Bu yazımda; 30 yıldır tanıdığım, defalarca konuştuğum, eserlerini zevkle, şevkle okuduğum, röportajlarım vesilesiyle görüşlerini okurlarıma ve okurlara ulaştırdığım, ilçeme konferanslara davet eylediğim, ilk tanıdığım günden bugüne çizgisini koruduğunu sevinerek gördüğüm, defalarca “Allah nazardan korusun” diyerek dua eylediğim, bütün meselelerini konuşarak çözdüğünü şüphesiz bildiğim, bilgisine, sabrına, ahlakına, dürüstlüğüne, gayretine, çalışma disiplinine, insanları ve sosyal olayları değerlendirmelerindeki tutarlılığına hayran kaldığım, bendenize saygısını, sevgisini sevinerek izlediğim, sosyolog, şair, yazar, hatip, sivil toplum uzmanı, yönetici, gönül insanı, dergi yönetmeni, bilim adamı bir usta ile ilgili siz saygıdeğer okurlarımı bilgilendirmeye çalışacağım.
Sizler de takdir eylersiniz ki, “on parmağında on hüner sahibi”, istikrarlı, istiklâle sevdalı, ileri görüşlü, okumaktan, çalışmaktan, bildiklerini tebliğ eylemekten bıkmak bilmeyen, her konuda en kalitelisine ulaşmayı başaran, her daim ümitvar, her şart ve durumda millî, manevî ve insanî değerlerin tanıtıcısı, yürekli ve yükümlülüklerinin farkında böylesi örnek bir insanı hakkıyla tanıtmak, değerlendirmek bir hayli zor lâkin faziletli, mühim ve gerekli…
Faziletli, çünkü bu tür örneğine fazla rastlamadığımız ustaların özelliklerini tanıtıyor, çalışmalarını insanlara ulaştırıyor, erdemlerinin bilinmesine katkıda bulunuyorsunuz.
Zor, çünkü bu örnek insanların özelliklerini yazmakla, konuşmakla nihayete ulaştırmak mümkün değil. Ne kadar yazsanız, ne keder konuşsanız yine de bir noksan taraflarının kaldığına inanıyorsunuz, kendinizi bahse konu kişiyi noksansız tanıttığınıza, değerlendirdiğinize inandıramıyorsunuz.
Gerekli, çünkü bu sabır, ahlak, gayret, fedakârlık örneği ustaların bu özelliklerinin bilinip başkalarında da yaşaması fevkalade önemli. Toplumun bu tür ustaları bilip tanıması, çalışma şevklerini kuvvetlendirir, umutlarını pekiştirir, birlik ve beraberliklerini çelikten daha sağlam eyler.
Bu niyetle, bu yazımızın konusuna saygıdeğer Sosyolog, Şair-Yazar, Hatip, Bilim Adamı, Sivil Toplum Uzmanı, Dr. Osman Arslan ustamızı konuk eyledik.
Bu yazımızda; ustanın hayatı, şiir, şair, sanat, sanatkârlık, sivil toplum ve sivilleşme, yazarlık, Çanakkale, İstiklâl Marşı, düşünmek, medeniyet ve kültür, eğitim sistemimiz, özgürlük, dostluk, milliyetçilik, polemik, Necip Fazıl ve zaferlerle ilgili görüşlerini özet mahiyetinde okurlara ulaştırmaya gayret eyleyeceğiz.
11 Kasım 1968 Kadirli / Adana doğumlu
Şiirleri, şiir kitapları, şiirlerinin konuları ve özellikleriyle ilgili müstakil bir yazı yazmayı da düşündüğümüz, “Her insana dürüst, hep haklı fikirleriyle kuvvetli, doğru düşünenlere, inananlara, masum ve mazlumlara haz ve iz, ben değil bin yıllık biz”dir. Hileye hurdaya yönelmez, fenaya eğriye heveslenmez, mertleri gönlünden silmez bir kararlılıktır. Bülbüller gibi şakımayı başaran, yüzlerce kitap okuduğu bilinen, yazı ve şiirleriyle bin bir güzellik dokumasıyla tanınan, şanlı devletimize sadık, necip milletimize saygılı, fazilete otağ kurmuş” konuğumuz Osman Arslan usta; 11 Kasım 1968, Kadirli/Adana doğumlu.
Atatürk Ortaokulu (1983), Adana Erkek Lisesi (1986). Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü (1990) mezunudur. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Ananabilim Dalı’nda başladığı yüksek lisans eğitimini "Kuramsal ve Tarihsel Açıdan Sivil Toplum ve Türkiye Gerçeği" başlıklı tezi ile (1999) nihayete ulaştırdı.
Bir süre Millet Partisi genel başkan yardımcısı göreviyle çalışmışlığı, Anadolu Vakfı genel müdürlüğü, Çınar dergisi yazı işleri müdürlüğü var.
10 Kasım 2012 tarihinde Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Başkanı seçildi.
2005 yılında Çanakkale Zaferinin 90. Yılı kapsamında gerçekleştirilen Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Tanıtım ve Geliştirme Projesi çalışmalarının genel koordinatörlüğü görevini yürüttü. 10 Kasım 2012 tarihinde Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Başkanı seçildi. Bu görevi 10 Kasım 2014 tarihine kadar sürdürdü.
İlk Yazısı “Nehir ve İnsan” İsmiyle Okurlara Ulaşmıştır.
Doktora çalışmasını da başarıyla nihayetlendiren yazarımızın ilk yazısı “Nehir ve İnsan” ismiyle 1984’te haftalık Bayrak gazetesinde okurlara ulaşmıştır. (1) Şiirlerini ve yazılarını yazarlığının ilk yıllarında çoğunlukla Bayrak gazetesi ile Çınar ve Güneysu dergilerinde yayımlamış, Ankara’da Bayrak FM’de “Yel Değirmeni”, “Kum Saati” gibi programlar hazırlayıp sunmuştur. İlk kitabı, şiir türünde hazırladığı Güller ve Küller isimli eser 1995 yılında Bayrak yayınları tarafından okurlara ulaştırıldı. Daha sonra sırasıyla Kuramsal ve Tarihsel Aşamalarıyla Sivil Toplum ve Türkiye Gerçeği (2001), inceleme kitabı ile, Bir Yürek Yürüyüşü (2005) adlı deneme-öykü kitabı ve İmanın İmkânı Yendiği Zafer: Çanakkale 1915 tarihi belgesel-öykü kitabını yazdı.
90. Yıl Çanakkale Marşı'nın 2005’te Güftesini Yazdı
Çanakkale Savaşları Albümü’nün 2005'te yayın koordinatörüydü. Ajans 2023 tarafında okurlara ulaştırılan 24 kitaptan oluşan Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Savaşlarını anlatan Türk Tarihi Gerçek Öyküler Çizgi Roman Dizisinin (2006) öykü ve senaryolarını yazdı. Yine bu çizgi roman dizisine Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’nın kurtuluş destanlarının çizgi romanlarını ekledi (2011). Resmî Marş olarak da benimsenip ulusal bayram ve resmî-askerî törenlerde söylenen 90. Yıl Çanakkale Marşı'nın (2005) güftesini yazdı. (2)
Halen Anayasa Mahkemesi Başkanlığında Başkan Danışmanıdır
Ömrünün her bir karesi tertemiz ustamız, halen Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Başkan Danışmanıdır. Ankara’dan iki ayda bir Türkiye çapında okurlarına ulaşan Ayizi dergisinin yayın kurulu başkanı, editörü ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir. (3)
Öncelikle Şair ve Yazar Kimliğine Sahiptir
Şairdir, yazardır, hatiptir, sivil toplum uzmanıdır lâkin öncelikle şair ve yazar kimliğine sahiptir. Kendi deyimiyle kendisini bildi bileli şiirle ilgilenmektedir. İlk şiir sevgisi İstiklâl Marşımız sayesindedir. Safahat’ı bir başucu kitabı bilip yıllardır okumakta, okuduklarını okurlarına ulaştırmakta ve konuyla ilgilenenlerin istifadesine sunmaktadır.
Şiirde Kendini Bulmaktadır
Kendi tabiriyle şiirde kendini bulmaktadır. “Ciddi mânada şiir yazmam lise yıllarına rastlar. Kültür ve sanata ilgimi Bayrak dergisi kuvvetlendirdi. Bayrak, Güneysi, İnsanlığa Çağrı ve Sıla dergilerinde şiir ve yazılarım okurlara ulaştı.” diyen bugünün birbirinden değerli 5 şiir kitabı yazmış usta şairi; Ortak Çizgi, Kültür ve Sanatta Çınar, Anadolu Çınar, Ayizi gibi dergilerin kültür dünyamıza kazandırılmasında önemli görevler üstlendi.(4)
Şiir, Hikmetse Şiirdir
Şiirleriyle ilgili görüşlerini mümkün mertebe dillendiren ve okurlarına ulaştıran ustamızın anlayışında, şiir, hikmetse şiirdir. “Efendimiz söylemiş,” demektedir. (5)
Şiirdeki kuvvetin kaynağı, sanatlarla takviye ve tahkim eylemek yoluyla, özlü sözlerin takdimi özelliğindedir. Hiçbir aletin başarmaya cesaret eyleyemediği bir işi şiir başarıyor.
Şiirlerinin Mayası Aşk, İlim ve Sevgidir
“Şairlerimiz, dilimizin kahraman askerleridir.” (6) şeklinde görüşlerini dillendiren ustanın şiirlerinin mayası aşk, ilim ve sevgidir. İlim temeli, aşk dinamiği, fikir istikametidir, şiirlerinin…
Bir Şiir, Türk Kültür Öğelerini Barındırıyorsa Türk Şiiridir.
“Şiir, Bizim Şiir, Türk Şiiri ve İslam Şiiri” konusunda Alaca’nın Düşünce Ufku Birikim dergisi adına kendisine ulaştırdığımız sorulara cevaplarında “Reel olarak milletimizin kabullendiği şiirler bizimdir. Bir şiir, Türk kültür öğelerini barındırıyorsa Türk şiiridir.
İslâmi öze aykırı bir şekilde yazılmamış bir şiir, İslâmî’dir. Yazanın müminliği kifayet eylemez. Şiirin mesajı, konusu, konuyu işleyiş tarzı da, İslami öze uygunluk barındırmalıdır.” demiştir.
Bizim Şiirde Şirk ve Tevhide Aykırılık Barınamaz.
“Bizim şiir, bizim güzelliklerimizi tüm dünyaya ulaştırabilendir. Bizim şiirde şirk ve tevhide aykırılık barınamaz. Her şiir, bizim şiir değildir. Kur’an’a ve sahih sünnete uygunluk vardır, bizim şiirimizde. Temelde ölçütümüz inancımızdır. Muhteva ve mesajı önemsiyoruz. “ görüşünün sahibi de saygıdeğer Osman Arslan ustadır.
Şair, Hikmet Sahibidir
Şiirle ilgili kıymetli görüşleri gibi şairlerle ilgili de kıymetli görüşlerin sahibi şair Ustamızın kabullerine göre; Şair, hikmet sahibidir.
Şair, güneş işçisidir.
Gönülleri Beytullah eyleme yolcusudur. (7)
Kalemi silahtan tesirlidir, millet düşmanlarına.” (8)
Şairin Bir Misyonu Vardır
Okurlarına, her biri tefekkür, etik ve estetikle donanmış 5 şiir kitabı sunan ustamız; “Şairin bir misyonu vardır” görüşüne bütün samimiyetiyle inanmakta ve bu misyon, “ şairin mısralarında milletin vahdetini tesis eylemektedir” demektedir.
Ustamıza göre, Osmanlının kuruluşunda Yunus’un, Cumhuriyetin kuruluşunda Akif’in mısralarında bu misyonu görmek mümkündür. (9)
Millî Şairin Sanatı Hayatıdır, Mesleği Değil
Hakiki şair kimliğini milli şairlerde bulan şairimiz, şiirde millîliği, özgünlüğü fevkalade önemli görmekte, “Gerçek şair, milli şair bir elçidir.”,”O, yürek devletinin sultanıdır.”, O, gönül doktorudur”, “Millî şairin sanatı hayatıdır, mesleği değil” (10) diyerek bu konudaki görüşlerini çok güzel ve doğru şekilde temellendirmekte adeta kim “şiiri, sanatı ibadet kutsiyetine ulaştırmışsa o, gerçek sanatçıdır,” diyerek söylediklerini hafızalarımıza emanet eylemektedir.
Evrenselliğin Yolu Milliliktir.
Şiirde evrensellik ve millîlik konularına da yazılarında, röportajlarında, konuşmalarında değinen şair-yazar Osman Arslan; bu konuda da “ Yunus, Mevlana, millî ve evrenseldir.
Evrenselliğin yolu, millîlikten geçmektedir.
Aşağılık duygusu ve kompleksle, taklitçilikle evrensellik mümkün değildir.
Evrenselliğin yolu milliliktir.
Millîlik özgünlüktür.” (11) diyerek şiir anlayışını harika bir şekilde belirginleştirmiştir.
Dr. Osman Arslan Usta Bir Sanatkârdır
Şiirde milliği kabullenen Dr. Osman Arslan sanatta da millîliği benimseyen usta bir sanatkârdır aynı zamanda.
Sanatkârlığı; sanat hakkındaki bilgisiyle, bildiklerini yazılı ve sözlü muhataplarına ulaştırmasıyla bir hayli kıymetlidir.
Sanatla ilgili görüşleri yıllardır okunmakta ve kıymete haiz bulunmaktadır.
Sanat Güzelliği Aramaktır.
Ustanın yazdıklarından anladığımız (özetle) şunlardır:
Sanat, güzelliği aramaktır.
Sanat milletlerin meyvesidir.
Sanat, estetik bir inanç ve fikir beyanıdır.(12)
Her Toplum Eserleriyle Yani Sanatlarıyla Yaşıyor.
Önyargılar, tabular ve putlar sanatın şeytanlarıdır…
Sanat kısaca kimlik belgesidir.
Her toplum eserleriyle yani sanatlarıyla yaşıyor. (13)
Sanat eserleri, bir milletin imzasıdır.
Sanatçı milletin sanatçısıdır.( 14)
Sanat bir aydın eğlencesi değildir. (15)
Sanatçı, toplumuyla bütünleşen insandır.(16)
Sanat İçin Sanat Eşyanın Tabiatına Aykırılıktır
“ Sanat için sanat”, eşyanın tabiatına aykırılıktan öte, şiirin kendisine hakarettir.
“Sanat, sanat içindir” denirse de, güzelliğe ölçüsüzce bağlanan, tapan bir mantığa, bir başka mazarrata sebep olursunuz. Siyaset de, ekonomi de, sanat da bir orkestra gibi aynı gayeye yönelmelidir.
Hülasa sanatımız, Hakk’ın emrinde, halkın hizmetinde lâkin sanata doruk eserler sunma gayretinde olmalıdır.” (17)
Gençlik Yıllarından İtibaren Yazarlıkta da Ustadır
Yıllardır okuyup yazan usta şair, gençlik yıllarından itibaren yazarlıkta da ustadır. Önemli ve etkili yazılarının isimlerini bile saymak bu yazının sınırlarını aşar. Anlaşılır bir dil ve Türkçe ile 20 den fazla eser yazan, yazdıkları eserler beğenilerek okunan ustanın anlayışında; “ Yazmak bir adım daha ilerlemek, cesaret göstermektir. Yazmak, haysiyetli bir iştir… Yazı kalıcıdır… Yazmak, mesuliyet almaktır… Yazar, okuyucunun burcu. Okuyucu, ufukları yazarın kalem burcundan izler” (18)
Her Yazar Mutlaka Okumalıdır
Ustanın tespit ve öğüdü; “Her okur, yazar değildir. Fakat her yazar çok okumalıdır.”, ”Yazar, okuru aydınlatandır. Aydınlanan, ışığını başka insanlarla da paylaşmak için yazabilir.” (19)
Her Biri Bir Neslin Fikir Örgüsünü İnşa Eyleyen Çok Değerli Yazarların Eserlerini Yıllardır Okumaktadır
Necip milletimiz; dünden bugüne, yazdıklarıyla pusula görevi gören, her daim sırât-ı müstakimi işaretleyen yüzlerce yazar yetiştirdi. Yetiştirdiği yazarlar; insanlığa birbirinden güzel, faydalı, örnek eserler sundu. Bu eserlerle yolumuzu, yönümüzü daha aydınlık eyledik. Özgüvenimizi pekiştirdik. Daha ileri ufuklara yöneldik.
“Necip Fazıl, Cemil Meriç, Aliya İzzetbegoviç, Peyami Safa, Arif Nihat Asya, Nurettin Topçu, Aykut Edibali, Sezai Karakoç vb. gibi her biri bir neslin fikir örgüsünü inşa eyleyen muhterem tefekkür, dava ve edebiyat adamları, kubbemizde sedaları yankılanan değerli yazar ve düşünürlerimiz”, (20) Dr. Osman Arslan ustanın dün de, bugün de okuduğu çok kıymetli yazarlardandır.
Yazarımız Aynı Zamanda Bir Sivil Toplum Uzmanıdır
“Okumak, direnmektir. Okumak, kendi adına yaşamaktır; sunulan hayat şablonlarına göre değil. Okumak bilmektir… Okumak tazelenmek, okumak olgunlaşmaktır… Okumak diriliştir.
Okumak anlamaktır. Anlamadan ne tefekkür ve tecessüs, ne kâmil iman ve amel kabil-i mümkün değildir. Çağımızda irşadın yolu, okumaktan başka değil” (21) görüşleriyle bizleri okumaya davet eyleyen yazarımız, aynı zamanda bir sivil toplum uzmanıdır.
Sivil Toplum Konularında Yazılar Yazmakta, Meraklılarına Konferanslarını Sunmaktadır.
Konuyla ilgili “Kuramsal ve Tarihsel Aşamalarıyla Sivil Toplum ve Türkiye Gerçeği” (Haziran 2001) isimli 256 sayfalık çok değerli bir kitabı da bulunan Dr. Osman Arslan, sivil toplum konusunda orijinal görüşlere sahiptir.
Dillendirdiklerinden anladığımız özetle şunlardır:
Sivil Toplum Yurttaşlık Bilincine Dayalı Bir Gelişmişlik Düzeyidir
Çağdaş anlamıyla sivil toplum; birey özgürlüklerinin ve temel haklarının korunduğu gönüllülük temelinde örgütlenmenin öncelikle benimsendiği, toplumun devlet politikalarını denetleyip yönlendirebildiği yurttaşlık bilincine dayalı gelişmişlik düzeyidir. (22)
Son zamanlarda müspet çağrışımlarla değerlendirilen lâkin çeşitli yanılgılarla ele alınan sivil toplum olgusu, çağdaş anlamıyla mümkün mertebe ilkin 18. Yüzyılda toplum yaşamının tahliline yönelik analitik bir vasıta olarak doğmuştur. Sivil toplum bireyci, ekonomik serbestliği önceleyen, kültürel, dinî özgürlüğün gerçekleştiren ve gönüllü örgütlenmelerle siyasal alanı etkileyebilen toplum demektir. (23)
Sivil Toplum Konusu, Gündelik Tartışmaların Dışında Bilimsel Yöntemlerle Sunulmalıdır
Kavram saptırması ve kargaşasından bir hayli etkilenmiş ve bazı dönemlerde kıymetli vakti lüzumsuz işlere harcanmış ülkemizde; insanımızın hatta aydınlarımızın kafaları karışıktır. Çağımızın erdemi diyebileceğimiz en temel değerleri ihtiva eyleyen kavramlarda dahi bir uzlaşmaya ulaşılamamasının sıkıntılarından bahisle bilimsel düşünceden uzak, sübjektif ve önyargılı değerlendirmelerden sakınmamız gerektiğini söyleyen sivil toplum uzmanı yazarımız; özetle, bugün toplumların geçmişlerini aydınlatmada analitik bir kavram hüviyetinde görülen; lâkin geleceği kurmada da stratejik bir kavram kuvvetine sahip sayılı olgulardan birisi olarak belirlenen sivil toplumun gündelik tartışma ve çatışmaların dışında ele alınıp tarihi ve teorik değeri bilimsel yöntemlerle anlatılması gerekir, (24) demekte, sivilleşme konusunda da görüşlerini net bir şekilde bizlere ulaştırmaktadır.
Sivilleşme, Sivil Düşünmekle İlgilidir ve Daha Çok Bir Zihniyet Meselesidir.
Ustanın şüpheye gerek bırakmadan söylediği şudur:
Sivilleşme, sivil düşünmekle ilgilidir ve daha çok bir zihniyet meselesidir.
Türkiye’de genellikle asker karşıtlığı gibi algılanmaktadır. Yanlış anlaşılmaktadır.
Kendiliğinden örgütlenmiş toplulukları ele alması bakımından sosyolojinin konusu olan sivil toplum, devlet karşı değil onu sınırlayan bir anlayış öngörür. Sivil toplum ancak demokrasi içerisinde yaşayabilir.” (25)
İşinin Ehli Başarılı Bir Hatiptir
Yazılarında, röportajlarında “Okumanın gayesi fıtratı korumaktır... Doğruyu korumaktır. Bu nedenle doğru okumak şarttır.
Okumak, fizikten metafiziğe, dünyadan maveraya doğru derin düşüncelerle buluşturan enginlikteyse ve hakikate açlıktan kaynaklanıyorsa soyludur.” (26) görüşünün ısrarlı takipçisi Dr. Osman Arslan’ın bir diğer özeliği de hatipliğidir.
Hiç şüphesiz “İşinin ehli başarılı bir hatiptir” dediğimiz ya da denilen ustamız, sivil toplumla ilgili konulardan başka özellikle Çanakkale Zaferi, İstiklal Marşı gibi konularda da onlarca konferans sunmuş, saygıyla karşılanan, beğenilen, başarılı hitabetiyle dinleyici ve izleyicilere bahse konu şanlı zafer ve millî marşımızı en güzel bir şekilde tanıtmış, değerlendirmiştir.
Necip milletimizin Çanakkale’de yazdığı destan ve milli mutabakat metnimiz İstiklal Marşımızla ilgili söylediklerini bilmekte, özellikle bugünkü nesle en güzel bir şekilde sunmakta sayısız faydalar vardır.
Ustanın söyledikleri kısaca şunlardır:
Çanakkale’de Çağların En Muhteşem Zaferlerinden Biri Kazanılmıştır.
İç çekişmeler ve yoksulluğa rağmen; bu yorgun millet kanıyla yoğurduğu ve kutsadığı bu toprakları bir defa daha vatan kılmıştır. Burası, bundan böyle Cumhuriyetimizin de kundağıdır.
Adeta yenilgiler silsilesi yaşamış Osmanlı’nın tek galibiyeti, Milli Mücadele’nin moral ve motivasyon kaynağı Çanakkale’dir.
Çanakkale’de çağların en muhteşem zaferlerinden biri kazanılmıştır.
Tarihimizde Kader, Vatan ve Millet Birliğimizin En Kuvvetli Örneklerinden Biri de Çanakkale’dir.
Orada, Diyarbakırlı, Hakkarili, Musullu, Bakülü, Bosnalı, Edirneli, Konyalı, Manisalı, Çorumlu, Ankaralı, Yozgatlı; aynı milletin mensubu hüviyetiyle yüzyıllar sonra bile hatırlanabilir özellikte, güzellikte milli bir kahramanlık destanı yazmıştır. Yazılan bu destan bu necip milleti birbirine daha kuvvetli bağlarla bağlamış, kaynaştırmıştır.
Bu ve benzer sebeplerle, tarihimizde kader, vatan ve millet birliğimizin en kuvvetli örneklerinden biri de Çanakkale’dir.
Mehmetçiğin Bedeninden Tepeler Kurduğu Muhteşem Bir Zaferdir, Çanakkale.
Milletçe Çanakkale ruhunda buluşalım. Onları tarih kitaplarında unutmayalım.
Mehmetçiğin bedeninden tepeler kurduğu muhteşem bir zaferdir, Çanakkale.
Tarihi yönlendiren zaferdir Çanakkale. İslam’ın kalesi özelliği ile savunulmuştur Çanakkale.
Çanakkale’de Kurtuluş Savaşı’na girizgâh yazdık.
Kendi değerlerini tanıyıp bilen, aşağılık kompleksiyle değil atalarının mirasıyla güvenini kuvvetlendirmiş onurlu insanlar her dönemde ayakta kalmayı başarırlar.
Bu millet ve onun kurumsal varlığı Türkiye Cumhuriyeti, ecdadının ruhuyla, basiretiyle donanmış nesillere sahiptir. (27)
İlk planda bir millî hamaset şiiri gibi görünen İstiklal Marşı, derinine nüfuz eyledikçe bir millî felsefe, derin şuur ve iman şiiri olarak belirmektedir. Bir milletin kimliğinin, ortak paydasının, kimyasının, ruhunun kelimelerle damıtılmış halidir… (28)
İstiklâl Marşı, Bu Milletin Millî Manifestosudur
İstiklâl Marşı, tarihten silinmekle yüz yüze kalmış bir milletin o kara günlerinde, tarihe ve dünyaya karşı milli manifestosudur.
Millî mutabakat metnidir.
O günden bu güne her yasal metin değişmiştir, lâkin Meclisin 1921 yılından bu güne değişmeyen tek metni kalmıştır; İstiklâl Marşı.(29)
İstiklâl Marşımızdaki bayrak, vatan ve iman kavramlar dizgesi; milletimizin mayasıdır, özüdür, şırasıdır, şifresidir, kotlamasıdır, omurgasıdır, dayanağıdır.
Her Şeye Rağmen Hâlen Mayamız Sağlam…
Bu hayati öneme sahip kavramların temsili; Türkiye Büyük Millet meclisi, Genel Kurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı iledir.(30)
Her şeye rağmen halen mayamız sağlam…(31)
Ustanın Bazı Önemli Konulardaki Görüşleri de Önemlidir.
Her şeyden önce ustanın bazı önemli konulardaki görüşleri de önemlidir ve bilinmesinde fayda vardır.
O görüşlerinden bir kısmını özetin özeti şeklinde şu şekilde sunabiliriz:
Düşünmek Çözümler Sunmaktır
Düşünme melekesi, elbette okumanın ve yazmanın zaruretidir.
Düşünmenin kaçınılmaz sonucu okumak, okumanın meyvesi yazmaktır. Yalnız düşünmek, çözümler sunmaktır.(32)
Eskiler tefekkür demiş.(33)
Medeniyet, Kültürün Meyvesidir
İngilizlerin bir sözü vardır:
Sadece Sheakspeare’nin eserleri bütün bir İngiltere’yi yeniden kurmaya yeter.
İşte sanat ve edebiyat eseri bu demektir. Bizim için Kutadgu Bilig, Safahat bu değerdedir.
Bütün bir ağaç kültürdür. Meyvesi ise medeniyettir. İran medeniyeti, Yunan medeniyeti, Türk medeniyeti denmesi bu mânadadır. (34)
Ezbercilik Sömürgeciliktir
Eğitim sistemimiz ezbercidir. Fen, deneyden ziyade tanım ezberinden ibarettir. Edebiyat bir ruh ve heyecanken şair ve yazan biyografilerinden, matematik formül ezberinden, tarih kronolojiden ibarettir. (35)
Ezbercilik, sömürgeciliktir… Düşüncenin torpillenmesidir. (Hakiki) düşman budur.(36)
Sorumluluk Sahibi İnsan Özgürdür.
Bir çetin ceviz özgürlük.
Özgün insan öncelikle sorumluluk sahibi olmalıdır.
Özgür insan, iradesine sahip ahlaklı ve faziletli insan kimliğine ulaştığında cesurdur. Kendi içinde tutarlı, dışa karşı dürüsttür. Cezalardan korktuğundan değil inancı gereği kötü hareketlerde bulunmaz.
Tutarlı, kendine güveni kuvvetli nefsinin yenen, sorumluluk sahibi insan özgürdür.
İnsanların yaşadığı şartlar da özgürlüğünü etkiler.
Düşünme ve inanç özgürlüğü diğer özgürlüklerin de temelidir.
Özgürlük; hayatın gayesini ve kanunların doğru tespit eyleyip doğru uygulamaktır. Öyleyse hayatın gayesine uygun yaşamayı başaran kişi özgürdür.
İşin doğruluğunu vicdanına danıştıran, Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen, zalimler karşısında susanı zulme ortak sayan, komşusu açken tok yatanı kendisinden saymayan bir peygamber özgür insan örneğinin en mükemmelidir.(37)
Dostluk ve kardeşlik mukaddestir.
Bir sırça köşktür dostluk.
Dostluğu ayakta tutan ilgidir. İlgi sevginin aksiyonlaşan halidir. Fedakârlık ve nezaket dostluğun iki önemli öğesidir.
Dostluk ve kardeşlik mukaddestir.
Dostluk, lügatinde yalan ve gıybet barındırmaz.
Dostlukları perçinleyen ortak dostlardır.
Mutluluğun önemli bir öğesi de güven duygusudur. Güven duygusu da dostluğu kuvvetlendirir. Kabukta kalanlar hakiki dostluğa ulaşamazlar. Dilleri çatallaşanlar, özleri eğrilenler, dostluk ikliminden uzaklaşırlar. Zor günde ulaşabildiklerimiz, hemen yanımızda bulduklarımız hakiki dostlarımızdır.
Dostluk, bir reaksiyon değildir. Dostluk ve sevgi insanın doğasında vardır.
En yüce dostluklar, en yüce varlıkla kurulandır. O dostluğun armağanıdır nimetlerimiz.
Ne mutlu Allah dostlarına.
Ne mutlu Allah dostlarının dostlarına.
Ne mutlu Allah için dost kalabilene… (38)
Milliyetçilik, Millet Varlığının Savunma Refleksidir.
Türk bayrağı, Türkiye’de yaşayan herkesindir. Tarihte aldığı biçimleri farklı olsa da bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk metinlerinin yaptığı milliyetçilik tanımları, sevinerek söylemeliyiz ki ırkçı bir düşünce taşımaz. İdeolojik bir tutum değil sosyolojik bir anlayıştır milliyetçilik.
Zaten ‘millet kimliğini’ yitirenler insanlık camiasında kendilerine yer de bulamazlar. İşte, gayet sağlam tarihi, dini, rasyonel gerekçelerle Türkiye’de yaşayan bir Kürt de böyle bir milli duygu taşır. Bayrağımıza el uzatana iyi gözle bakmaz. Türk-Kürt mündemiçliğini, kardeşliğini ve kaderdaşlığını unutmaz.
İslam, milliliğimizin karakteri, millilik dini varlığımızın dinamiğidir. Türk tarihinin en tehlikeli tuzağı; İslâmi hassasiyetle milli çizginin ayrışması ve hatta karşı karşıya getirilmesi oyunudur.
İslam’ı dışlayan bir milliyetçilik anlayışı Kürtleri de kuşatamaz. Tarih karanlık bir sayfaya geçer!
Tek millet olduğumuzu unutan da ister Türk, ister Kürt, ister Çerkez olsun; yanlış yapar.
Milliyetçilik, millet varlığının savunma refleksidir. Yokluğu yok oluş, aşırılığı tehlikelidir. Makul çizgide, ortak dili olan bir milliyetçi duruş, Türkiye’yi bölmez, bütünleştirir. (39)
Milletim Seninle Varız…
Senin varlık ve bekan için varız.
Milletçe kardeş, bayrakla hür, vatanıyla şerefli, , devletiyle kudretli; güçlü, ileri ve mutlu bir Türkiye’ye sevdalıyız.
Allah’tan gayri kuvvet, imandan öte servet, kutlu sevdadan büyük hesap bilmiyoruz.
Çanakkale’den adam saymayı değil, Hakkı saymayı öğrendik biz.
İstiklâl harbinde üç bin kişiye bir destan yazdırana güveniyoruz. Yalnız O’ndan yardım diliyoruz. (40)
Polemik Zekâların Değil “Ego”ların Savaşıdır.
Bu bela eski Yunan’ın armağanı. Polemikos “savaş” demek. Polemikte muhteva itibariyle iki öğe var: Tahrik ve abartı.
Polemikçinin ölçüsü bencilliktir. Ortak değer yargılarının hakemliğinde tartışmaz Subjektif değer yargıları, sığındıkları kurtarıcıları ve yegâne sermayeleridir. Polemik bizim malımız değildir… Polemikçi kendisine dayanak arar. Onun kitabı çoktur. Her kitabı kendine göre yorumlar. Lâkin müminin kitabı tekdir.
Polemikçi nalıncı keseri gibi sürekli kendine yontar.
Polemik, sahte kavga demektir.
Polemik çok kitaplıların yani münafıkların savaşı… Cemil Meriç, bizim polemikle savaşan düşünürlerimizden birisidir.
Polemik zekâların değil “ego”ların savaşıdır. Akl-ı selimin ve idealin terkidir, polemik. Anlayışın ve hoşgörünün terki… Polemik önyargılılıktır. (41)
Necip Fazıl, Türk Şiirinin Dil Sultanıdır
Din, millet ve tarih düşmanlarıyla savaştı.
Asilzade bir kişiliği vardı. Narin, hassas ve mütecessis bir ruhi yapıya sahipti. Aydın bir insandı.
Büyük Doğu mimarıdır. Bütün örgüsünü bunun üzerine kurmuştur.,, Millet gerçeğini tanır. Felsefe okumuş…
Kelimeler ordusunun Genel Kurmayı, Türk şiirinin dil sultanı… Millî davalar müdafii, Türkçenin fatihi. Büyük Doğu’nun neferi ve komutanı, Abdulhâkim Arvasi talebesi…
O, fikir ve tefekkür şairidir…
Poetika sahibidir… (42)
Zaferleri Doğru Anlamalıyız.
Zaferlere ulaşmanın yolu, öncelikle kendimize gelmek, kendimizi düzeltmek. Malazgirt’in, Dumlupınar’ın ruhunu kuşanmak… Zafer ona lâyık fertlerin ve toplumların kaderine yazılır.
Zaferleri doğru anlamalıyız.(43)
Bütün zaferlerimiz, erdemlilerin zaferleridir, erdemin zaferidir.
Netice
Dr. Osman Arslan; konuşup yazdıklarıyla erdemi, fazileti, insanlığı, İslâmî ve insani değerleri göstermeye uğraşan, muhataplarını uyku halinden kurtarmaya niyetli, dostluğu pekiştirip fedakârlığı besleyen bir azmin ve çabanın adıdır.
Milli, manevi ve insani değerlerimizin, ideallerimizin, milli tarih ve kültürümüzün öğütlediği yolda yürüyen, bencilliğe, aymazlığa, kurnazlığa, saflığa, inanmış gibi görünmeye değil dürüstlüğe, mertliğe, samimiyete, yürekli ve yüksek kalitede düşünmeye, bildiklerini bilmeyenlere bir ibadet aşkıyla tebliğ eylemeye, düşmanlarına bile ilkeli ve adil davranmaya çalışan imanlı ve kararlı bir gönül insanıdır.
Ucuz, kolay, risksiz işlere yönelen, etliye sütlüye karışmadan, birtakım şark kurnazlıkları, ayak oyunları, şaşırtmalar, aldatmalar ve üçkâğıtçılıklarla nefsini eğleyip kasasını zenginleştirenlere heveslenmeden Hakk’ın buyurduğu davranışlarla necip milletimizin mutluluğuna şiir ve yazı planında katkılarda bulunan dürüst ve çalışkan bir prensip adamıdır.
Bizlerle ilgili konuları bizlerin anladığı tertemiz bir Türkçe ile yazmaktadır.
Gayesi, hatalı taraflarımızı düzeltmek, sorunlarımıza çözüm yolları göstermek, bizleri geliştirmektir. Mesajlarının millî ve manevî değerlerimize, hayati idealler ve tarihi menfaatlerimize uygunluğu çok önemlidir.
Din, ahlak ve geleneğe yaslanmaktadır.
Hizipçilik, ayrımcılık, fraksiyon slogancılığına bütün samimiyetiyle karşıdır. Din, vatan ve bayrak kutsallarıyla mayalanmış; şanlı devletimize, sadık, necip milletimize saygılı bir söyleme sahiptir.
Bizim güzelliklerimizi tüm dünyaya ulaştırırken evrensel değerlere de uygunluğu önemli bilir.
Beslenme kaynağı, öncelikle Kur’an, sahih sünnet, milli tarihimiz, ahlakımız, örf ve adetlerimiz, bilimsel doğrular ve cümle erdemlerdir.
Etiğin, estetiğin ehemmiyetini, inancın kudreti ve fikrin kuvvetini nakış nakış işleyen, yerli ve millî düşünüş örnekleriyle yüreklere yuva kuran, haklı sözleriyle temiz özleri besleyen, okundukça anlaşılan, anlaşıldıkça okunan şiirler ve derin tefekkür mahsulü, okuyucuyu en doğruya ulaştıran, umutlandıran, sevindiren, tarih ve millet şuurumuzu kuvvetlendiren “efradına cami, ağyarına mâni” yazılar yazmaktadır.
5 tanesi şiir, 20’den fazla beğenilerek okunan eserde imzası vardır.
Sohbeti baldan tatlı, öğüdü pek kıymetli, azmi ve gayreti gıpta eyleyeceğimiz düzeyde, hitabeti sahiden etkilidir.
Saygıyı, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, iyi niyeti her daim önceleyen “on parmağında on hüner sahibi” bir ustadır.
“Bir Yürek Yürüyüşü”nün bilgili, erdemli, yürekli, saygıdeğer kahramanıdır.
Yılmadan, yorulmadan inançla, aşkla yazmakta ve yazdıklarına uygun bir şekilde Ankara’da yaşamaktadır.
Allah nazardan korusun.
Allah sağlık, mutluluk ve başarılarını daim eylesin.
Âmin.
Faydalandığım Kaynaklar:
1) Bkz. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/osman-arslan
2) Bkz. Necati Tonga, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/osman-arslan
3) Bkz. (https://www.biyografya.com/biyografi/9314
4) Bkz Durdu Şahin, Günümüz Şairleriyle Gülşende Hasbihal, Ankara 1995, s. 147
5) Durdu Şahin, A.g.e., Ankara 1995, s. 151
6) Güller ve Küller kitabıyla ilgili röportajımızdan. Akit gazetesi 1998
7) Durdu Şahin, Günümüz Şairleriyle Gülşende Hasbihal, Ankara 1995, s. 152
8) Osman Arslan, Güller ve Küller, Bayrak Yayınları, Ocak 1996, s. 6
9) Durdu Şahin, Günümüz Şairleriyle Gülşende Hasbihal, Ankara 1995, s. 152
10) Durdu Şahin, A.g.e., s. 153
11) Durdu Şahin, A.g.e., s. 155
12) Durdu Şahin, A.g.e., s. 148
13) Durdu Şahin, A.g.e., s. 149
14) Durdu Şahin, A.g.e., s. 150
15) Durdu Şahin, A.g.e., s. 151
16) Durdu Şahin, A.g.e., s. 151
17) Durdu Şahin, A.g.e., s. 154
18) Durdu Şahin, Türk Aydının Gözünde Okumak, Yazmak ve Düşünmek, Ağustos 1997, s. 221
19) Durdu Şahin, A.g.e., s. 221
20) Durdu Şahin, A.g.e., s. 224
21) Durdu Şahin, A.g.e., s.. 215
22) Osman Arslan, Kuramsal ve Tarihsel Aşamalarıyla Sivil Toplum ve Türkiye Gerçeği, Bayrak Yayınları, Haziran 2001, s.9.
23) Seviye Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Temmuz-Ağustos 2009, s. 8-9
24) Seviye Dergisi, A.g.d., s. 8-9
25) Alaca’nın Düşünce Ufku Seviye Dergisi, Yıl:1, Sayı: 2, Temmuz-Ağustos 2009, s. 8-9
26) Durdu Şahin, Türk Aydının Gözünde Okumak, Yazmak ve Düşünmek, Ağustos 1997, s. 216
27) Araştırmacı, sosyolog, şair-Yazar Osman Arslan’a Göre Çanakkale Zaferi, Alaca’nın Düşünce Ufku Birikim Dergisi, Yıl:1, Sayı:3, Mart 2006, s.4)
28) Başyazı, Hakkıdır Hakka Tapan Milletimin İstiklâl, Ayizi Dergisi, Yıl:3, Sayı:10, Mart-Nisan 2021, s.1)
29) Osman Arslan, Üç Değer, üç Kavram, Üç Kurum, Ayizi Dergisi, yıl:3, Sayı:10, Mart-Nisan 2021, s.2
30) Osman Arslan, A. g.y., A.g.d, s.5
31) Osman Arslan, A.g.y, A.g.d., s.6
32) Durdu Şahin, Türk Aydının Gözünde Okumak, Yazmak ve Düşünmek, Ağustos 1997, s. 224
33) Durdu Şahin, A.g.e., s. 225
34) Ayizi Dergisi, Yıl.1, Sayı:2, Mayıs-Haziran 2019, s.23
35) Durdu Şahin, Türk Aydının Gözünde Okumak, Yazmak ve Düşünmek, Ağustos 1997, s. 219
36) Durdu Şahin, A.g.e., s. 220
37) Çınar dergisinde yazdığı “Özgürlüğü Denemek” isimli yazısından…
38) Osman Arslan, bir dostluk Denemesi, Seviye dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Temmuz –Ağustos 1997, s.. 29-30
39) Dr. Osman Arslan ustanın “Cambaza Bak isimli yazısından…
40) Başyazı, Ayizi Dergisi, Yıl:1, Sayı:1, Mart-Nisan 2019, s. 1.
41) Osman Arslan, Polemikle Kavga, Seviye Dergisi, Yıl:1, Sayı:4, Kasım-Aralık 1997, s.13-14
42) “Şair-Yazar, Sosyolog Osman Arslan ile Üstad Necip Fazıl Kısakürek Üzerine” isimli bir röportajımızdan…
43) Başyazı, Zafer Bir İç Macera, Ayizi Dergisi, Yıl:1, Sayı:3, Temmuz-Ağustos 2019,s.1