İslam’a kavuşan birinin hayatının ve düşüncesinin değişim yolculuğu!
MAKALE
Paylaş
21.12.2025 12:14
76 okunma
Vahap Yaman

      --1--

Değişimin lezzetini, kulluk bilinci ile elde edilen Allah sevdasını, teslimiyetin zirve noktasını, öğrenme ve yaşama tutkusu ile ulaşılan hazzı, dava bilincinin sorumluluğunu, inanan insanın neler yapabileceğini yakalamış, tanıdığım ve uzun yıllar birlikte yolculuk yaptığım yurt dışından Türkiye’ye gelen birinin düşüncesindeki ve hayatındaki yolculuğunu kendi ağzından ve benim şahitliğimle aktarmak istedim.

On beş yaşlarında bir gece vakti Astronomi dersinde hocasının anlattıklarını yatağında gökyüzüne bakarak düşünürken, derin bir sessizlik dünyasına dalmış, bunların sahibi kim diye sorgulamaya başlayan birinin bunların sahibini ararken kalbine düşen Allah aşkı onu hiç tanımadığı, hakkında bilgi sahibi olmadığı yeni bir dünyaya taşır.

Her değişim düşünme ile başlar. Değişime karar vermek en ciddi imtihandır. Biliyoruz bütün değişimler sevda ile başlar. Kalbine düşen sevda ile Allah’ı tanımak için yola çıkar. Adını o güne kadar duymadığı İslam diye bir dinle tanışır. Kafası karmakarışıktır. Hiç duymadığı ancak ruhunun derinliklerinde derin izler bırakan, hoşuna giden yeni şeyler öğrenmek istemektedir Okudukları ve duydukları kendisinden bazı şeyler yapmasını istemektedir. Bunların namaz, kulluk, teslimiyet, kardeşlik, kendisi için istediğini başkaları için de istemek gibi kendisine çok farklı gelen talepler olduğunu görür. Namaz kılmayı öğrenir ancak sureleri ve duaları bilmediği için kağıtlara yazarak namazda eline alır, oradan okuyarak namazını tamamlar. Çok hoş değil mi?

Ayrıca bana söylediği bir sözü ile hatırlatmak istedim. Hocam ben her şeyi sorgulayarak ve kalbim mutmain olarak öğrenmek istedim. Bu tarzım benim İslam’ı net ve doğru öğrenmemde çok katkıda bulundu.

Şimdi size kendi ağzından düşünce hayatı yolculuğundaki gelişmeleri kendi ağzından aktaracağım.

*

İş olarak barmenlik yapıyorum. Eh, bildiğiniz içkilerin arasındaydım. O zamanlar haramlardan haberim yoktu. İğrenç olabilir ama domuz etini yedim. Ama içkiyi içmedim. Babamın koyduğu yasakların içinde alkol tüketmemek vardı. Fakat arkadaşlarımın ısrarıyla azıcık tadına baktım. Allah’tan beğenmedim. Sonra içkiye hiç yaklaşmadım.

Benim önceki hayatım için Subhanallah demek lazım. Eskiden ben neredeydim. Şimdi Allah beni nereye getirdi. Ya Rabbi sana ne kadar şükretsem az. Elhamdülillah.

*

Üniversiye başlamıştım. Yurtta kaldığım bir zamanda kızın birinden hayatımda ilk defa “şahadet” kelimesini duydum. Şahadetin yüce Allah ile sözleşme yapmak olduğunu “Evet Ya Rabbim! Senin tüm emirlerine ve yasaklarına uyar ve gönderdiğin Peygambere itaat ederim.” Duydum. Şahadet otorite olarak tek Allah’ı kabul ederim demekmiş onu öğrendim. Dünyanın en güzel cümlesi olan şahadeti getirirken ne söylediğini idrak etmek gerekirmiş. Hiç tereddüt şahadet getirdim. Allah’a teslim oldum. Nasıl ağlıyorum hüngür hüngür. Bana şahadeti öğreten arkadaşım de ağlıyor. Çok güzel bir his. Kalbimde rahatlık, ruhumda ise ferahlık var. Nefessiz bir ortamda yeniden nefes almak gibi bir durumu yaşadım.

*

Kaldığım yurda giderken yolda kapalı bir kız gördüm. Bana çok değişik geldi. Hayatımda ilk defa kapalı birisini görüyordum. Ya da ilk defa fark ediyordum. Bizim yurtta kalıyormuş. Çok merak ettim, neydi onun giydiği. Sormak istedim ama ne tepki verecek diye korkuyordum. Sonunda “Affedersin, size bir şey sorabilir miyim?” dedim. Bana gülümseyerek “tabi ki sorabilirsin” diyerek olumlu cevap vermesi beni rahatlattı. Neden bize benzemeyen kıyafet giydiğini sordum. Bana elindeki Kur’an’ı açarak Ahzab suresinin 59. Ayetini okudu. Kur’an’ın ne olduğunu bilmesem, hakkında bir bilgim olmasa da okuduğu ayetler bana çok mantıklı geldi. Okudukları hoşuma gitti.

*

Huzuruna geldim. Buyur Allah’ım! Namaz kılmayı öğrenmiştim.

 Abdest alırken, öğrendiklerimi karıştırmayayım diye çok dikkatli davranıyordum. Ama güzel bir histi. Sanki banyo yapmışım gibi geliyordu. Abdestten sonra bir ferahlık, rahatlık, tazelik ve serinlik vardı. Odama doğru gidiyorum. Ayaklarımı zor tutuyorum. Kendiliğinden gidiyor nereye gidiyorsa. Biraz arkadaşlarla konuşarak kendimi oyalamazsam bayılacak gibiydim. Arkadaşım farz namazı cemaatle kılacağımızı söyledi. Her şey güzel olacak diye sakinleştirdi. Namaz kıyafetimi kızlardan aldım. Biri etek, biri başörtü verdi. Öylece örtündüm. Benim örtünecek kıyafetim yoktu.

*

İlk namazıma yarın sabah namazında başlayacağım. Gece boyunca uyuyamadım. Bir sağa bir sola dönüyorum. Uykum gelmiyor. Vakit yaklaştıkça kalbim hızlı hızlı çarpıyor. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın huzuruna gideceğim. Çok az kaldı. Oda sessiz. Herkes uyuyor. Bir ben uyumuyorum. Heyecanlıyım. Titriyorum. Endişeliyim. Aklıma her şey geliyor. Ya namazdayken unutursam her şeyi. Ya Allah okuduğumu beğenmezse... Ne diyeceğim? Bunları düşünerek daha beter oluyordum. Ağır ağır nefes alıyordum. Bu anı özlemle çok bekledim.  Bismillah diye başladım. “Allahu Ekber!” Ellerimi sımsıkı tutuyordum. Aslına bakarsanız namazda iken heyecandan her şeyi karıştırmıştım. Fatiha’nın nasıl başladığı bile aklıma gelmiyordu. Unuttuğum için Allah’tan özür diliyordum. Utanıyordum da. Derin bir nefes aldım ve kendi kendime “sakin” diyerek sureleri yavaş yavaş okumaya başladım.

Rükûya vardım. Her şeyin yaratıcısı, güçlü olan yüce Allah’a boynumu eğiyordum. "Geldim huzuruna buyur Allah’ım" diyerek başımı eğiyordum. Kalkınca secdeye gitmek varmış. Alnımı yere koyunca, secde edince, Allah’a teslim olunca, her şeyin farkına varınca, çok geç kaldığımı bilince ağlamaya başladım. Ben neredeydim ki sana inanan müminler secde ederken. Şimdiye kadar huzuruna gelmediğim için nasıl utanıyorum Allah’ım.

*

Secde beni çok etkiliyordu. Secdede boynumu eğiyorum ve uzun süre secdede kalıyorum. Secde beni eğitti. Her namazımı ağlayarak kılıyorum. Secdeden başımı kaldıramıyorum. Her secde edişimde gözümden yaşlar akıyor. Titriyorum. Namazımı zor tamamlıyorum. Allah’ımla secdede konuşuyorum. Secdeyi Allah’a en yakın olduğum yer olarak görüyorum. Secdede uzun süre kalarak kendimin bir hiç olduğunu anlıyorum.

Kendimi secdede uzun süre tutarak güçlü olanın sadece Allah olduğunu ve O’ndan korkulması ama bu korkuya rağmen O’na yaklaşılması gerektiğini kendime anlatıyorum. Secdeyi, kibrimi yok ettiğim bir yer olarak görüyorum. Geç kaldığım aklıma geliyor. Ya Allah beni affetmezse! İşte bunlar beni korkutuyor. Onun için Allah’a onun istediği gibi teslim olmaya çalışıyorum. Onun için çok gözyaşı döküyorum.”

*

Taharetlenmek yasak!

Kaldığımız yurdun müdürü bize “Tuvalete şişeyle girmeniz yasak.” diyordu. Yani taharet alamazsınız. Neymiş? Her etrafı aldığımız taharet suyuyla kirletiyormuşuz. Temiz tutmalıymışız. Oysa biz bu hususa zaten çok dikkat ediyorduk. Müdür, “Eğer görürsem ceza veririm.” diyordu. Bizi yurdun tavanı, tuvaletleri ve depolarını temizletmekle tehdit ediyordu. Kendisi ve görevlendirdiği kişiler bizi sürekli takip ediyordu. Bize kötü ve casus muamelesi yapıyordu. Bildiğiniz takipte idik. Tabi ki ne kadar dikkat etsek de ister istemez görüyorlardı. Ve biz hep ceza alıyorduk. Ne için? Taharet aldık diye.

Bunun için şişe taşıyorduk yanımızda. Evet, bildiğiniz su şişesi. Şaşırmanız gayet normal ama abdest alabilmemiz için, taharetlenmek için lavaboda musluk yoktu. Her yerde şişe taşımak zorundaydık. Çantamızda olmazsa olmazlarımızdan biri şişeydi. Namaz kılan arkadaşlarla ceza aldığımız zamanlar, temizliğe gece saat 12’den sonra başlardık. İşleri paylaşıyorduk. Kimimiz tuvalet kimimiz koridor kimimiz banyoyu temizlerdik. Yasaklar bununla bitmiyordu. Banyoda ayaklarını klozete çıkarmama yasağı çıktı geldi. Müdür, bizi görünce kendinden geçiyor, adeta çıldırıyordu. Resmen bizden nefret ediyordu.

*

Başörtülü kızlara özeniyordum. Onların başörtülerini takarak aynanın karşısına geçiyor ve saatlerce kendime bakıyordum. Başörtü takamadığım için geceleri yatağın içinde sessizce uzun uzun ağladığım olurdu. Başörtüsü takmanın lezzetine varamadığım için gözyaşlarım dinmiyordu. Başörtü benim büyük hayalimdi, aşkımdı. Ama bir gün bu lezzeti tadacağımı biliyordum ve kendi kendime “Üzülme! İnşallah bir gün gelecek, başörtüsü takacağım ve dünyadaki en mutlu kişi ben olacağım,” diyordum.

*

Değişim hikayesinin farklı bilgilerini önümüzdeki yazımda paylaşacağım.

Şu cümlesi ne kadar etkileyici; Şahadet “Nefessiz bir ortamda yeniden nefes almak gibi”

Vahap Yaman

vahap3442@gmail.com

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya