1994-1995 eğitim-öğretim yılı açıldığında öğrenciler ders başı yaptı. Matematik, Fizik, Kimya Biyoloji ve diğer ders hocaları haftalık ders programlarını alıp sınıfların yolunu tuttular. Öğretmenler sınıflarda hızla tanışmayı bitirmiş derslere hızlı bir giriş yapmışlardı. Böylece günler, haftalar ve aylar hızla ilerliyordu.
Sınıflarda üç tür öğrenci vardı. Birinci gurup öğrenciler çalışkan daha iyi yapma ve daha iyi bir üniversiteyi kazanmak için çalışanlardı. İkinci gurup öğrenciler azma, yaramazlık yapma, kavga çıkarma yani yaramazlık peşinde koşanlardı. Üçüncü gurup öğrenciler ise sessiz, kendi halinde, halim selim olanlardı.
Öğretmenler birinci ve ikinci gurup öğrencileri tanır, onlara göre ayarlama yaparlardı. Üçüncü gurup öğrenciler kimsenin dikkatini çekmezdi. Bu öğrenciler isimsiz bireyler olup meydana çıkacak duruma göre tavır alır, etliye sütlüye karışmazlardı.
Eğitim yılı devam ediyor, öğretmenlerde zevkle derslerini anlatmaya çalışıyorlardı. Günün birinde matematik öğretmeni lise ikinci sınıftaki dersine bütün isteğiyle girdiğinde sınıfta bir kargaşanın olduğunu gördü. Öğrenciler hızla yerlerine otururken bir öğrenci öğretmene aldırmadan yaramazlığını sürdürmeye devam etti.
Matematik öğretmeni sessiz, sakin bir insandı. Fakat yaramaz öğrencilerini de yola getirmek için dövüyordu. İşte bu yaramaz öğrencide o dövülecek cinstendi. Öğretmen öğrenciye bir Osmanlı tokatı indirdi. Sınıfta hiç çıt çıkmıyordu. Sopa yiyen öğrencide çaresiz yerine oturdu ve ders başladı.
Teneffüs zili çaldığında öğrenciler teneffüse çıktı ve fısıltı gazetesi devreye girmiş, öğretmenin öğrencisini dövdüğü bütün okula yayılmıştı.
Diğer öğretmenler matematik öğretmenini teselli etmeye çalışıyor, ne olurdu bu öğrenciyi dövmeyeydin….! Çünkü dövülen öğrenci Valinin oğluydu. Öyle ya koca valinin oğlu hiç dövülürmüydü…!
Artık herkes öğretmene verilecek cezayı konuşuyor, bu iyi matematik öğretmenin açığa mı alınacağı veya sürüleceği konuşuluyordu. Tüm bu hangemede akşam olmuş herkes evine gitmişti.
Akşam eve gelen vali durumu öğrenmiş, yenilen yemekten sonra oğlunu karşısına alıp konuşmaya başlamıştı. Anne ve baba soruyor çocukta cevap veriyordu…
Diğer tarafta matematik öğretmeni evde bir sağa bir sola dönüyor, uykusu gelmiyor ve başına gelecekleri hesap etmeye çalışıyordu. Tüm bu duygular içinde sabah olmuş, tekrar sıkıntılı bir biçimde okulun yolunu tutmuştu…
Okulda herkes vali gelecek, öğretmeni cezalandıracak beklentisi içindeydi. Zil çalmış tüm öğretmenler dese gitmişlerdi. Neden sonra okul bahçesine özel bir otomobil gelmiş, park ettikten sonra bir hanım efendi çıkmış, elinde bir demet çiçekle okula girmiş, müdürün odasına gitmişti. Gelen Vali Beyin Hanımıydı. Müdür beyle kısa bir konuşma yaptıktan sonra durumu anlatmış ve akşam çocuklarını karşılarına alıp dinlediklerini ifade etmiş ve suçlunun çocukları olduğunu öğrenmişlerdi.
Vali Beyin Eşi öğretmenin bu doğru davranışından dolayı durumu anlatacak ve çiçeği öğretmen takdim edecekti. Birden beklenen an geldi. Zil çaldı. Öğrenciler teneffüse çıkarken öğretmenlerde öğretmen odasına gidip birer bardak çayı yudumlamak için çaycının gelişini bekliyorlardı.
Birden kapı açıldı. Vali Beyin Hanımı bir demet çiçekle müdür beyin refakatinde öğretmenler odasına girdiler. Tüm öğretmenler artık pür dikkat kesilmiş, olacakları bütün dikkatleriyle gözlemeye başlamışlardı.
Vali Beyin Hanımı büyük bir olgunlukla matematik öğretmenine teşekkür ederek ellerine sağlık. Çocuğumu dövmekte haklıydın öğretmenim. Bu ona hayatı boyunca unutamayacağı ders olur ümidindeyiz. Ailece sana teşekkür ederiz. Vali Beyde gelecekti. İşlerinin yoğunluğundan dolayı selam yolladı. Öğretmenim müsterih olun derslere devam edin. Bir isteğiniz olursa bize hemen bildirin deyip okulu geride bırakırken matematik öğretmeni derin bir nefes aldı ve tüm okul muhteşem bir örneğe tanıklık etmiş oldu….
Peki, günümüzde böyle bir olay olsaydı neler olurdu değerli dostlar neler…
3 Haziran 2025 ERZURUM