Filistin’de acı var, gözyaşı var, ölüm kol geziyor ve Yahudi öldürmeye devam ediyor… Böyle bir ortamda devasa bir soruyla karşı karşıya kalıyor İslam alemi..!
“İSLAM’IN NERESİNDEYİZ?”
Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü ve Ankara Hukuk mezunu Tevfik Karabulut bu soruyu soruyor ve cevap arıyor. Kitap “Anadolu Ay Yayınları” arasında çıktı. Aslında geniş bir aydın ve münevver kesimin altını çizerek okuyacağı, ders çıkaracağı bir kitap.
Karabulut kitaba günümüzde İslam coğrafyasının temel sorunlarını irdelemekte ve İslam Dünyasının yükselme ve düşüş dönemlerini örneklerle izah ederek çıkış yolları konusunda fikirler serdediyor.
Tevfik Bey Tevhit merkezli bir din olan İslam’ın nasıl yanlış yollara saptığını örnek verirken Emevi Valisi Haccac’ın “Eğer bir adama şu kapıdan gir dersem, o da girmese onun kanı bana helal olur. Bana itaat etmek Allah’a itaat etmekten daha gerekli bir şeydir” ifadesi ve devamı Müslümanları bu konuda düşünmeye sevk etmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Hicri ikinci asırdan sonra artan itikadı mezhepler konusunda geniş bir analiz yaparak Mutezile, Eşari ve Maturidi konusunda okuyucusuna dolu bilgiler sunmaktadır.
Günümüzde hala tartışılan “İslam, Kur’an, akıl ve bilim” konularını ele alarak örneklerle konuyu teferruatlı bir şekilde anlatarak Müslüman toplumların yüksele bilmesi için bu dört konunun sentez edilmesini öngörmektedir.
Kur’an’ın “özgür akıl, özgür insan” konusunda ayetleri sıralayarak özgürlüğün önemini vurgulamakta, özgürlüğün olmadığı yerde kalkınmanın olamayacağını ifade etmektedir.
Müslüman toplumların başta bilim ve teknoloji olmak üzere geri kalmışlıklarının sebepleri ile ilgili ileri sürdüğü düşüncelerin dikkatle altını çizmek gerekmekte olduğunu vurgulayarak İbn-i Sina, El Biruni, Farabi’nin başına gelenleri örnekleriyle anlatması dikkate alınacak esasları içermektedir.
İslam’ın olmazsa olmazı olan ve Hz. Peygamberin “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” ifadesine atıfta bulunarak Müslümanların yeniden Kur’an Ahlakıyla ahlaklanması gerektiğinin üzerinde hassasiyetle duruyor.
Kur’an’ın insanlara şirke sapmayın uyarısından sonra gelen en önemli ilkenin “ADALET” olduğu üzerinde durarak bir hukukçu yazar olarak Müslümanların bu konuyu ne kadar ıskaladıkları üzerinde durmakta ve insanları adil olmaya, hak ve hukuka riayet etmeleri gerektiğinin üzerinde ısrarla durmaktadır.
İbadet anlayışındaki eksiklikler, yanlışlıklar üzerinde durarak bu konuda Müslümanların Kur’an ve Sünnet üzere davranmalarını işaret ederek insanların gayret etmelerini ifade etmesi önemlidir.
İslam’ın devlet yöneticilerine yüklediği görevleri ve yönetenlerin bu görevleri yaparken hak ve hukuk üzere olmaları, adaleti esas almaları “ben yaptım oldu” anlayışından çıkmaları istişareye sözde değil özde verebilmelerini vurgulayarak adil ve hak tanıyan devlet yöneticilerinin olduğu yerde yükselme ve yücelmenin olacağını sarahatle vurgulamaktadır.
Müslüman toplumların yükselişleri ve düşüşleri arasındaki ilişkiyi, bugünkü durumlarının sebeplerini irdelerken mensubu olduklarını söyledikleri İslâm İnanç ve düşünce sistemi ile aralarındaki ilişkinin geldiği noktayı göz ardı edersek doğru sonuca varamayız. Doğu Roma/Bizans ve Sasaniler gibi iki muktedir gücün arasında sıkışmış güçlü bir devlet ve medeniyet geleneği olmayan bir toplum arasında yeniden doğan İslâm güneşi 100 yıl gibi kısa bir sürede her alanda dünyanın zirvesine çıkarken daha sonra neden önce durakladı ve sonra düştü sorusunun cevabını Müslüman toplumların özellikle aydınları/münevverlerinin sorgulaması mutlak zorunluluktur.
Yazar sorgulamanın karşımıza çıkardığı temel tespitlerden ilki İslâm inanç ve düşünce yapısının ortaya koyduğu Evrensel/Cihanşümul Barış Medeniyeti hedefine götürücü değerlerle Müslüman toplumların ilişkileri arasındaki yozlaşmadır. Akıl/ilim/bilim, aklın ve insanın özgürlüğü, adalet, yöneten yönetilen ilişkileri arasındaki ilkeleri belirleyen esaslar ve elbette Tevhid merkezli inanç esaslarındaki yozlaşmanın doğurduğu sonuçları dikkate almadan yükseliş ve düşüşlerin sebeplerini izahta zorlanacağımız gibi yeniden ayağa kalkış ve yeni bir medeniyet inşasının yollarını bulmakta da zorlanırız demektedir.
Son bölümlerde “Şirk karanlık gecede karıncanın ayağından çıkan ses gibidir” benzetmesiyle Müslümanları uyarmakta fakat Mekke Müşriklerinin düştüğü fenalıklardan daha çoğunun günümüzde yaşandığını vurgulayarak sözlerine devam eden yazar son bölümde İmam Maturidi üzerinde durarak alınması gereken dersleri sırlamaktadır.
296 sayfadan oluşan bu çalışma inanıyorum ki gereken ilgi ve alakayı uyandırır. İnsanlar altını çizerek okur ve geleceğe emin adımlarla yürür.
Bu vesileyle kitabın yazarı Tevfik Karabulutu kutlar daha nice güzel eserler yazmasını temenni ederim.
15.10.2023 ERZURUM