İnsanın yaratılış özelliklerinden biri olan okumayı, edebiyat ve dolayısıyla söz / rivayet ya da salt yazı merkezli olarak düşünenler, eylem nitelemesiyle birlikte onu yalnızlık fenomeni içinde inceleme yarışına girerler.
Çünkü spekülatif bir öze sahip olan okuma, tam da bu yönüyle romantik yaklaşımların tamamını kendiliğinden kabul ettiği gibi, eylem planında da bireyselleştirme yoluyla özelleştirilerek, muhatabının okuyan olmak bakımından seçkinleştirilmesini daha çok mümkün kılar.
Oysaki okuma yaratılış bakımından doğal ve genel, kavrayış ve yönelim bakımından özeldir; en geniş anlamıyla düşünmek / tefekkür etmek de okumanın asıl kendisidir.
Aynı şeyi aynı şekilde iki defa denemekten aciz olan öznenin okuma arzusu ile kavrama talebi de onun seçimine tabidir. Diğer bir söyleyişle her yeni bir denemesinde önceki denemesinin ancak misline erişebilen özne, okumayı ve kavramayı da muhtaçlık hissetmeden, bunlara mahsus (özel) bir yönelimi gereksinmeden gerçekleştiremez.
Kaldı ki, okumayı açık bir idrak ile süreklileştirmek de zaten insanın lehine değildir. Zira yaşamak dediğimiz şey genel planda bir okumalar toplamından oluşuyor olsa da insan bu okumaları genel bir kavrayış ya da kavrayıştaki genellik içinde idrak etmediği takdirde yaşama alanını veya ilgilerini -kendisini boğacak derecede- daraltmış olur.
Buradaki “Kavrayış (prehension), genel olarak bilinçten arındırılmış saf etkileşim anlamına gelmektedir. Dolayısıyla o, salt bir bilinç durumu değil, her türlü ‘varlık’ arasında var olan evrensel bir alakayı, bağlantıyı, anlayışı ve algıyı, hissetmeyi ifade etmektedir. Kavrayışlar, bil-fiil varlıkların doğasındaki somut unsurlar olmakla, dış dünyaya işaret etmektedir.” (Alfred North Whitehead, Süreç ve Gerçeklik, Trc.: Kevser Çelik, Fol Yayınları, Ankara 2021)
Buna göre, okumada öncelik dışta(n)dır. Dışta(n) oku(n)ma ise mezkur doğallık ve genellik algısı içinde doğrudan ya da dolaylı olarak varlık eyleminin tüm kiplerinde gerçekleşir ki, bu yanıyla okuma edebiyat merkezli okumadaki yalnızlığı asla gereksinmez, bilakis başkalarının okumalarıyla eşzamanlı olarak bereketli bir telvine (renklenmeye) erişir. Bu, Whitehead’ın tespitiyle genellemeler içinde düşünüp, fakat ayrıntılar içinde yaşamamızın doğal bir sonucudur.