Her yıl, asgarî ücret konusu, ülke gündemine, 12. Ay başlarında baş köşeye oturur, çok durmaz, gider. Gider de hayırlı sonuçlara sebep olmaz. Sırf bunun için aracı satıcı taife, asgarî ücretteki hafif kıpırdama sonucunda, sosyal hayatı müteselsil bir depreme tabi tutar. Asgarî ücretin zamlanması hayata intikal etmeden, müşteri taifesi, satıcı taifesinin bombardımanına tutulur. Bu durum, her sene takriben böyle olur. Müşterinin cebine girmesi geren para yola çıkmadan kullanılabilir her şeye, “maliyet analizi yapılmışçasına” fevkalade zam yapılır. Aslında maliyetlerde bir artış olmamıştır. Algı sensörleri, fiyatların kaynağından zamlandığını çoktan duyurmuştur bile.
İsteyen, sattığı mala, istediği miktarda zam yapıyor. Bunun haklılığını da ispata gayret ediyorlar. Bu ahlâkî tükenmişliğe son vermeden insanımızın iç huzurunun temini mümkün değildir. Beşerî münasebetler çerçevesinde, ahlakî törpülenmişliği haykırmamak elde mi?
Hadd-i zatında, önemli olan belirlenmiş ücret ve maaşlara zam yapılması değil, maaş ve ücretlerin alım gücünün kaybedilmemesidir. Bunun için zamdan başka tedbirlere de ihtiyaç vardır. Bu da maişetin alım gücünün korunmasını sağlamaktır. Paranın alım (iştira) gücü zayıf kaldıkça zammın alıcıya bir faydası olmaz. Paranın alım gücünün korunması esas mesele olmalıdır. Bu meselenin halli de hükümet erkanına aittir. Bizatihi halledemezlerse kendilerine tabi kurum ve memurları vardır. “Serbest piyasa“ yaftasıyla kırda bayırda meydanda at koşturmak fayda vesilesi olamaz. Diğer taraftan en şedid zararın maliyet tespitindeki çarpıklıktır. Neymiş? Efendim, “mal fazla, alıcı az ise fiyat düşermiş, mal az, alıcı fazlaysa fiyat artar”mış. Peki, az mal ile çok malın maliyeti satışa ne derece tesir eder? Kimse altın almıyorsa kuyumcu, satış için altının fiyatını çok çok indirime mi tabi tutmalı? Tenha sahalara dökülen sebze ve meyvelerin maliyeti çok mu ucuzdu da Pazar yerine değil de tenha sahalara döküldü? Hasılı, denetim mekanizmalarının aldırmazlığı değil midir, bu malî volkanın sorumluları?
Asgarî ücretin manasına “en az ücret” denmesi ne kadar sakat. Asgarî ücret en basit işlerin yapılaması için vasıfsız personele yaptırılan işin ücreti değil midir? Kendi kararına göre değil de verilen talimatlara göre iş üreten insanların işi değil midir? Gavurcadan mülhem “ofis boy” mertebesinde çalışanların ücreti değil midir asgarî ücret? Bunun da derecesi, olsa olsa azamî lise mezunu seviyesinde öğrenim görmüşleri ilgilendirir.
Buradan hareketle demem o ki Millî Eğitimin özel kurumlarında çalıştırılan personelin, çalışama mukavelesinde, dikkat edilmesi gereken buna dair iki kayıt var. Biri, bu sözleşmenin asgarî ücretten az olamayacağı, diğeri de süresinin bir takvim yılından az olamayacağı. Her halde bu, maliyenin payının belli bir seviyede tutulması için alınmış bir tedbirdir. Vergi muhafazası için alınmış bu tedbire elbette muhalefet mümkün değildir. Burada dikkat edilmesi gereken konular, Millî Eğitim özel kurumlarında çalışanların tamamına yakın kısmını, Üniversite mezunları teşkil etmektedir. Bu bakımdan, hizmet üretimimin nefesi ve neferi bu kesime asgarî ücret sözleşmesi dayatılması işin ruhuna muhaliftir. Üniversite mezunu bu kesimin, resmiyetteki muadillerinin hak edişleri ne ise bunun gözetilmesi lazımdır. Adil iş ve adil ücret karşılığı üreyen bu verginin muhafazasındaki adalet de ancak böyle sağlanabilir. Hak edişlerin tediyesindeki uygulamanın da denetiminin yerli yerinde yapılması elzemdir. Özel öğretim kurumlarındaki vasıflı personelin, adalet arayışlarının, işte uzaklaştırılma tehditleriyle karşılaşmaması için ilgililerin adil denetimlerinin harfiyen icrası icab eder.
Madem ki bir iş için üniversite mezununa ihtiyaç varsa ki var, bunun için hak edişlerinin de adil olması gerekir. Bunun için ahlâk ve maliyet kaidelerine riayet lüzumludur.
VEKÂLETNAME
Bir konuyu daha açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Asilin hak ve salahiyetini haiz olmayanların vekil olamayacağı malum iken bazı özel kurumlarda, müdür olma vasfını haiz olmayan kurucular mahdut sürelerle müdür vekili sıfatını haiz görevlendiriliyor. Kurucu, aday bulamadığından müdür atamasını teklif edemiyor. Hal bu iken daire keyfiyete bakmaksızın kurucuyu, müdür teklif edinceye kadar vekil naspediyor. Bu da müdür vasıflı eşhasın hakkına girmek oluyor. Bu durumun tashihi ivedi elzemdir.
Şakir Albayrak
19.01.2025,13.01, Çekmeköy