Bu topraklarda iki zihniyet her zaman yan yana değil, karşı karşıya yürümüştür.
Biri, Batı’nın kalıplarıyla “ilerleme”yi arayan; diğeri, kendi köklerinden “diriliş”i çağıran zihniyet.
Bugün bu iki yol, CHP zihniyetiyle AK Parti zihniyeti arasında hâlâ canlı bir tartışma olarak duruyor.
CHP Zihniyeti: Ruhu Unutan Akıl
CHP’nin temsil ettiği modernleşme anlayışı, Türkiye’ye ilerleme vaat ederken çoğu zaman ruhunu kaybettirdi.
Batı’ya öykünen, kendi halkına tepeden bakan bir modernlik inşa edildi.
Makine gelişti ama insan fakirleşti; şehir büyüdü ama kalp küçüldü.
Bu zihniyet, kalkınmayı imanla değil, taklitle ölçtü.
Oysa milletin gerçek yükselişi, akıl ile ruhun birleştiği yerde başlar.
AK Parti Zihniyeti: İnşa Edilen Diriliş
AK Parti, siyaset sahnesine çıktığında yalnızca bir parti değil, bir zihniyet dönüşümü başlattı.
Cumhuriyetin ilk yüzyılında bastırılan değerleri kamusal alana taşıdı.
Yol, köprü, şehir inşa ederken aslında bir ruh inşasına soyundu.
Bu, Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” çağrısının, Sezai Karakoç’un “Diriliş” fikrinin fiile dönüşmüş hâliydi.
Necip Fazıl: Fikrin Kıvılcımı
Necip Fazıl Kısakürek, bir asrın karanlığına kelimeyle meydan okudu.
“Büyük Doğu” ideali, bir sistem değil, bir şuur çağrısıydı.
O, Türkiye’ye “nasıl kalkınacağız?”dan önce “niçin varız?” sorusunu sormayı öğretti.
Ona göre hakikatin yolu, ne Batı’dan ne Doğu’dan geçerdi — hakikat, inancın merkezindeydi.
Sezai Karakoç: Dirilişin Sesi
Sezai Karakoç, Necip Fazıl’ın açtığı yolu ruh derinliğiyle genişletti.
Onun “Diriliş Nesli” çağrısı, bir geçmiş özlemi değil, geleceği yeniden kurma iradesiydi.
Karakoç’un medeniyet anlayışı; kalbiyle düşünen, aklıyla inanan, adaletle inşa eden bir insan tipine dayanır.
Bu fikir, sadece bir edebiyat değil, bir varoluş programıydı.
Erdoğan: Fiilî Devrimin Mimarı
Recep Tayyip Erdoğan, bu fikir damarını sahaya indiren liderdir.
O, Necip Fazıl’ın tohumunu eken kelimesini, Karakoç’un yeşerten duasını icraata dönüştürmüştür.
Onun siyaseti, yalnızca yönetme değil, milletin hafızasını diriltme çabasıdır.
“Türkiye Yüzyılı” vizyonu, işte bu ruhun siyaset sahnesindeki adıdır.
Bu yüzden onun yürüyüşü, bir hükümet projesi değil, bir medeniyet yürüyüşüdür.
Fikir Olmadan Fiil, Fiil Olmadan Fikir Olmaz
Bir millet, fikirle doğar, fiille yaşar.
Fikir olmazsa yön kaybolur, fiil olmazsa fikir ölür.
Necip Fazıl düşüncenin tohumuysa,
Sezai Karakoç o tohumu yeşerten yağmurdur,
Erdoğan da o ağacı kökleriyle toprağa bağlayan iradedir.
Türkiye’nin diriliş hikâyesi, akıl ve ruhun yeniden buluşma hikâyesidir.
Bu toprakların kaderi, başkalarının kaleminde değil, kendi hakikatinde yazılacaktır.
Selam ve dua ile.