6 Şubat pazartesi günü 7.7 şiddetiyle on ilimizi yıkıcı etkisiyle sarsan deprem ne yazık ki çok can kaybına ve ağır hasara sebep oldu. İçimiz yandı, gözlerimizin ışığı söndü. Kardeşlerimizle birlikte bizler de üşüdük. Sıcacık evlerimizde rahatımız bize diken gibi battı, yediğimiz battı, içtiğimiz battı ve aklımız hep oradaydı. Koşabilenlerimiz koştu, koşamayanlarımız yardım göndermeye ve duaya sarıldı. Çocuklarımız bile kumbaralarını kırdı onlara gönderdi. Verecek çok şeyi olmayan köyümün ninesi varı yoğu düvesini sattı gönderdi, tüm millet ayağa kalktı. Aslında bu büyük acı bize kardeşliğimizin ne kadar büyük olduğunu gösterdi. Bir anda hep beraber bir ülke olduk, Türkiye olduk. Sadece biz değil dünya milletleri hep birlikte Türkiye oldu. Korona döneminde Türkiye’nin yardım gönderdiği ülkeler bu sefer Türkiye’ye yardıma koştu; hem de Türkiye’nin o zor günlerde yüzün üzerindeki ülkeye gönderdiği yardımların üzerine yazdığı teselli notuyla bize yardıma geldiler; "Ümitsizliğin ardında nice ümitler var, karanlığın ardında nice güneşler var" diyerek.
Türkiye’nin, inanç ayırımı yapmadan Allah’ın hatırası kullara yardım elini uzatması unutulmamış, yapılan iyilikler boşa gitmemiş, kalplere atılan iyilik tohumları yeşermişti aslında. Hatta aradan 73 yıl geçse de Güney Koreliler “Sizin yaptığınızı unutmadık “ diyerek yardıma geldiler. Bunlar elbette güzel şeyler ama bizim acımız çok büyük. Biz bir deprem ülkesiyiz bunu unutmayalım. Bu hususta dünyevi ve uhrevi açıdan çıkarmamız gereken dersler vardır elbette ve nasip olursa bir başka yazımızda da bu konuyla ilgili sizinle hasbihâl edeceğiz inşaallah.
Allah tüm insanlığı bu gibi afetlerden korusun ve bedeller ödemeden kendisine yönelişleri artırsın. Çok şükür millet olarak birlik ve kardeşliğimizi ayağa kaldırdık ve yaralarımızı sarmaya başladık. Devletimiz var olsun tüm iradesiyle sahada gerekeni yapıyor ve kısa sürede de tamamlayacağını ifade ediyor. Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin.
FARKEDİLEN AĞIR AMA FARKEDİLMEYEN YOK EDİCİ
Bu yaşadıklarımız; gördüğümüz, bildiğimiz türden acılar değil, çok ağır. Buna rağmen Rabbimin yardımıyla üstesinden geleceğiz inşaallah. Yine yaşadığımız ama pek farkında olmadığımız ama bu depremlerden daha yıkıcı ve yok edici özelliğe sahip yaşadığımız depremler var.
Fiziki depremler çok zor olsa da hemen devlet ve millet olarak anında gereğini yapmaya seferber oluveriyoruz elhamdülillah bu doğru bir duruş ancak aynı duruşu daha fazlasıyla fiziki olmayan görünmeyen ama hissedilen manevi depremler içinde göstermeye mecburuz. Aile yapımızda deprem var, insani ilişkilerimizde, ticari ilişkilerimizde deprem var. Her yanımızı kuşatan Ahlaki yapımızda deprem var, örflerimizde, gelenek ve göreneklerimizde deprem var. Daha sayılabilecek pek çok alanda depremler bizi sallıyor ve sanki enkaz altındayız. Enkaz altında da fazla beklenemeyeceği için acil kurtarma çalışmalarına ihtiyaç var .
KÖTÜLÜK YÜRÜYÜŞÜ İYİLİK YÜRÜYÜŞÜNÜ GEÇMESİN
İnsanlarımıza karamsar bir tablo çiziyorum gibi gelmesin, elbette pırıl pırıl nesillerimiz ve güzel işler yapan insanlarımızda çok hamdolsun; ama bunlara iyilik yürüyüşü diye bir tanımlama yaparsak, bozulmayı ve çözülmeyi de kötülük yürüyüşü olarak tanımlarsak kötülük yürüyüşü iyilik yürüyüşünü geçmek için bastırıyor. Toplum olarak ahlaki bir çözülüş yaşıyoruz ve bu tüm hayatımızı olumsuz etkiliyor. Eğitim ahlakı, iş ahlakı, siyasi ahlak, sosyal ilişki ahlakı, sosyal medya ahlakı ve daha fazlasını varın siz söyleyin. Evet ciddi bir dezenformasyon var, yıpranma var, bozulma var. Aile yapımız ciddi bir saldırı altında ve alarm veriyor. Toplum olarak bizi ayakta tutan tüm değerlerimiz ciddi bir saldırı ve tehlike altında. Allah aşkına biz nasıl yüceleceğiz, bozula bozula, çözüle çözüle mi yüceleceğiz?
MANEVİ KALEMİZİ TERK EDERSEK BİTERİZ
Dünya ülkelerinde söz sahibi olmak çok önemli ve güzel, sağlık alanında çok iyiyiz, elhamdülillah, savunma sanayimiz yerli ve milli hatta pek çok ülkenin yapmadıklarını yaptık ve inşaallah daha iyilerini de yapacağız, ne mutlu. Bütün bunları yapanların ve sebep olanların Allah kendilerinden, geçmişlerinden geleceklerinden razı olsun, biz bu başarılara millet olarak hasrettik, müteşekkiriz; ancak bu alanda ve bunların dışında pek çok alanda bir numara olmak bile yetmez.
Niye mi? Çünkü biz inancımızla, ahlakımızla bizi biz yapan değerlerle güçlüyüz ve yenilmeyiz. Modern sahada güçlü olurken manevi kalemizi ter edersek yok oluruz. İşte bu yüzden duacı olduğumuz “acilen bir yılda şu kadar konut yapacağız” diyen iradenin aynı şekilde “şu kadar sürede ahlaki yozlaşmayı durduracağız, her alanda ahlaklı olmayı başaracağız. Öncelikle bizi biz yapan değerlerimize yapılan çok yönlü saldırıları kaynağından kurutacağız. Sosyal medyada özgürlük maskesi altındaki yozlaşmayı durduracağız. Gençliğimizi zararlı olan her türlü modern bağımlılık ve kölelikten kurtarıp, gelecekteki daha güçlü ve mutlu Türkiye’sini inşa edecek idealist nesil haline getireceğiz. Özellikle televizyonlardaki aile mefhumuna ve değerlerimize saldıran ve tehdit oluşturan dizi ve programları ıslah edip yapıcı hale getireceğiz” demesini bekliyoruz. Buna çok ihtiyacımız var. Bu değerlerimiz enkaz altında ve kurtarılmayı bekliyor. Ne olur devlet olarak, millet olarak ve birey olarak bu değerler can vermeden yetişin. Tarih ve millet önünde her şeyden daha önemlisi Allah katında vebaldeyiz.
BİZ BU İŞİ BAŞARIRIZ
Bir de ayrıca; Devlet ve millet olarak, milletimizin ve insanlığın huzurunu sağlayacak yeni bir medeniyet inşası projemiz niye yok? Devletimiz, üniversitelerimiz, sivil toplum örgütlerimiz, sanatçılarımız, siyasetçilerimiz bu alanda seferberlik ilan ederek bu medeniyet inşası için ayağa kalkmalıdır. Zor değil, çünkü geçmişte biz bunu başardık ve daha iyilerini de başarabiliriz. Unutmayın ki; toplumda kötülükleri azaltmak ve iyilikleri çoğaltmak için çalışmazsak biz iyi olsak bile kötülükler bizi yutar. Muhlis yani Islah edici olmazsak salih bir kimse olmamız yetmez. Manevi depremleri durdurmayı başarırsak eminim ki fiziki depremlerden en az hasarla çıkacak sağlam yapıları aklımızla, ahlakımızla, bilimsel ve teknolojik tedbirimizle, hakka olan teslimiyetimizle yapmamız mümkün olacaktır.
Faruk Başoğlu