İsrail'in önce Gazze'deki soykırımı, ardından Lübnan'ı işgal girişimi, Lazkiye (Batı Suriye'nin Akdeniz ucu) ve İran bombardımanlarıyla birlikte, ciddi bir hareketlilik yaşıyor bölgemiz. Niçin 'bölgemiz' dedim, saydığımız bu coğrafya – İran hariç – yüzyıl evvel Osmanlı misakındaydı da ondan... Gazze Gaziantep'ten, Beyrut Bursa'dan, Lazkiye İskenderun'dan ayrı değildi...
Şöyle bir bakalım son günlerde bölgemizde hızlanan kaleydoskopa...
1- ABD ve İsrail'in birlikte yürüttükleri teo-strateji, siyonistlerle evanjelistleri aynı hedeflerde birleştiriyor. Arz-ı Mev'ud olarak adlandırdıkları vaadedilmiş toprakları elde etmek gayesiyle, burada yaşamakta olan insanlara yapılmadık zulüm kalmadı. Tüm dünyanın gözleri önünde binlerce bebek, binlerce anne, binlerce yaşlı, binlerce güçsüz, sivil feci şekilde imha edildi bu sapkın ve tutkulu teo-strateji eşliğinde. (Irak'ın işgalini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor, Ortadoğu Sykes-Picot anlaşmasından sonra yeniden dizayn ediliyor)
2- ABD ve İsrail, ülkemizin hemen güneyinde Irak'ın ve Suriye'nin yaşadığı iç karışıklıkları kendi çıkarlarınca yönetmek istiyorlar. Türkiye'nin Irak ile 348 km, Suriye ile 911 km sınırı var. 1259 km demek bu. Ve dünyada hiçbir ülke, bu kadar uzun devam eden güney sınırında savaş tehlikesiyle burun buruna olmayı asla istemez. Türkiye bu hatta, PKK-PYD-YPG gibi terör örgütleriyle mücadele ediyor. ABD ise bu terör gruplarını DAEŞ'e karşı mücadele etmek adına teçhizat desteğiyle ciddi manada silahlandırıyor. Terör ile ABD ve İsrail'e vekalet eden ölüm mangaları bunlar...
3- Hatırlayacak olursanız; geçen yılın eylül ayı sonlarında Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, ABD'nin Suriye'de bir 'Kürt yarı-devleti' oluşturduğunu söylemişti. 'Quasi State' yani yarı devlet veya devlet olmaya ramak kalmış, pro-devlet gibi bir anlamı var. Acaba 1 yılın içinde nasıl bir gelişme katetti bu pro-devlet?