Emperyalizmin yüzyıl önce şekillendirdiği gönül coğrafyamızdaki bütün çizgileri kadim millet ve devlet olma şahsiyetimiz ve hüviyetimizle silmeye başladığımızı görmekte fayda var.
Başlangıç noktasını "milyon taşı"nın hemen yanıbaşında "Ayasofya" olarak ifade etmekte bir beis görmüyorum.
Pergelin ana ayağının bir ucu Anadolu olarak muhkem kılındığında diğer ayağının coğrafyayı nasıl şekillendireceğine şahit olacağız kanaatindeyim.
Emperyalizmin bizatihi bütün uzuvları ve işbirlikçilerine rağmen hiçbir şeyin eskiye nazaran yeni değil; yepyeni bir çağın açılacağı mutlaktır.
İşte Lozan'dan beri bütün uzuvlarına kelepçe takılmış Anadolu'nun, tam bağımsızlık adına Ayasofya ile dirilişi ve direnişine engel olmak isteyenler tıpkı İstanbul tekfuru gibi "tarafını" belli etme zaruretine inandırılacaktır.
İstanbul tekfurunu "şehr'i emin" olarak tayin eden ve bunun üzerinden "siyasi" ve sosyolojik projeler üretenler, Lozan ve Ayasofya "paradoksu" ile Müslümanlar olarak yakalanan özgüven kazanımını itibarsızlaştırma hamlesine sarılanlar olarak bir kere daha görmüş oluyoruz.
Mesele İstanbul tekfurunun hacmini aşan bir hadise gibi görünse de, aldığı tavrı şahsi bir duruş olarak göremiyorum.
Aksine seçim arefesinde omuzuna dokunan "el" ve ellerin inisiyatifine mahkûm piyon olarak değerlendiriyorum.
Tekfurun tavrını "Yunan" algısına hapsetmek arka plandaki aktörlerin Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, Ermenistan, Libya ve Kudüs denklemler üzerinden asimetrik olarak tezgahlanan projeleri örtbas etme manipülasyonuna maruz bırakacaktır.
Başkan Erdoğan'ın bu hususta denklemleri tahlil, teşhis ve mevcut resmin şekil ve gövde bulmuş haline icraya dönük analitik tavrı, Ayasofya ve Lozan şifrelerinin kırılmasını içeren topyekûn bir başkaldırıdır.
Dün itibariyle Rodos ve Meis adaları çevresinde ordumuzun geniş katılımlı bir gövde gösterisi yapması elde edilen özgüvenin bir yansıması olarak görülmelidir.
Ve bu bütün dünyaya her şart ve durumda "ben varım!" diyebilmenin hal ve icra dilidir.
Osmanlı bakiyesi olarak görülen, bütün yükümlülükleri yerine getiren Türkiye'nin hüküm verme yetkisini ele almasını kabullenemeyenler işbirlikçileri marifetiyle yeni yükümlülükler peydah etme tezgahı içindeler.
Tam bağımsızlık hükmü Anadolu'nun kadim hakikatidir, ertelenemez!
Ayasofya bu zincirin manevi halkasıydı, kırıldı.
Sıra bütün prangaları parçalamakta...
Binnur Günay