’na kasteden  eli  bombalı ırktaşına  ‘şanlı avcı’ diyecek kadar  hayasız olmamıştır,”  (Abdülhamit’in Hatıra  Defteri, s. 90)

O zamanlarda gazeteciliğe başlayan ve bunu köşe yazılarıyla Cumhuriyet döneminde  Cumhuriyet gazetesinde devam ettiren   gazeteci yazar  Burhan Felek de suikastı  hatırlarında  bir değerlendirme yaparken, Tevfik Fikret’in bu şiiriyle kendi ”Jön Türklerin  hislerine de tercüman” oldukları hakkında   şunları yazar: “İşte  Tevfik Fikret’in eserleri arasında  ‘Bir Lahza-i  Teahhür’ ismiyle şöhret bulan  şiiri, bu vakadan  yani  Sultan Hamit’in  kurtulmuş olmasından dolayı yazılmış bir  teesürnamedir (İstenilenlerin gerçekleşmemesi halinde üzüntülerini belirtme şiir sanatı).

Tarihe göre bu suikast  Padişah’tan ziyade  Osmanlı Devleti’ne karşı kurulmuş bir siyasi komplo idi.  Ama hepimiz gibi Fikret de onu bizim o zamanki  hislerimizle değerlendirmiş, bu şiiri yazmıştır,  Şair tarihçi değildir.” (Burhan Felek, Yaşadığımız Günler, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1974, s. 90 – 91) 21 Kasım 2025      

                               İkinci Bölümün Sonu

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya