Genç Osman'dan beri darbeciler hep başarı kazanmış, hep kan dökmüş, kanla iktidarı ele geçirmişlerdir. Ama bu sefer Türk Milleti “İktidar, millî irade ile el değiştirir, buna biz müsaade etmeyiz” demiştir. Bu bakımdan 15 Temmuz Türk tarihinin, hatta dünyadaki darbeler tarihinin değiştiğini göstermektedir.
Türk Milletinin devletin kurucularına, liderlerine ve askerlerine yaklaşımı daima milli ve dini motivasyonlarla olmuştur. Bugün dahi askerimize "Mehmetçik", komutanımıza "Paşam" şeklinde hitap edilir. Askerlerimiz Peygamber Ocağı'nın bir neferi, komutanlarımız bu ocağın birer kutlu liderleridir. Asker ve devlet liderlerinin her biri Türk milleti için İstanbul'un surlarında birer Ulubatlı Hasan ve Fatih, denizlerde birer Barbaros Hayrettin, bilgelikte Oğuz Kağan, savaş meydanında Alparslan, kutsalına sahip çıkmakta ise Selahaddin ve Yavuz'dur.
Türk milleti, liderinin asaletine ve askerinin üniformasına hürmet etmekte ve bu değer ile gurur duymaktadır; ne bu kutsallığa saygısızlık edenleri ne de bu kutsallığı halkına saldırmak için suistimal edenleri asla kabul etmez, bağrına basmaz ve onları kendinden görmez. İşte bu yüzdendir ki 1950'den itibaren halkın hür iradesinin yansıması olarak on yıl iktidarda kalan Rahmetli Başbakan Adnan Menderes'i idam sehpasına gönderenleri kabul etmez, onları saygılıyla anmaz ve şereflilerden ayrı tutar. Onlar asker değil asker üniforması giymiş birer mankurt olarak görülmüştür.
Menderes ve arkadaşlarının isimleri, hatıraları hala hafızalarda önemli bir yer tutarken onlar hakkında idam hükmü verenlerin hiçbiri hayırla anılmamaktadır. Tıpkı bunlar gibi, Genç Osman'ın, III. Selim'in, Abdülaziz'in katilleri ve II. Abdülhamid'i devirenler de Türk milletinin vicdanında sevgiye layık görülmemektedir.