Bugün sorun ne Kur’an’ın kelamında ne de ilahî hakikatin bereketinde. Eksik olan şey, o kelamın izini sürecek dirayetli akıl, diri kalp ve hayata taşıyacak iradedir.
Söz Bitmez, Ama İnsan Yoruldu
Kur’an’da buyurulur: Yeryüzündeki ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa Allah’ın sözleri tükenmez. Çünkü hikmet sonsuzdur; sınırlı olan bizim idrakimiz, nefesimiz ve gayretimizdir. Kur’an’ın hem görünen hem derin katmanlarında sayısız anlam saklıdır. Fakat o anlamları açacak ehil zihinler ve diri gönüller bugün neredeyse kaybolmuş durumda.
Zahire sadık kalıp batına nüfuz edecek, manayı çağın idrakine taşıyacak öncülere ihtiyaç var. Bilgiyi hikmete, imanı eyleme dönüştürecek “çift kanatlı” insanlar olmadan söz yerde kalıyor. Bugün bu neslin kaybı her zamankinden daha fazla konuşuluyor.
Kur’an Elimizde Ama Şifresi Kayıp
Kur’an ne yalnızca tarihe ait bir metindir ne de geçmiş toplumlara hitap eden yerel bir kitap. Ezeli ve ebedi hükümleriyle her çağın ruhuna seslenir. Ancak biz ona bakarak değil, ezberleyip geçerek yaklaşıyoruz. Mana katmanlarını dirayetle yorumlayacak hikmet ehli eksildikçe kelam hayata inmiyor, sadece dillerde dolaşıyor.
Sadece lafızla sınırlı okuma kutsalı daraltır. Lafzın ötesine geçebilmek; kalple düşünen, hissederek idrak eden ve ibadeti içselleştirmiş zihinlerle mümkündür. Böyle zihinler hem görünen hükmü ihmal etmez hem derinliği fark eder.
Bilgi Var Ama Hikmet Yok
Peygamberlerden itibaren sahabe, veliler ve hikmet ehli insanlar Kur’an’dan kabiliyetine göre anlam devşirdi. Aklın görevi sadece onaylamak ya da reddetmekle sınırlıdır; asıl hükmü kalp verir. Bu yüzden ilim, imanla birleşmediğinde kuru bilgiye dönüşür.
Zevkle idrak eden, kalpten hisseden ve hikmete ulaşan bir anlayış olmadığı sürece ayetler kulağa gelir ama kalbe inmeden geçer. Bugünün temel sorunu, akılla değil ruhla bağın zayıflamasıdır.
Tek Kanatla Uçulmaz
Teorisiz pratik, pratiksiz teori tek kanatlı kuş gibidir; ne kendini taşır ne başkasını. Bir dava sadece fikirle ya da sadece eylemle yürütülemez. Bugün İslam dünyasının yaşadığı çöküşün sebeplerinden biri tam da budur. Düşünce var ama sistem yok; iman var ama düzen yok; şuur var ama aksiyon yok.
Batı ise kendi teorisini pratiğe döktü, sistem kurdu, model geliştirdi ve dünyaya dayattı. Biz ise fikrî ve amelî bir bütünlük ortaya koyamadığımız için başkalarının kalıplarıyla yaşamaya mecbur kaldık.
Sahici Hürriyet ve Sahte Özgürlük
Gerçek özgürlük, hakikate teslimiyetle mümkündür. Batı’nın “özgürlük” diye sunduğu şey ise insanı ruhen ve bedenen köleleştiren bir sistemdir. Mazlumların kanı üzerinde yükselen bu anlayış, sorumsuzlukla süslenmiş dizginsizliktir.
Şeriatın özgürlüğü ise insanı hem dünyada hem ahirette huzura taşır. Kâfir bile ona dışarıdan uyduğunda dünya hayatında rahat eder. Biz bu hakikati unutarak Batı’nın sahte özgürlüğünü benimsedik ve kendi krizimizi derinleştirdik.
Işığın Yeri Unutturuldu
Batı, zihin ve ruh bakımından karanlıktır ama kendi karanlığını “medeniyet” adıyla pazarladı. Doğu ise öteden beri ışığın, hikmetin ve irfanın yuvasıydı. Biz kendi ışığımızı göremeyince karanlığın gölgesine sığındık. Yaşadığımız kırılma sadece siyasi ya da ekonomik değil, zihnî ve ruhî bir çöküştür.
Şifreyi Bilenler Kayıp
Hakikatin derin anlamlarına vakıf olanlar her zaman toplumlara yön verdi. Onlar hakikati sadece savunmadı, aynı zamanda yaşadı. Peygamberlerin muhaliflerini susturacak kelam gücü, derin manayı idrak etmelerinden geliyordu. Bugün ise o şifreyi çözecek akıl, kalp ve ehliyet eksiliyor.
Ya Diriliş Ya Dağılma
Müslüman toplumlar Batı’yı taklit ettikçe şeriatın ruhunu unuttu ve kriz büyüdü. Bu hâl hâlâ sürüyor. Batı’nın sahte özgürlüğünü terk etmedikçe ve İslam’ın hakiki hürriyetini hayatımıza taşımadıkça bu gidişat değişmeyecek.
Kutsalın sırrına sahip olanlar büyük bir güçtür. Onlara savaş açmak kolay değildir; çünkü anlaşılamayan yok edilemez. Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey lafzı bilen değil, manayı dirilten; sözü hayata dönüştüren; fikri eylemle buluşturacak öncü bir nesildir.
Selam ve dua ile.