Bugün dünyada uluslararası ilişkiler bağlamında herhangi bir hukuk ilkesinden veya adaletten söz etmek mümkün değildir. Bir terör organizasyonu olan İsrail'in işlediği soykırım ile adalet denilen değerin kendisi de felsefesi de tamamen katledildi. İsrail'in, hukuki ifadesi ile “canavarca hislerle katlettiği” Filistinli masum çocukların ruhu, dünyadaki adaleti de adalet düşüncesini de yanına alıp götürdü mahşere.
Geleneksel İslam düşüncesine göre kişi "fıtrat" üzere doğar. Diyanet Vakfı'nın sözlüğüne göre Fıtrat, "yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek anlamındaki fatr kelime kökünden türetilmiş olup yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş" anlamındadır. İlk yaratılış anındaki var olma karakter ve biçiminin dış etkilerden ve baskılardan etkilenmemiş olan saf halidir. Bundan dolayı da fıtri olan ile doğal olan eş anlamda kullanılır. Kur'an-ı Kerimde, El-Rum Suresinde "O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler." Bu ayette dikkat çeken bir diğer kavram da "Hanif"tir.
Kur'an dilinde Hanif kavramı, her türlü şirkten arınmış bir tek Allah inancına sahip olan, sapkınlıklardan uzak duran, kısaca tevhit inancına samimiyetle teslim olup yalnız Allah'a kulluk eden manasındadır. Keza Kur'an-ı Kerimde fatr kökünden türemiş başka fiil ve isimler de var ve aynı zamanda hadislerde de fıtrata ve aynı kökten gelen başka kelimelere geniş yer verilmiştir.