MEDYATİK SORUŞTURMALARDA USUL, MASUMİYET KARİNESİ VE ADİL YARGILAMA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER.
MAKALE
Paylaş
27.12.2025 11:59
123 okunma
Turgut Şahin

Özet

Bu çalışma, medyatik soruşturma pratiklerinin hukuk devleti ilkeleri üzerindeki yıkıcı etkilerini, özellikle usul, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı bağlamında incelemektedir. Modern ceza hukukunda usul, maddi adalete ulaşmanın önünde bir engel değil, bizzat adaletin kurucu zemini olarak kabul edilmektedir. Ancak medyatik soruşturma, hukuki yetki ve sorumluluk rejimine tabi olmaksızın fiilî bir yargılama alanı üretmekte; böylece ceza muhakemesinin temel ilkelerini işlevsiz hale getirmektedir.

Çalışmada, medyatik soruşturmanın hukuki anlamda bir soruşturma olmadığı; buna rağmen kamuoyu algısı ve yargısal süreçler üzerinde gerçek soruşturmaya denk, hatta onu yönlendiren bir etki oluşturduğu ortaya konulmaktadır. Bu süreçte usul güvenceleri askıya alınmakta, masumiyet karinesi dilsel, görsel ve toplumsal düzeylerde aşındırılmakta, savunma hakkı ise dramatik anlatıya uymadığı gerekçesiyle dışlanmaktadır. Delil rejiminin çözülmesi, hukuka aykırı bilgilerin meşrulaşması ve gizlilik ilkesinin ihlali, ceza adalet sistemini normatif bir yapı olmaktan uzaklaştırmaktadır.

Son olarak çalışma, medyatik soruşturmanın yalnızca bireysel hak ihlallerine yol açmadığını; uzun vadede yargı bağımsızlığını zedelediğini, hukuka olan toplumsal güveni aşındırdığını ve adalet kavramını hukuki bir ilke olmaktan çıkararak duygusal bir talebe dönüştürdüğünü savunmaktadır. Bu çerçevede medyatik adalet, hukuk devleti açısından bir ilerleme değil, yapısal bir gerileme olarak değerlendirilmektedir.

1. Hukuk Devleti İlkesinin Temel Taşı Olarak Usul

Hukuk devleti, yalnızca maddi adaletin sağlanmasını değil, bu adaletin belirli, öngörülebilir ve bağlayıcı usuller aracılığıyla gerçekleştirilmesini esas alır. Bu nedenle modern ceza hukukunda usul, adaletin önünde bir engel değil; bizzat adaletin kurucu şartıdır. Ceza muhakemesi hukuku; suç şüphesinin öğrenilmesinden hükmün kesinleşmesine kadar uzanan süreçte: yetkili makamları, delil toplama yöntemlerini, şüpheli ve sanığın haklarını, yargısal denetim mekanizmalarını sıkı biçimde sınırlar. Bu sınırlar, devlet gücünün keyfileşmesini önlemek için vardır. Medyatik soruşturma pratikleri ise bu usul rejimini yapısal olarak ihlal eder. Çünkü medya, ne usul hukukunun öznesidir ne de bu usulün bağlayıcılığına tabidir. Buna rağmen fiilen usul dışı bir muhakeme alanı üretmektedir.

2. Medyatik Soruşturmanın Usul Dışı Niteliği

Medyatik soruşturma, hukuki anlamda bir “soruşturma” değildir. Ancak toplumsal algıda ve fiilî sonuçlar bakımından, gerçek soruşturmanın yerini alabilecek bir etki gücüne sahiptir. Bu tür programlarda sıklıkla görülen pratikler şunlardır: Delil niteliği taşımayan beyanların “kanıt” gibi sunulması. Tanıkların usul güvencesi olmaksızın canlı yayında sorgulanmas. Şüphelilerin savunma hakkı tanınmadan suçlu ilan edilmesi. Kolluk ve savcılık işlemlerinin medya baskısıyla yönlendirilmesi. Bu durum, ceza muhakemesinin tarafsızlık, denge ve hukuki güvenlik ilkelerini ortadan kaldırır. Usulün askıya alınması, maddi gerçeğe ulaşmayı kolaylaştırmaz; aksine hukuki hakikatin imkânını yok eder.

3. Masumiyet Karinesinin Medya Yoluyla Aşınması

Masumiyet karinesi, yalnızca bir yargılama ilkesi değil; bireyin devlet karşısındaki var oluş güvencesidir. Bir kişinin suçluluğu, kesinleşmiş yargı kararıyla sabit olana kadar masum sayılması, modern ceza hukukunun en temel normudur. Medyatik soruşturma pratikleri bu ilkeyi üç düzeyde ihlal eder:

3.1. Dilsel İhlal, Şüpheliler hakkında kullanılan dil (“katil”, “fail”, “canavar” vb.) masumiyet varsayımını daha baştan ortadan kaldırır.

3.2. Görsel ve Duygusal İhlal, Görüntü, müzik, dramatik kurgu ve tekrar yoluyla suçluluk algısı pekiştirilir.

3.3. Toplumsal İhlal, Kamuoyu, yargıdan önce hüküm verir; linç kültürü normalleşir. Bu süreçte masumiyet karinesi yalnızca hukuki bir norm olmaktan çıkar; toplumsal bilinçten silinir.

4. Savunma Hakkının İşlevsizleşmesi

 Ceza adaletinin olmazsa olmazı olan savunma hakkı, medyatik soruşturmalarda fiilen askıya alınır. Çünkü: Savunma, reyting üretmez. Savunma, dramatik anlatıyı bozar. Savunma, kesinlik yerine şüphe üretir. Bu nedenle medya alanında savunma, ya sembolik düzeyde yer alır ya da tamamen dışlanır. Bu durum, adil yargılanma hakkının özünü boşaltır ve yargısal eşitliği imkânsız hale getirir.

5. Delil Rejiminin Çöküşü ve Hukuki Kaos

Ceza muhakemesinde delil; hukuka uygunluk, güvenilirlik ve denetlenebilirlik kriterlerine tabidir. Medyatik soruşturmalarda ise: Hukuka aykırı elde edilmiş bilgiler meşrulaştırılır. Dedikodu ve söylenti delil yerine geçer.  Gizlilik ilkesi ihlal edilir. Bu durum, yalnızca bireysel davaları değil, ceza adalet sisteminin bütününü zedeler. Çünkü hukuk, delil rejimi çöktüğünde normatif bir sistem olmaktan çıkar.

6. Yargının Medya Baskısı Altında Dönüşümü

 Medyatik soruşturmalar yalnızca toplumu değil, yargı aktörlerini de etkiler. Hâkimler ve savcılar: kamuoyu tepkisi, medya kampanyaları, altında karar vermek zorunda kalabilir. Bu da yargının bağımsızlığına doğrudan zarar verir. Kararların hukuka değil, algısal maliyet hesaplarına göre verilmesi riski doğar.

7. Hukuki Sonuçların Toplumsal Boyutu

Medyatik adaletin hukuki sonuçları yalnızca bireysel hak ihlalleriyle sınırlı değildir. Uzun vadede ortaya çıkan tablo şudur: Hukuka güven azalır. Yargı, son çare olmaktan çıkar. Adalet, medya yoluyla talep edilen bir duyguya dönüşür. Bu noktada hukuk devleti, biçimsel olarak varlığını sürdürse bile içeriksel olarak boşalmış olur.

8. Hukukun Medyatikleşmesi Bir İlerleme Değil, Gerilemedir

Makale boyunca gösterildiği üzere, medyatik soruşturma: adaleti hızlandırmaz, mağduru güçlendirmez, devleti etkin kılmaz. Aksine; hukuku usulden, adaleti meşruiyetten, devleti normatif temellerinden koparır. Bu nedenle medyatik adalet, modern hukuk düzeni açısından ilerici değil, regresif (gerici) bir olgudur.

Sonuç

Bu makalede yapılan analizler, medyatik soruşturmanın modern hukuk düzeniyle yapısal bir gerilim içinde olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Hukuk devleti, adaletin hızına değil; usulüne, meşruiyetine ve öngörülebilirliğine dayanır. Medyatik soruşturma ise bu üç temel dayanağı da aşındırarak hukuku, normatif bir sistem olmaktan çıkarıp algısal bir gösteriye dönüştürmektedir.

Usulün askıya alınması, masumiyet karinesinin medya diliyle etkisizleştirilmesi ve savunma hakkının işlevsiz hale getirilmesi, yalnızca bireysel mağduriyetler üretmemekte; aynı zamanda yargının bağımsız karar verebilme kapasitesini de zayıflatmaktadır. Yargı, bu koşullar altında hukuki gerekçelerle değil, kamuoyu baskısının maliyet hesaplarıyla hareket etme riskiyle karşı karşıya kalmakta, bu durum, adaletin gerçekleşmesini değil; adaletin simülasyonunu üretmektedir.

Medyatik adaletin yaygınlaşmasıyla birlikte hukuk, son çare olmaktan çıkarak medya aracılığıyla talep edilen bir tatmin mekanizmasına indirgenmektedir. Böyle bir düzende adalet, hakikatin değil; görünürlüğün ve duygusal yoğunluğun fonksiyonu haline gelmekte, son kertede hukuk devleti, biçimsel olarak varlığını sürdürse bile içeriksel olarak boşalmaktadır.

Bu nedenle medyatik soruşturma, mağduru güçlendiren ya da adaleti hızlandıran bir araç değil; hukukun kurucu ilkelerini aşındıran, yargıyı siyasallaştıran ve toplumsal adalet duygusunu istikrarsızlaştıran bir pratiktir. Modern hukuk düzeni açısından asıl ihtiyaç, hukuku medyaya uyarlamak değil; medyayı hukukun sınırlarıyla yeniden yüzleştirmektir. Aksi halde adalet, yargı salonlarında değil; TV ekranlarında tüketilen bir gösteriye dönüşmeye devam edecektir.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Turgut Şahin

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya