1492 yılında İspanyollar ve Portekizliler ülkelerindeki Yahudileri atınca II. Bayezid sahip oldu ve Rodos’a yerleştirildiler. Mohaç Meydan Savaşından sonra Macaristan’daki Yahudiler İstanbul’a geldi. Rus Yahudileri, Polonya Yahudileri de buralardaki zulümlerden kaçarak Osmanlıya sığındılar. Böylece Osmanlı topraklarında Yahudilerin sayısı gittikçe artmış oldu.
Maddi olarak zengin, kültürel olarak birikimli olan bu Yahudiler Ticaret sahasında, kurdukları Matbaa ile eğitim sahasında önemli başarılara imza attılar. İşler yolunda giderken Sebatay Sevi denen kişi Mesihliğini ilan edince işler birden tersine döndü. Yahudiler artık eskisi gibi üretmez oldular.
17. Asırdan sonra Yahudi zenginleri, Yahudi burjuvazisi yeniden girişimlere başladı. Roçhild adlı zengin, kapitalist ve diğer zengin Yahudiler 1860 yılında Paris’e bir araya gelerek “Alliance Israelit’i” kurdular. Bu tarihten sonra okullar açıp eğitim ve öğretime hız verdiler. Osmanlı devletindeki Yahudilerde bu gelişmelere ayak uydurarak okullaşmaya hız verdi.
1861 yılından itibaren Yahudiler Hollanda, Belçika, İngiltere, Almanya’da kurudukları komitelerle okullaşmayı hızlandırırken bir kısmının karşı çıkmasına karşılık on, onbeş yıl içinde Osmanlı İmparatorluğunun pek çok yerinde 60’dan fazla okul açtılar. Yahudilerin Osmanlı coğrafyasında ilkokul açtıkları yerler Bağdat ve Şam oldu. Bu şehirleri Edirne, Selanik, İzmir, Hasköy, Balat ve Galata izledi.
Rumeli’nde 13 okul açtılar. Bu okullar Edirne, Kavala, İstanbul, Dimetoka, Gelibolu, Yanya, Manastır, Preveze, Rodos, Tekirdağ, Selanik, Üsküp Serez şehirleri idi. Anadolu’da 8 okul açtılar. Bu okullar Aydın, Bursa, Turgutlu, Çanakkale, Manisa, Nazilli, İzmir ve Tire idi. Suriye’de 9 okul açıldı. Bunlar Halep, Beyrut, Hayfa, Şam, Yafa, Kudüs, Safed, Sayda, Tabariye idi. Irakta ise 4 okul açıldı. Bağdat, Basra, Musul ve Hilel şehirlerinde idi.
Bütün bu okullar Paris’teki merkezle sıkı ilişkiler içinde idi. Osmanlı devletinde misyoner ve azınlık okullarının açılması son derece kolaydı. Hatta ekserisi kaçak açılan okullardı. Azınlıklar ve misyonerlerin açtıkları binlerce okula karşılık ne yazık ki Müslüman okullarının sayısı çok mu çok azdı.
Bu arada Almanlar birliklerini sağladıktan sonra ilk fırsatta Osmanlı coğrafyasına göz diktiler. Konjonktürün elverişli olması, Hicaz Demiryolu ve Bağdat Demir yolu çalışmaları Almanlara yeni fırsatlar vermişti.
Osmanlı devleti diğer emperyalist devletlerin tutum ve davranışlarından şüphelenirken Almanlardan şüphelenmemekteydi. Bu durum Almanların “Protestanları ve Yahudileri” Filistin’de yerleşmesinin önünü açtı.
Almanlar 1842 tarihinden itibaren Filistin’le ilgilenmeye başlamış 1898 yılında Kayzerin buraları ziyaretiyle birlikte bölgeye yerleşecek Alman Yahudilerinde önünü açmıştı. Yahudiler 1860 yılından itibaren Filistin bölgesine yerleşerek koloniler oluşturdular. “Hilfsverein der Deutschen Juden” yani Alman Yahudileri Yardımlaşma Derneği aracılığıyla kalabalık guruplar halinde Filistin’e gelmeye başladılar. Bu gelişler neticesinde 1898 yılında 32 koloni ve 5000 nüfusa ulaştılar. Kısa sürede Filistin’de Ticaret Almanca konuşan Yahudilerin eline geçti. İstatistik bilgilere göre Osmanlıdaki 500.000 Yahudi’den 100.000’i Almanca konuşuyordu.
Filistin topraklarına yerleşen Yahudiler İbraniceyi Eğitim dili haline getirip okullarında bu işi yaygınlaştırdılar. Bu arada Yahudi göçü II. Wilhelm eliyle teşvik edilmeye devam etti. Tüm bunlar olurken Osmanlı Devleti Yahudi göçünden endişelenmiş durdurmak için yollar aramış olmasına karşılık Almanlarla ilişkiler bozulur diye ses çıkarmamayı tercih etmişti.
1873 yılında Alman Musevileri Sur dışında Nemçe Okulu iptidai okulu açmış ve öğretmenliğini Dr. Ekrenhod yapmıştı. 1870 yılında Yafada iptidai okul açmış 40 öğrencisi olan bu okulun öğretmenliğini Johanna ve Feren adlı öğretmenler yapmıştı. 1871 yılında Kudüs Sur Dışında 50 öğrencili Musevi ve Protestan öğrencilerin devam ettiği bir okul, 1890 yılında Yafa’da 28 öğrencili bir başka Musevi okulu açılıp eğitime başlamıştı. Bunların dışında ki açılan okullarda Yahudi öğrenciler diğer Alman öğrencilerle birlikte eğitimlerini sürdürmüşlerdi.
1880’lerde Kudüs’te Bıkor-Şolem Alman Musevi Hastahanesi ve ayrıca Musevi Hastahanesi açılmıştı. 1915 yılında Filistin bölgesinde ruhsat alan okullardan Varan köyünde Talmud-Tora Nusah-ı, Milbes Köyünde, Ayunfare Köyünde, Akkar Köyünde, Mibes, Minişe, Silsile ve Akkaşe yerleşim yerlerinde İsrail İptidaileri ve Rüştiyeleri açılmıştı.
Onlarca yıl boyunca ağır ağır bölgeye yerleşen Yahudiler; İngiliz, Fransız ve Almanların teşvikiyle bir taraftan ekonomiyi ele geçirirken diğer taraftan eğitim yoluyla İbraniceyi geliştirip bilimsel çalışmalarında yolunu açtılar.
Sonuç olarak Osmanlı bu bölgeden çekilince özellikle İngilizlerin desteklediği Baflor Deklarasyonun aracılığıyla önü açılmış ve 2000 yıl sonra Yahudiler bölgenin yerli ahalisini Filistin topraklarından çıkararak 2000 yıllık “öcü” almayı tercih etmişlerdi. Bugün Gazze’de yaşananlarda Tevrat-Talmut, Kabala öğretilerinin bir sonucu olarak gelişmekte, Dünya kamuoyunun sessizliği, devletleri yönetenlerin Yahudilerin yanında yer alması yaşanan acı dramların oluşmasına sebep olmayı sürdürmektedir.
Kaynakça:
Sezen Kılıç, Türk-Alam İlişkileri ve Türkiye’deki Alman Okulları, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara.
İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğunda Alman Okulları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990.
Dr. Halit Ertuğrul, Azınlık ve Yabancı Okulları Türk Toplumuna Etkisi, İstanbul, 1998.
Kemal Turan, Türk-Alman Eğitim İlişkilerinin Tarihi Gelişimi, İstanbul, 2000.
Necdet Sevinç, Ajan Okulları, İstanbul, 1975.
Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler, İstanbul, 1947.