Lozan görüşmelerinde itilaf devletleri iki konu üzerinde ciddi durmuş, Türk delegasyonuyla ciddi pazarlıklar yapmışlardı. Birinci konu kapitülasyonlar, ikinci konu azınlık ve misyoner okullarıydı.
Lozan anlaşmasının 41 ve 42. Maddeleri misyoner okulları ile ilgiliydi. Misyonerler ve azınlıklar 1820-1920 arasında Osmanlı devletinin bünyesinde on binden fazla okul açmış, devletin yıkılmasında acı roller üstlenmişlerdi.
Cumhuriyeti kuran irade bu okullar ile ilgili tedbirler almak istek ve arzusundaydılar. Bunun için batılı devletler haklarından vazgeçmiyorlardı. Çünkü misyoner okulları yapıları gereği bünyelerinde kilisenin alt özelliklerini okul fiziki yapısında kurmuşlar, eğitim ve öğretimde kilise öğretilerini, ayinlerini hep sonuna kadar gerçekleştirmişlerdi.
Misyonerler Osmanlı Devleti döneminde elde ettikleri haklarını terk etmek istemediler. Atatürk ve arkadaşlarının 3 Mart 1923 yılında çıkardıkları Tevhid-i Tedrisat kanunuyla misyoner okullarının bu faaliyetlerine son verdiler.
Tük Milletinin ve Gayri Müslimlerin ve Misyonerlerin okulları bu kanunla birleştirilerek eğitimde çok başlılığa son verildi. Öyle ki tüm okullarda dini motiflerin, ayinlerin kaldırılmasıyla misyoner okulları elde ettikleri hakları kaybetmiş oldular.
Misyoner okulları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış ve Türkiye Cumhuriyetinin kanunları artık buralarda geçerli kılınmıştı. Okulların bünyesinde tadilat yapmak, yeni sınıf açmak izne bağlı olduğu gibi yeni okul açmalarının önü kesilmiş oldu.
Yabancı okullarında Türkçe, Tarih ve Coğrafya dersleri bakanlık müfredatıyla uyumlu olacak bu derslerin öğretmenleri Türk olacak ve teftişlerini müfettişlerimiz yapacaktı. Bu nedenle kısa süre içinde pek çok misyoner ve azınlık okulu kendiliğinden kapanmış öğrencileri bakanlığa bağlı okullarda eğitim ve öğretim görmeye başladı.
Robert Kolej, Sen Josef Lisesi, Avusturya, Alman Liseleri de Tevhid-i Tedrisat kanununa boyun eğmiş böylece yüz yıldan fazla sürede istedikleri gibi hareket eden misyoner okulları böylece denetim altına alınmış oluyordu.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Bey ile Fransız Okulları arasında çıkan itilaf işte buradan kaynaklanmış oldu. Fransızlar devletin izni olmadan iki okul açmış, bu durum anlaşmalara aykırılık teşkil etmişti.
Milli Eğitim Bakanı haklı olarak Fransız Liselerini uyararak anlaşmalara uymalarını istemesi doğru idi. Hatta geç bile kalınmıştı. Anlaşmalara göre bırakın yeni okul açmayı mevcut binalara sınıf bile ilave edilemezken yeni okulların açılması asla kabul edilemezdi.
Yusuf Tekin Beyin uyarıları doğru, yerinde ancak geç kalmış bir irade beyanıydı. Fransızların anlaşmalara uymamak istemesi kesinlikle yanlıştı. Bakan Beyin açıklamaları doğruyu ifade etmiş umarım sonucu da müspet olur.
Bu kararından dolayı bakan beyi tebrik eder kararlılıkla Türk Devletinin kanunlarını uygulamaya çalışmasının yanında yer alacağımı ifade ederim.
ABDURRAHMAN ZEYNAL ERZURUM